Türkiye bölgesel bir güç haline geliyor

Almanya'nın önde gelen siyasi dergilerinden "Der Spiegel", Türkiye'nin AB'nin tutumuna öfkelenerek, doğu ve güneydoğudaki komşularına yöneldiğini ve bölgesinde önemli bir güç haline geldiğini yazdı.

Osmanlının Dönüşü
Dergide "Osmanlının Dönüşü" başlığıyla yayımlanan ve Türkiye'nin bölgesinde güçlenmesinin Avrupa için iyi olup olmadığı sorusuna yanıt aranan yazıda, Türkiye'nin son yıllarda dünyanın en önemli devlet adamlarını ağırladığı, Orta Doğu konusunda yoğun şekilde çaba harcadığı ve Ermenistan'la bile ilişkilerini geliştirdiği belirtildi.

Türkiye'nin yaşadığı bu olumlu gelişmelerin "suçlusunun" da Avrupa olduğuna dikkat çekilen yazıda, AB'den beklediği ilgi ve desteği göremeyen Türkiye'nin, tüm komşularıyla ilişkilerini geliştirme yoluna gittiğini, yeni Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da, her ne kadar Türkiye'nin AB üyeliğini desteklese de, ülkesinin sadece Batı'ya yönelmesinin Türkiye gibi çok yönlü bir ülke için sağlıklı olmayacağını söylediği ifade edildi.

Davutoğlu'nun, Türkiye'nin Avrupa için bir yük değil, bir zenginlik olacağını, ayrıca siyasi istikrarı sağladığı, güvenli bir enerji koridoru oluşturduğu ve Avrupa'nın güneydoğu kanadında güçlü bir ortak olduğu için Avrupa ülkelerinin bundan memnuniyet duymaları gerektiğini kaydettiği belirtildi.

Türkiye'nin AB üyeliği tartışmaları sürüyor
Yazıda ayrıca, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun Türkiye'yle müzakerelerin planlandığı gibi sürdürüldüğünü söylemesine rağmen, Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin tartışmaların da hala devam ettiğine işaret edildi.

CUMHURİYET YIPRATILDI

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden seçilen Özdemir Özok "Cumhuriyetin tüm kurumlarının yıpratıldığı, ulusal değerlerin acımasızca kirletildiği, aymazlıklarla dolu kötü bir süreç yaşandığını” ifade etti.
'Kötü bir süreçten geçiyoruz'
''Büyük Atatürk, Türkiye Barolar Birliğinin 30. Olağan Genel Kurulu'ndan sonra seçilen yönetim, disiplin ve denetim kurullarıyla huzurunuzdayız.
Cumhuriyetin tüm kurum ve kavramlarının yıpratıldığı, içlerinin boşaltıldığı, kimilerinin demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gibi çağdaş değer ve ilkeleri, sadece kendi çıkarları için kullandığı ve yorumladığı, tarihle yüzleşelim derken bayrak, vatan, ulusal kimlik, bağımsızlık, bölünmez bütünlük gibi ortak değerlerin acımasızca kirletildiği, aymazlıklarla dolu kötü bir süreci yaşıyoruz.

'İnsanlarımız bunu haketmiyor'
Ülkemizin insanları, bu yaşananları asla hak etmemektedir. Ülkemiz, sizin gösterdiğiniz aydınlık yol ve ulusumuzun sarsılmaz sağduyusu ile bu süreçten mutlaka çıkacaktır. Bundan hiç ama hiç kuşkumuz yok. Çünkü sizin gösterdiğiniz aydınlık, çağdaş ve tam bağımsız ülke olma ülküsü tek hedefimizdir.

Bu duygu ve inançla sizin ilke ve devrimlerinize bağlılığımızı bir kez daha yineler, aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliriz.''

Diğer taraftan TBB'nin yeni yönetim kurulu bugün toplanarak başkanlık divanını seçti.

Buna göre, Özok başkanlığındaki Barolar Birliği Başkanlık Divanı'nda başkan yardımcılıklarına Berra Besler ve Talay Şenol, Genel Sekreterliğe Cengiz Tuğral, Saymanlığa Sitare Sağsen getirildi

Tek tip askerlik uygulaması ne zaman başlıyor ?

Bu sıralar, halen askerlik görevinde bulunan ya da askere gitmeye hazırlanan gençler en çok bu soruları merak ediyor. Kışlaların günlük heyecanı haline gelen sorular şöyle:

“Askerlikte tep tip düzen ne zaman uygulanmaya başlanacak?”

“Mevcut kısa dönem askerler yeni yasadan etkilenecek mi?”

“Yeni askerlik süresi kaç ay olacak?”

Odatv araştırdı ve yeni askerilik kanunu ile ilgili belli sonuçlara ulaştı. İşte son bilgiler:

1) Kısa dönem - uzun dönem askerlik uygulamasını kaldıracak yeni düzenleme halen taslak halinde bulunuyor.

2) Taslağın sahibi Genelkurmay Başkanlığı.

3) Genelkurmay, yasa taslağıyla ilgili bakanlıklardan henüz görüş bile istemedi.

4) Maliye, Milli Savunma gibi bakanlıklardan gelecek görüşlerle taslakta değişiklik yapılabilir. Değişikliklerin askerlik tipiyle ilgili değil, daha çok geçiş süreciyle ilgili olabileceği belirtiliyor.

5) Halen askerlik görevinde bulunan bir kişi yeni yasadan hiçbir şekilde etkilenmeyecek. Yeni yasanın yürürlüğe girdiği tarihte örneğin kısa dönem askerlik yapan kişi, başta belirlenen askerlik süresini tamamlayacak. Çünkü kısa dönem askerlik o kişi için kazanılmış hak özelliği gösteriyor.

6) Yetkililere göre yeni yasa, en iyimser yaklaşımla, en erken 1 Ocak 2010 tarihinde yürürlüğe girebilir.

7) Yeni askerlik süresinin 12 ay olarak belirlenmesi üzerinde duruluyor. Bu konuda henüz kesin bir bilgi edinemedik. (Odatv.com)

DTP'lilere en sert çıkış : KABADAYILIĞA GEREK YOK ! HERKES İFADESİNİ VERECEK...

DTP'lilerin yargılanmasıyla ilgili konuşan TBMM Başkanı Köksal Toptan, "Kabadayılığa gerek yok. Herkes ifadesini verecek, vermeli. Biz zaten gidip ifade versinler demiyoruz. Ancak tahrik eden açıklamalardan kaçınmak gerek Herkes olaya tahriklerden kaçınarak elini taşın altına sokma iyi niyetiyle yaklaşırsak bu sotrunları aşarız diye düşünüyorum. Aslında insanın aklına şu geliyor; onlar polis gelsin, bizi evden alsın o fotoğraflar tüm Avrupa'ya yayılsın mı istiyorlar? Bunu istemiyorlarsa, daha dikkatli konuşmaları lazım."
Toptan'ın çabaları kurtarmıştı

Köksal Toptan yaşanan ifade verme kriziyle ilgili olarak '94'teki görüntüler yaşanmasın diye çırpınıyorum' ifadesiyle yaşadığı sıkıntıyı kamuoyu ile paylaşmış, ardından da mahkemeye gönderdiği bir yazıyla DTP'li vekillerin seyahatte olmaları sebebiyle tebligatın kendilerine ulaşmamış olabileceğini belirterek, geçtiğimiz salı günü yaşanması muhtemel bir krizi engellemişti. Toptan'ın yazısı üzerine mahkeme duruşma tarihini Eylül ayına ertelemişti

Önümüzdeki seçimlerde AKP tamamen gidecek

Baykal, Antakya merkeze bağlı Harbiye Beldesi Belediye Başkanı Hikmet Karaali'yi ziyaretinde, belediye önünde toplanan halka hitap etti. Vatandaşlara, seçimlerde partilerinin adayına verdikleri destekten dolayı teşekkür eden Baykal, ''Mustafa Kemal Atatürk'ün partisine güvenerek Harbiye Beldesi Belediye Başkanı Hikmet Karaali'yi yeniden göreve getirmeniz, başkanımızdan memnun olduğunuzu kanıtlıyor. Harbiye tamam, sırada Ankara var'' diye konuştu.

Hükümetinin verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini ve vatandaşların mutlu olmadığını iddia eden Deniz Baykal, şöyle devam etti:

''Yerel seçimlerde vatandaş biraz hareketlendi, hükümetin yarısı gitti. Önümüzdeki ilk seçimlerde tümü gidecek. Başbakan Erdoğan'ı korku sardı. Hemen takviye kuvvete sığındı. 8 Bakanı değiştirdi. Değişiklik yeterli oldu mu? Ne değişti? Ekonomi rayına oturdu mu? Vergiler düştü mü? İlaç, gübre, mazot ucuzladı mı? Dış borçlar ödendi mi? Esnaf memnun mu? Gençler iş buldu mu?, Çekler, senetler, kredi kartları ödeniyor mu? Binbir zorlukla üniversite bitirenler tayin oluyor mu? Hukuk işliyor mu?, Yatırımlar arttı mı? İşsizliğin önüne geçildi mi? Bunların hiçbiri olamadı. Bu partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi, peki ülkemizde adalet var mı? Deniz Feneri dosyası ne oldu? Almanya ceza verdi, Türkiye halen neyi bekliyor?''

MAYINLI ARAZİLER
Konuşmasında, mayınlı araziler konusunda verdikleri mücadelenin karşılığını aldıklarını, bu olayın sonuna kadar takipçisi olacaklarını ifade eden Baykal, ''Öncelikle buranın kullanım karşılığı temizlenmesine karşıyız'' dedi.

2003 yılında da aynı bölgeye güçlü bir ülkenin askerlerini ve ağır silahlarını, uçaklarını yığmak istediğini, yine CHP'nin direnmesiyle amaçlarına ulaşamadıklarını öne süren savunan Deniz Baykal, şunları kaydetti:

''Mayınlı arazilerle ilgili tehlikeli oyunu bozduk, CHP'li milletvekillerinin ve medyanın çabalarıyla TBMM'de yeniden görüşülmesi sağlandı. 510 kilometrelik hem de stratejik bölgeyi, komşularıyla ihtilaflı ülke olan İsrail'e vermek Orta Doğu barışını zedeler. Ayrıca, kullanım karşılığı temizlemeye kesinlikle karşıyız. Türkiye ile komşumuz Suriye arasına neden İsrail girsin? 50 yıl burayı işle demenin mantığı var mı? Bu bölgeye herkesin ilgisi var. Verimli ve stratejik toprakları bizler değerlendirmeliyiz. Dün Adıyaman, Şanlıurfa ve Mardin'de mayınlı arazilerin bulunduğu bölgede incemeler yaptım. Vatandaşlar, mayınlı arazilerin temizlenerek kendilerine verilmesini istiyorlar. Başbakan, mayınlı arazilerin temizlenmesine para ayıramayacaklarını söylüyor, peki kendisine 61 milyon dolarlık uçağı gözünü kırpmadan nasıl alıyor?''

Uluslararası anlaşmaya imza atıldığını, mayınların 5 yıl içinde temizlenmesi gerektiğini hatırlatan Baykal, hükümetin bu konuda tüm partilerin de görüşünü alması gerektiğini söyledi.

Baykal, konuşmasının ardından özel uçak ile Mardin'de bir televizyon programına katılmak üzere Hatay'dan ayrıldı.

One Minute'un faturası mayın

Daha önce Yenişafak ve Zaman Gazetelerinden kovulan Ahmet Taşgetiren şimdi Bugün gazetesinde yazıyor. Bugünkü köşe yazısıyla Başbakan Erdoğan'ı yine kızdıracak. Bu defa kovulacak mı zaman gösterecek ama Taşgetiren, "Mayın Davos'un faturası" diyerek bunu biraz da göze almış oluyor.
Davos'un faturası
Fatura" mı ödüyoruz? Davos'un faturası? "One minute"ün faturası? O zaman, bunu önümüze çıkarırlar denmişti. Demirel demişti. "Nereden çıktığı da belli olmaz, gelir bir gün karşınıza..." gibi bir şeyler söylemişti.

Gerçekten o mu yoksa?

Bu kadar kısa zamanda mı kesildi fatura?

Gönül alma işi
İş için sık sık İsrail'e gidip gelen bir dostum söyledi:
-Evet, mayınların İsrail firmasına verilecek olması bir gönül alma işidir! Çünkü, devlet adına resmen ifade edilmemiş olsa bile, İsrail'de, halkta müthiş tepki var Davos konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı...

Cengiz Çandar da yazmış ya, "İsrail'li 'şahinler'den beslenen baykuşların çeşitli Amerikan kuruluşları ve yayın organlarında yaydıkları iğrenç kampanya"yı...

Bilmem kaç bin İsrailli turist rezervasyon iptalinde bulunmuş.

"Gönül almak lazım" diye mi düşünüldü acaba Ankara'da, devlet mahfillerinde?

Onun için mi ordumuz, döşediği mayını sökmeyi başaramayacağını, bu işi NATO'ya bağlı Namsa'nın yapmasını önerdiklerini açıklamak zorunda kaldı.

Döşenen her bir mayının krokisi
1956 yılında bu bölgeye ilk mayınları yerleştiren, Diyarbakır'daki 7. Kolordu İstihkâm Tabur Komutanı Kemal Güner, Zaman'dan İbrahim Balta'ya konuşmuş.

Döşenen her bir mayının krokisi varmış.

Bu krokiler 7'nci Kolordu'nun arşivinde bulunmaktaymış.

"Ordumuz buna muktedirdir. Görevden kaçmasınlar, sırtlarındaki görevi yıkmasınlar" demiş 80 yaşındaki eski asker.

Verin beş - altı tabur, bir mevsimde temizleyeyim
Hatta ne demiş bakın:
"Genelkurmay başkanımıza tahmin ediyorum doğru dürüst anlatılmamış bu. Benim yüreğim yanıyor. Yazık. Şimdi 80 yaşındayım; ama bana beş altı tabur verseler bunu bir mevsimde temizler, teslim ederim. Bu kadar basit. Bunu gözde büyütecek bir şey yok. Vazifesi mayın döşemek ve mayın bulmak olan istihkâm taburlarımız varken, bunları başkasına temizletmek ayıptır, yazıktır, günahtır. Niye fakir köylümüze verilmesin de Yahudi'ye verilsin ya da başkasına verilsin? Hem de 44 seneliğine."

Verin beş - altı tabur, bir mevsimde temizleyeyim. Hem de 80 yaşıma rağmen!

80'lik eski askerin meydan okuması
Bu müthiş bir meydan okuma.
Baykal'ın, Bahçeli'nin, benim, onun, bunun yükselen sesini bir kenara bırakın ama, 80'lik eski askerin bu meydan okumasını görmezden gelemezsiniz.

Hükümetin sıkıntısı var söyleyemiyor
Sevgili kardeşim Hakan Albayrak, bir "AK Partili dost"la yaptığı konuşmayı naklediyor.

Vardığı izlenim şu:

"Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor...

Bir sıkıntısı var, söyleyemiyor...

Bana inanın gerisine karışmayın
Meclis'in ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:

'Bunlarla idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu Meclis'ten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın. Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.'

Meclis'ten ve kamuoyundan açık çek istiyor hükümet.

Üstelik, bu çekin sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor."

Şu anda kamuoyundaki izlenim, evet, tam da bu.

Davos'ta yürek burada hesap
Davos'ta yürek konuştu, burada hesap konuşuyor!?
Öyle mi?
Ne demiş Başbakan'ın eski basın danışmanı olan Akif Beki, Sabah'tan Sonat Bahar'a, "Başbakan'ın reflekslerini kontrol edememesi ya da etmemesi" üzerine bakın:

"Bu yapay bir durum değil yapı, tabiat, kişilik bu. Haksızlığa karşı tahammülsüzlüğü var. O zaman ne getirir ne götürür diye çok düşündüğünü zannetmiyorum. Bir defa haksızlık karşısında sakin değil"

O zaman yürek devreye giriyor.

Mayın işindeki İsrail boyutu
Şeyh Ahmet Yasin hunharca katledildiğinde Başbakan Erdoğan "Bu devlet terörüdür" diye suçlamıştı İsrail'i...

Sonra malum tepkiler oldu İsrail'de, Amerika'da,...

Sonra Başbakan bir Amerika gezisini İsrail'den başlattı...

Mayın işindeki İsrail boyutu da böyle bir şey midir?

Ama bu defa, mayın meselesi, 1 Mart Tezkeresindekine benzer bir toplumsal tepki barındırıyor.

Hükümetin negatif hanesine yazılacak mesele
Hükümetin negatif hanesine yazılacak önemli bir mesele görüntüsü arzediyor.

En azından, işin içinde kamuoyunun bildiğinden başka şeyler olduğu kanaati oluşuyor.

Şunu açıkça söyleyelim:

Bu işi bundan sonra İsrail'e yaptırmanın imkanı, şayet hükümet intihar etmeyi göze almıyorsa, yoktur.

İntihar etmeyi göze aldığında da hiç olmayacaktır.

AK Parti'yi bu "mayınlı alan"a sürmemek lazımdı
Hükümet, iki ay önce yenilendi. Bence hükümeti ve Ak Parti'yi bu "mayınlı alan"a sürmemek lazımdı. Çok büyük hata oldu.

İsrail'le ilişkileri düzeltmek mi?

Eh, biraz da onların düzeltme arayışı içine girmesini beklemek lazım

Mayın saldırısında 7 asker şehit oldu

Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Hantepe mevkiinde askeri aracın mayına çarpması sonucu 7 askerimiz şehit oldu, 8 askerimiz de yaralandı.


Çukurca İlçesi, Kavşak Bölgesi, Hantepe mevkiinde dün 23.30 sıralarında operasyona giden askerlerin içinde bulunduğu araç mayına çarptı. Teröristlerin yola döşediği mayının infilak etmesi sonucu 8 asker şehit düştü, 6 asker de yaralandı.

Yaralılardan 1'inin durumu ağır
Askerlerden 4'ünün Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'nın, 2'sinin de Kayseri Komando Tugay'ına bağlı askerler olduğu belirtiliyor. Yaralı askerler helikopterle bölgeden alınarak Hakkari Şırnak ve Diyarbakır' daki asker hastanelerinde tedavi altına alındı. Askerlerden birinin durumunun ağır olduğu belirtiliyor.

Operasyon başlatıldı
Bu arada, patlamanın ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Çok sayıda askerin bölgeye sevk edildiği belirtildi.

Hüseyin Üzmez kadınlardan korktu

BURSA'da 14 yaşındaki B.Ç.'ye 'cinsel istismarda' bulunduğu öne sürülen Vakit Gazetesi yazarı 76 yaşındaki Hüseyin Üzmez'in yargılanmasına devam edildi. Daha önce Bursa Kadın Platformu üyelerinin saldırı girişiminde bulunduğu Hüseyin Üzmez, bu kez adliyeye duruşmadan bir saat önce yanında 5 korumayla geldi.

Kadın platformu üyelerinden korktu
Bursa'nın Mudanya İlçesi'nde geçen yıl nisan ayında B.Ç., adındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla hakkında Bursa 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'Küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istismarda' bulunmak suçundan dava açılan Hüseyin Üzmez, 6'ncı kez hakim karşısına çıktı. Bursa'da Kadın Platformu üyelerinin tepkisinden çekinen hakkında toplam 25 yıla kadar hapis cezası istenen Üzmez, duruşmaya bu kez bir saat önce geldi. Üzmez'in yanında 5 korumanın yer aldığı görüldü.

Anne de katıldı
Hüseyin Üzmez'in yargılandığı duruşma saat 10.00'da başlarken B.Ç.'nin annesi olan sanık Livaze Ç. de duruşmaya katıldı. Mahkeme Başkanı Kadir Ünal, Yalova Ağır Ceza Mahkemesi'nin Hüseyin Üzmez ile Livaze Ç. hakkında açtığı 'hürriyeti tahdit' davasının 'Cinsel istismar' davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

Duşuşma ertelendi
Mahkeme, yeni iddianamenin sanık avukatlarına verilmesi ve B.Ç.'nin 4 Haziran günü İstanbul Adli Tıp Genel Kurulu'nda bir kez daha muayene edilmesi için duruşmayı 14 Temmuz gününe erteledi. Sanıkların tutuksuz yargılanmasına da devam edilmesi kararlaştırıldı.

Mahkeme çıkışı uzaklaştırıldı
Mahkemeye gelirken “Takdir Allah'ın, karar yüce mahkemenin” diyen Hüseyin Üzmez, yargılama sonrası kadın protestocularla karşılaşmamak için polis kontrolünde adliyenin otoparkına gitti ve bir otomobile binerek uzaklaştı.

Baykal: Kabul edilemez

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. İşte Baykal'ın açıklamasından satırbaşları:


- Şimdi bir üretim mevsimi başlarken, bu tabloyu bir kez daha hatırlıyoruz. Bakınız, henüz buğdayda bir fiyat verilmemiştir. Buğday hasadı yer yer başlamıştır.

- Türkiye'deki ortalama maliyetin 61 kuruş olduğu ziraat odalarımızın tespitidir. Yani ilan edilecek fiyatın 70 kuruşun altında olması halinde çiftçi çok zor günler yaşayacaktır.

- Peşin ödeme yapılması mutlaka sağlanmalıdır. Bu üretim dönemde dahilde işleme rejimi kapsamında dışardan ithalat yapılmasına izin verilmemelidir.

- Çiftçimizin bazı yerlerde 2008'e ait pamuk primleri ödenmemiştir. Bunlar ödenmelidir.

- Tarımsal girdilerde alınan KDV'lerin yüzde 1'e indirilmelidir. Çiftçiye anlamlı bir destek verme ihtiyacı olmalıdır. Mazottan alınan ÖTV derhal kaldırılmalıdır.

- Elektrik borçları nedeniyle kapatılan elektrikler kooperatiflere açılmalıdır. Kısa bir süre önce çay fiyatı açıklandı, bölgede hayal kırıklığı yarattı.

- Üreticinin eline destekleme dahil geçecek para 90 kuruştur. Bu yüzde 6.4'lük bir artışı getirilmiştir, fakat çayın girdi fiyatları yüzde 35 artış göstermiştir.

Mayınlı araziler
- Hatırlayacaksınız, bu konuda bir süre önce hükümetin bir kararname girişimi olmuştu. Güneydoğu'daki Suriye sınırı içinde Hatay'dan başlayarak 510 km uzunluğundaki sınır boyunda yer alan arazilerin mayından arındırılması konusunda bizimde imzalamadığımız bir sözleşme var.

- Bundan sonra düzenlenen kararnameyle Güneydoğu'daki bir arazinin yabancı firma tarafından temizlenmesi ve bunun karşılığında o firmaya, kararnamede 49'du şimdi 44'e indi, araziyi kullanma imkanının tanınmasını amaçlayan bir kararname düzenledi.

- Bu bir kere bizim hukuk sistemimize aykırı. Çünkü mayından arazinin arındırılması için yapılması gereken bir iş, bir iştir. Bu faaliyet sonucunda elde edilecek olan arazinin nasıl kullanılacağı kararını almak ayrı bir iştir.

Hükümet başka Genelkurmay başka konuşuyor
Niye o bölgenin kalkınması için birkaç yüz trilyonu bir türlü veremiyorsunuz? Değerli arkadaşlarım bunu ciddiyetle takip edin. Türkiye'ye kaça mal olacak belli değilş ortada ciddi bir hesap yok. Uzman görüşü yok. Genelkurmay NAMSA'dan bilgi alın diyorş öneri ortaya atıyor. Bu ne biçim kopukluktur. Genelkurmay başka bir şey söylüyor, hükümet başka bir şey söylüyor. Hem de en önemli konuda ortak anlayış sergilenemiyor.

Derhal geri çekilsin
Bu kanun derhal geri çekilmelidir ve kamuoyumuzu tatmin edecek. Parlamentomuzun vicdanını rahatlatacak, Genelkurmay'ın düşüncelerini değerlendirecek, ciddi bir çalışma yapılarak Türkiye'nin önüne çıkılmalıdır.

Bunlar yakışmıyor. Kendisini suçlayarak, birilerinin gözüne girmeye çalışarak, davalarını kimseye kabul ettiremezsin. Yanlışı konuşalım tartışalım. Ama bizim ihtiyacımız her şeyden önce Türkiye'nin hukukuna sahip çıkmaktır. Yarın bölgeye gideceğiz ve bu mayınlı araziyi de göreceğiz. Tekrar altını çizerek söylüyorum, o konu Türkiye açısından çok büyük önem taşıyor. Bizim vatandaşlarımız boynu bükük dururken, bir başka yabancı ülkeye emanet edilmesini hiçbir şekilde bize kabul ettiremezsiniz.

2003'te ABD Irak'a saldırı için o bölge için orayı istediler, şimdi mayınlı arazilerimizi bize verin biz kullanalım diyecekler ve bizde buna 40 küsür Buna karşı mücadelemizi kanun çıkıncaya kadar götüreceğiz, kanun çıktıktan sonra da götüreceğiz. Düşündükleri gibi o bölgeyi birilerine peşkeş çekmeye imkan olmadığını, o bölgedeki insanlarla omuz omuza ortaya koyacağız.

Bahçeli: AKP namusumuzu kiraya veriyor

MHP lideri Devlet Bahçeli gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. 2002 yılında AKP hükümeti işbaşına geldiğinde terör eylemleri ülkemizde sıfır denecek kadar az düzeye ulaşmıştı. Lakin AKP hükümeti kimlik tahribatını geliştiren söylemlere girip terörü artıracak faaliyetlere girmiştir. Bölücülük giderek yaygınlaştı ve aleni hale geldi. Federasyon bile hoş karşılanır oldu. AKP hükümeti yürütülmesi şart olan kapsamlı askeri hareketten bile ısrarla kaçınılmıştır. Hükümet baştan beri bölücü örgütü küçümsemiş, hatta onlara destek verenlerden bile oy ummuştur.


36 etnik kimlik" söylemi
Başbakan Erdoğan'ın defalarca tekrarladığı "36 etnik kimlik" söylemi bölücülüğün daha da güçlenmesini yolunu açtı. Başbakan Erdoğan, İstanbul İl Başkanıyken hazırlattığı raporu iktidarda uygulamaya koymuş ve maalesef yol da almıştır.

İstiklal marşını da kaldıracak
PKK terörünü masum görme, alt kimlik olarak sıradanlaştırma, ülkemizdeki yerel kimlikleri her fırsatta kaşıma bu konudaki başlıca tespitlerimizdir. Okullarımızdaki andın kaldırılmasına yönelik çabaları, ne mutlu Türküm sözünün kaldırılma çabalarını anlamak mümkün değildir. Bu durum İstiklal marşının tartışılmasına kadar varacaktır.

Durum şudur ki; Atatürk'ün ne mutlu Türküm diyene sözü silinecek, Kürtçe'nin ikinci dil ya da seçmeli dil olarak kullanımının önü açılacak. Anayasada Türkiyelilik kavramı getirilecek.

Şehide kelle caniye sayın
AKP hükümetlerinin ikinci en önemli hususu ise tarihe yaklaşımıdır. "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" denmiş, İmralıdakicaniye "sayın" diye hitap edilmiş ve son olarak da yıllardır süren terörle mücadelede verdiğimniz şehitler için "kelle" denilmiştir. Ardından en önemli yıkım belgesiyse Türklüğe hakareti düzenleyen 301. maddesinin hükümet tarafından değiştirilmesidir.

Hudut namustur AKP namusumuzu 44 yıllığına kiraya veriyor
Mayın temizleme ile araziyi tarım amaçlı kullanma gibi iki alakasız konu neden aynı sözleşmede? Mayınların temizlenmesi işi neden sadece suriye sınırını kapsıyor? O bölgedeki yer altı zenginliklerinden yasadışı kullanılmasının kontrolu nasıl yapılacak? Türkiye ile Suriye arasındaki sınır gibi çok hassas topraklarımız yarım yüzyıl gibi yabancı ülkelerin kontrolüne vermek nasıl açıklanacak? Türkiye mayınları yabancı ülkelerin menfaatleri için mi temizletiliyor?

Hudut kutsaldır, hudut bir milletin namusudur. Bu nasıl namus ve şereftir ki 44 yıllığına yabancılara emanet ediliyor. Bunu hiçbir MHP'linin kabul etmesi mümkün değildir.

Deniz Feneri'nde İKİNCİ DALGA

CHP MYK Üyesi Ali Kılıç, Alman yargısının Deniz Feneri'nde "ikinci dalga" soruşturmayı başlattığını belirterek, soruşturma dosyasında Deniz Feneri e.V'nin topladığı bağışlarla Almanya'daki Kanal 7 Televizyonu ile AKP'nin finanse edildiğine ilişkin belgelerin bulunduğunu bildirdi.

Kılıç, Deniz Feneri e.V ile ilgili üç yeni dosyanın içeriği hakkında şu bilgileri verdi:
"Deniz Feneri (DF) e.V. ile aşağıda adı geçen kişilerin ilişkileri, organize edilmiş kriminal birlik-çete. Bunlar vergi kaçırma, bağış çalma, dernekler yasasına muhalefet, dernek organlarının kendilerine verdiği yetkiyi kötüye kullanma gibi suçları işlediler. Deniz Feneri e.V.'nin bağış paralarıyla şimdiki Türk Hükümetini kuran AKP finanse edildi. Hükümet de, Zahid Akman'ı daha sonra RTÜK Başkanlığına getirdi.

Dolandırıcı İslami Holding YİMPAŞ ile DF e.V., AKP ile yakın ilişki içinde. DF e.V.'nin ana kuruluşu, Hükümetçe 20 Haziran 2004'te kamu yararına dernek statüsü verilen Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği. Mehmet Gürhan'ın kayınpederi Şükrü Kurum, YİMPAŞ'ın eski yöneticisi. Kanal 7'nin o dönemdeki yöneticisi Faik Gürler bağışları çaldı.

Garantili metot
Beyaz Holding yöneticileri DF e.V.'yi kontrol ediyor. İki ülke arasında organize, nitelikli ve çok tehlikeli bir dolandırıcılık söz konusu. DF e.V., dolandırıcı İslami holdingler YİMPAŞ ve Kombassan'dan sonra 'yeni ve garantili' para toplama metodu buldu. Çünkü toplanan paralar bağış olduğu için geri ödeme söz konusu değil.

Aç-kapa şirket ve hesaplar
Bunlar sürekli yeni şirketler kurarak eskileri kapatıyorlar. Örneğin, DF e.V.'nin Almanya'daki hesapları sık sık kapatılıp yenileri açılıyor. Bu yolla son 10 yılda 900 milyon Euro bağış toplandı. Büyük bir kısmı güvenden dolayı DF e.V.'ye aktarıldı. DF e.V., milyonlarca Euro değerinde reklam veriyor, yıllık bilançosunda sadece 9 bin Euro kazanç bildiriyor.

DF e.V. paralarının nereye aktarıldığı biliniyor. Bu paralarla yukarıda adı geçen kişi ve kuruluşlar finanse ediliyor. Müslüman Kardeşler Örgütü, DF e.V.'ye 6 bin 16 Euro bağışladı.

Başkomiseri şaşırtan teklif
Diğer tüm kamu görevlileri gibi, Alman Başkomiser Böhm'ün işi-göreviyle ilgili bütün görüşmeleri kurumsal olarak kaydediliyor. Böhm, "Özellikle Sayın Gökhan Gürbüz'ün (Zekeriya Karaman'ın avukatı) bana, Zekeriya Karaman adına 22/11/2007'de yaptığı İstanbul'a davet teklifine şaşırdım. Gürbüz bana 'İstanbul'a gelebilir misiniz, Zekeriya Karaman, sevinerek sizinle görüşmek istiyor" diyor."

Kılıç, bu davetin, Almanya Deniz Feneri e.V.'ye yapılan baskınlardan 5-6 ay sonrasına rastlamasına dikkat çekti.

Kılıç bunlara cevap bekliyor
Kılıç, yetkili ve ilgililerin şu soruları yanıtlamasını istedi:

*Müslüman Kardeşler Örgütü Deniz Feneri'ne bağış yaptı mı?

*YİMPAŞ dosyası Mannheim kentinden alınarak DF dosyası ile birleştirildi mi?

*Kanal 7 Almanya DF paralarıyla finanse edildi mi?

*Zekeriya Karaman soruşturmayı yürüten Alman Başkomiser Alexander Böhm'ü Türkiye'ye gizli gelmesi için davet etti mi?

*Karaman'a Almanya'dan toplam olarak ne kadar para getirilerek teslim edildi?

*Karaman, Almaya DF baskınından sonra Nuri Yılmaz adıyla mail adresi kullandı mı? Nostalji75 mail adresi kime ait?

*Kanal 7 adına yapılan vize başvurularında DF mührü kullanıldı mı?

*Karaman, Kanal 7 için Mehmet Gürhan'a 'Danışmanlık Ücreti' adıyla 9 bin Euroluk sözleşme yaptı mı, yaptıysa bu ücret hangi hesaba yatırıldı?

Deniz Gezmiş: Ben askerlere kıyamadım

Deniz Gezmiş (25), Yusuf Aslan (25) ve Hüseyin İnan'ın (23) 6 Mayıs 1972'de idam edilişinin üzerinden tam 37 yıl geçti. 6 Mayıs'ta mezarları başında ve İstanbul'da düzenlenecek çeşitli etkinliklerle bir kez daha anılacak. Konuşmaların ardından her yıl olduğu gibi bu yıl da, 'üç karanfil anısına' mezarlara yanan sigaralar ve karanfiller bırakılacak.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Tolga Yenigün, O dönemin yakın tanığı gazeteci Ergin Konuksever'le Deniz'leri ve üç gencin asıldığı gece babalarının yaşadıklarını konuştu.

'Üç sizden, üç bizden'
O dönem çalıştığı Günaydın gazetesince Ankara'da görevlendirilen ve Ankara Haber Ajansı'nın (ANKA) bürosunda gelişmeleri izleyen Konuksever, Deniz'lerin davasının “kararı peşinen verilmiş bir dava” olduğunu söyledi. Konuksever, “O zaman Adalet Partisi iktidardaydı, '3 sizden, 3 bizden' diye bir slogan çıkarmışlardı. O '3' vurgusu Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş hakkındaki karardı” dedi. Konuksever, Deniz'lerin o güne kadar, hiçbir cinayetleri olmayan, adam öldürmekten aranmayan, en ağır suçlarının banka soygunu olduğu bilinen kişiler olduğunu vurgulayarak “Ama nedense o dönemdeki iktidar, bu işi aklına takmıştı. Kendini öne çıkarmak için o çocukların asılmasına önceden karar vermişti, daha idam öncesinden birtakım hazırlıklar yapılıyordu. Çukurlar açılmıştı... 3 mezar çukuru hazırdı...” diye konuştu.

'Taylan Özgür'ü polis vurdu'
5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece yani idamın gerçekleştiği geceyi üç gencin babalarıyla geçiren gazeteci Konuksever, bir dönem konuşulması dahi suç sayılan Deniz'lere ilişkin şimdilerde herkesin bir şeyler anlattığını söylüyor. Konuksever, duruyor, boğazını yakan acıyı temizliyor ve devam ediyor:

“Deniz 'Ben öldüğüm zaman Taylan Özgür'ün yanına gömün' demişti. Herkes Taylan Özgür'ün nasıl vurulduğunu başka türlü anlatıyor. Yanı başımda vuruldu Taylan. Hemen ben de oradaydım diyorlar; yalan, orada olmalarına imkân yok. Taylan Özgür vurulduğu zaman yanımda bir kişi vardı. Benim şahidim de var, yanımda Yurdaer Acar vardı. Biz 2 arkadaştık, üniversitede çatışma vardı. Beyazıt Meydanı'nda Turhan Emeksiz anıtının tam önünde bir polis jipi durdu, sonradan bir adam indi, belinden silahını çekti, bir el ateş etti, vurdu çocuğu, bindi jipe gitti. Deniz'in vasiyeti de tam anlamıyla yerine getirilmedi. Mezarları yakınca sayılır, aynı mezarlıkta yatıyorlar ama yan yana değiller.”

Deniz'lerin davasında mahkeme başkanı olan subay Ali Elverdi'nin hayatı karanlıklar içinde olan bir kişi olduğunu belirten Konuksever, davanın bu yönüyle de şaibeli olduğunu söyledi.

“Amaçları bir an evvel bu işi bitirmek, ne kadar çabuk işi bitirirsen o kadar kafan rahat eder anlayışındaydılar” diyen Konuksever, idam kararının resmi gazetede yayımlanır yayımlanmaz hemen o gece gerçekleştirildiğini de anımsattı.

Söz o geceye geldiğinde ise duraksıyor Konuksever, üç gencin babalarıyla otururken o geceyi ve mezarlıkta o sabah yaşananları şöyle anlatıyor:

İmam "Bunların namazı kılınmaz" dedi
“O gece feci bir geceydi, yani ben de ıstıraplı bir gece yaşadım. 3 tane babayla bir arada oturuyorsun sabaha kadar. Yapılacak hiçbir iş yok, elinden hiçbir şey gelmez. Üç baba da çocuklarının idamını bekliyor. Asılacaklar zaten, biliyoruz, sabaha kadar asılacaklar... Zaten hapishanenin etrafındaki güvenlik güçlerinden belli oluyor içeride bir şeyler olacağı. Deniz, Hüseyin ve Yusuf'un babalarıyla sabaha kadar oturduk. Adamlar son derece ıstıraplı, dokunsan ağlayacak adamlar. Kim ağlamaz! Oturmuş evladının ölümünü bekliyor adamlar. Dedik, gidip cenazesini alalım, çıktık işte mezarlığa geldik, orada eşyaları vardı. Deniz'in parkası falan oradaydı, gittik cenazeyi aldık. Bir de imam vardı orada, namazı kıldırmasını rica etti Cemil Abi (Gezmiş). İmam, 'Ben bunların cenazesini kıldırmam, bunlar idam edildi, katiller. Bunların namazı kılınmaz' dedi. Bu sözler üzerine Cemil Gezmiş, 'Git ulan sen kıldırmıyorsan, biz de mi bilmiyoruz dua okumasını, biz kıldırırız' dedi. Bir aile dostları vardı Kuran okumasını bilen, yaşlıca biriydi. Gereken Kuran'ı o okudu. Deniz'in babası da namazı kıldırdı. Toprağa koyduk, üzerini örttük, sonra da mezarlıkta kuş uçurtmuyorlardı, her tarafı sarmışlardı. Göz göre göre idama gitmişlerdi... Bıraktık geldik, hikâye bundan ibaret.”

'Alkış tutmayın, onun gibi olun!'
İdam edilişlerinin 37. yıllarında dava arkadaşlarını anlatan Mustafa Zülkadiroğlu, “Deniz'ler idam edildi ama Deniz'lerin ölümüyle birlikte Türkiye'nin devrimci hareketine bir gelenek bıraktılar ve bayrak oldular” dedi. Bugün Deniz'in mücadelesine saygı duyan, onu bir bayrak olarak görenlere düşen görevler olduğunu söyleyen Zülkadiroğlu, “Eğer Deniz yaşarken Ergenekon davası gibi bir dava olsaydı Deniz mutlaka ve mutlaka buna başkaldırırdı. Kitleyi bu hukuksuzluğa karşı hukukun yok edilmesine karşı, hukuk dışı davranışlara karşı mücadeleye çağırırdı, sokağa çıkardı” diye konuştu.

“Deniz'e alkış tutmayı bırakıp Deniz gibi davranın” diyen Zülkadiroğlu, Deniz'leri anlamanın bu olduğunu vurguladı.

'Askere ateş etmeyi düşünmedim'
Konuksever'e Deniz Gezmiş'in fotoğrafını soruyoruz. “O fotoğraf...” deyip anlatmaya başlıyor, kendisinin çektiği fotoğrafın öyküsünü:

“Bu fotoğraf, onu idama götüren davada Deniz Gezmiş'in yakalanarak Ankara'ya getirildiği gün çekilmiş bir fotoğraftır. Ankara'da İçişleri Bakanlığı'na getirildi. Cezaevine götürüldü sonra. Hatta Deniz'in o fotoğraf çekilirken bir lafı vardır: 'Ben hiç kimseye kıyamadım. Askere ateş etmiş değilim. Elimde otomatik silah vardı ama onların hepsi benim kardeşlerimdi. Bu memleketin evlatlarıydı. Onlara ateş etmeyi bile düşünmedim, aklımdan bile geçirmedim o yüzden yakalandım. Onlara hiçbir zaman ateş etmedim.' ”

Konuksever'le vedalaştıktan sonra dönüş yolunda gözümüzün önünde o fotoğraf, aklımızda Gezmiş'in sözleri: “Asılma günü gelip çatınca, o sevdiğim giysilerimi giyeceğim. Postallarımı, parkamı. Öyle her zamanki gibi, eyleme gidiş tavrımla gideceğim darağacına. Yok, tıraş falan da olmayacağım.

Sonra avukatlarıma döneceğim:
'Sizler de, bizler için gelecek kuşaklara tanıklık edin' diyeceğim. 'Bir devrimci ölüme böyle gider işte. Bayram yerine gider gibi'...

Teknelere Türk bayrağı kolaylığı

TBMM Genel Kurulunda, sahibi Türk vatandaşı olan, ancak yabancı bayrak taşıyan teknelerin, Türk bayrağına geçişine kolaylık sağlanmasını düzenleyen ve teknelerden motorlu taşıtlar vergisi yerine harç alınmasını öngören kanun teklifi kabul edilerek yasalaştı.

Yasaya göre, Türk Uluslararası Gemi Siciline tescilli olanlar ile Milli Gemi Siciline tescili zorunlu olanlar dışındaki ticari veya özel kullanıma tahsisli gemi yat, tekne gibi deniz araçları, Denizcilik Müsteşarlığınca liman başkanlıkları bünyesinde oluşturulacak bağlama kütüğüne kaydedilecek.

Bağlama kütüğünün tutulmasında, liman başkanı sorumlu olacak. Liman başkanlığının yetki alanı dışında olanlar ise belediyelerce tutulacak.
Kayıt için başvuru; mevcut gemi, deniz ve iç su araçları için kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay, yeni kayıt altına alınacaklar için ise 1 ay içinde yapılacak. Bu sürelerde kayıt başvurusunda bulunulmayan araçların kayıtları, liman başkanlıkları ve belediyelerce resen tutulacak.

Bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmeler, ilgili liman başkanlığı ve belediye başkanlıkları huzurunda yapılacak. Aksi takdirde sözleşme geçersiz sayılacak. Türkiye'de yaşayan yabancılar da deniz araçlarına Türk bayrağı çekebilecek, ancak Kabotaj Kanunu hükümleri saklı kalacak.

Bağlama kütüğüne kayıt edilecek araçlar için ruhsatname düzenlenecek. Ruhsatnamesi olmayan veya zamanında vize işlemi yapılmayan deniz araçları hakkında, tahsil edilemeyen ruhsat ve vize harç tutarının 2 katı kadar idari para cezası verilecek. Bu araçlara, denizcilik mevzuatına göre verilmesi zorunlu belgeler düzenlenmeyecek. Ayrıca liman veya iç sularda sefere çıkmasına izin verilmeyecek.

Liman başkanlıkları ve belediyeler tarafından verilecek idari para cezaları, 1 ay içinde ödenecek. Bu sürede ödenmeyen cezalar hakkında Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanacak.

MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ KALKACAK
Liman veya belediye siciline kayıt ve tescil edilmiş olan özel amaçla kullanılan yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerden, motorlu araçlar vergisi alınmayacak. Bunun yerine harç alınacak. Daha önce yaş ve beygir gücüne göre alınan motorlu taşıt vergisi, yeni sistemde uzunluğa göre hesaplanacak. Buna göre, 5 metreden 9 metreye kadar olanlardan 200, 9 metreden 12 metreye kadar olanlardan 400, 12 metreden 20 metreye kadar olanlardan 800, 20 metreden 30 metreye kadar olanlardan 1600, 30 metreden büyük olanlardan ise 3 bin 200 lira harç alınacak.

Aracın boyunun tespitinde 1 metreden küçük değerler dikkate alınmayacak. Deniz taşımacılığı faaliyetlerinde kullanılan gemi, deniz içi ve iç su araçları için ise bu tarifede yazılı harçların yarısı olacak.

Balıkçılık teknelerinden alınan motorlu taşıtlar vergisi kaldırılacak.

Kanun, 30 Haziran 2009'da yürürlüğe girecek.

ÖTV VE KDV İSTİSNASI ÇIKARILDI
Bu arada, teklifin görüşmeleri sırasında AKP milletvekillerinin verdiği önergelerle yabancı bayraklı gemi, deniz ve iç su araçlarının ithalinin KDV'den muaf olması ile Türk vatandaşlarının ortak veya üyesi bulunduğu tüzel kişiler tarafından iktisap edilen ve bağlama kütüğüne kaydolacak 18 grostonluk gemi, iç su aracı ile gezinti tekneleri ve yatlardan ÖTV alınmamasını düzenleyen maddeler, metinden çıkarıldı. Bu değişikliklerin gerekçesinde, “bu vergilerin artırılması ve eksiltilmesinin, Bakanlar Kurulu yetkisinde olduğu için ayrıca kanuni düzenlemeye gerek görülmediği” belirtildi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, teşekkür konuşmasında, herkesin yüreğini sızlatan bir sorunun çözüldüğünü söyledi. Kanunla amatör balıkçılık ve denizcilik sektörünün gelişmesini beklediklerini ifade eden Yıldırım, düzenlemeyle önemli ölçüde teknelere Türk bayrağı çekilmesinin sağlanacağını kaydetti. Yıldırım, “Her ne kadar bazı maddeler istediğimiz gibi olmadıysa da önemli bir adım atmış olduk. Bakanlar Kurulunda devamını getireceğiz” dedi.

Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru hakkında basında çıkan bazı iddialar üzerine soruşturma yaptıklarını, ancak haberleri doğrulayan sonuç elde edemediklerini belirten Yıldırım, “Hatalı bürokratları korumayız ama masum bürokratları da sırf basındaki iddialar yüzünden cezalandırmayız” dedi.

TBMM Başkanvekili Eyyüp Cenap Gülpınar, teklifinin yasalaşmasının ardından yarın saat 14.00'de toplanmak üzere birleşimi kapattı.

Kürt sorunu 24 saatte çözülürmüş

Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal'in birkaç gündür Milliyet gazetesindeki köşesinde yer verdiği Kandil'de PKK'nın bir numarası Murat Karayılan söyleşilerine bir çok yerden tepki geldi. Ulusalcı gazeteler Cemal'e ateş püskürdü. Bir tepkide bugün gazetesi yazarı Hakan Aygün'den geldi. Aygün, Karayalan başlıklı yazısında kendince Kürt sorununa da çözümü bulmuş. Herkesin son zamanlarda aklınca çözümler bulduğu bu soruna dahiyane bir fikir de(!) Hakan Aygün'den geldi. Ahmet Türk, K.Irak'la birleşmiş Kürdistan'da mı, yoksa İstanbul'uyla Bodrum'uyla Türkiye'de mi yaşamak ister sizce?

KARAYALANLAR..
Yalan-1:
K. Irak yönetimi ve ABD, Türkiye'ye yalan söylüyor. Hasan Cemal'in izlenimlerine göre, PKK, Kandil'in tepesinde değil, eteklerinde bile omuzlarında silah ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor.

Yalan-2: Karayılan, PKK'nın eskiden bağımsız Kürt devleti istediğini, 1993'ten bu yana "bölücü" olmadığını söylüyor. Oysa 1980'lerde bile bizatihi Apo "Amacımız temel hak ve özgürlükler, bölünme istemiyoruz" derdi. Demek ki geçmişte takiyye yapmışlar, bugün yapmadıkları ne malum?

Yalan-3: Zaten hiç insan ölsün istemezlermiş, barışçıllarmış. Ama bu "insan parçasına" sorulduğunda, son 9 şehit verdiğimiz Diyarbakır-Bingöl karayolundaki mayınlı saldırıda, 2008'deki Diyarbakır'daki dershane bombalaması da, neredeyse tüm kanlı şehir eylemleri de hep "istekleri dışında" olmuş. Yersen ye!

Yalan-4: Karayılan, "paradigma değişikliği"nden bahsedip, artık "demokratik özerk Kürdistan istediklerini de sözlerine ekliyor: "Bu özerklikten kasıt, federasyon değildir. Sınırların yeniden çizilmesi değildir. Devletin üniter yapısını da bozmayan bir çözümdür. Mahalli İdareler Kanunu değişir, yerel yönetimler güçlendirilir."

ÖZERK KÜRDİSTAN ENSON DA DEVLET
Hesap belli. Madem amaca ulaşılamıyor, önce demokratik özerk Kürdistan, sonra federasyon, en son da devlet!

Bence hiçbir sakıncası yok. Bunlar böyle öttükçe, İtalya'nın zengin kuzeyinin fakir güneyinden ayrılmasını isteyen İtalyan Kuzey Ligi Partisi aklıma geliyor!

Bakış açısına göre "bölgeyi genel bütçe asalağı" ilan edip, şimdiden verip kurtulalım bile diyebilirsiniz! Böylece genel demagojinin aksine Türkiye'yi sömürülmekten kurtarırsınız!

KALAN KALSIN GELEN GELSİN
Ahmet Türk, K.Irak'la birleşmiş Kürdistan'da mı, yoksa İstanbul'uyla Bodrum'uyla Türkiye'de mi yaşamak ister sizce?

Sorunun çözümü de işte burada, gerçeklerle yüzleşmekte!

İddia ediyorum!

G.doğu'yu Kürdistan ilan edin 24 saat süre verip, pasaporta geçeceğiz, kalan kalsın, gelen gelsin deyin. G.doğu dakikasında boşalır!

Savcı ÖZ Fethullahçı'dır

Ergenekon davasının 2. iddianamesinin ek klasörleri arasında, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un Atatürkçü Düşünce Derneği'ndeki odasında ele geçirilen ilginç bir belge de yer aldı.

'FGT HAKİM YAPILANMASI'
El yazısıyla hazırlanan, “FGT Hâkim Yapılanması” başlıklı 2 sayfalık notlarda, Fethullah Gülen cemaatine bağlı olduğu iddia edilen hâkim, savcı ve bazı kamu görevlilerinin isimlerine yer verildi.

SAVCI ÖZ GÜLENCİ
Ergenekon soruşturmasını başlatan savcı Zekeriya Öz de Gülen örgütlenmesi içinde gösterildi. Öz, kendisiyle ilgili bu belgeyi de iddianamenin klasörlerine koydu. Eruygur'dan çıkan notta, ayrıca Öz'ün çocukları ve okudukları okullarla ilgili bilgiler de yer aldı. 30. klasörde yer alan “FGT Hâkim Yapılanması (Cemaat)” başlıklı el yazılı notta şu iddialar yer aldı:

1- Aziz Gürcan: Doğu Anadolu Bölge Cemaat Müfettişi (eski), Konya Selçuk mezunu tarih öğretmeni. Ergenekon operasyonundan 15 gün önce ABD çıkışı var. Türk Hukukçular Derneği Başkanı.

2- Kadir Tekgül: Albaylar Ünitesi sorumlusu, İstanbul'da ikamet ediyor, Zirve Yayıncılık Genel Pazarlama Sorumlusu.

3- Halil İbrahim Okur: Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü (9 Eylül Hukuk mezunu)

4- Sefa Mermerci: Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı.

5- Fatih Tok.

6- Selim Aker: İstanbul Bölge Adalet Müfettişi

Cemaat örgütlenmesi
Notlarda, “Ergenekon operasyonu emrini veren” başlığı altında, basit bir şema ve şemanın başında da Halil İbrahim Okur ismi yer alıyor. Okur'un isminin karşısında, “Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü” yazıyor.

Okur'un altında, Ergenekon soruşturması savcısı Zekeriya Öz ismine yer veriliyor. Öz'den sonra şemada Metin Çelik (9 Eylül Hukuk 1991 mezunu) yazıyor. Şemanın altında ise, Öz'ün çocuklarının okuduğu kolejin adı veriliyor. Şemadan sonraki bölümde, “Tüm talimatlar kurye aracılığıyla geliyor” şeklinde başka bir not daha bulunuyor.

“Savcılarla ilgili kısım (Cemaat örgütlenmesi)” başlığı altında da şu bilgi yer alıyor:

1-İzzet Doğan (Kastamonu Eğitim Mezunu): Ankara'da haberler müfettiş aracılığıyla iletiliyor.
“Yargıtay Örgütlenmesi” başlığı altında 1 numara olarak, “Av. Rasim Kuseyri (Mersinli Arap)” ismi yazıyor. Ondan sonra “Yargıtay 10.Dairesi Başkanı (Denizlili) ve Ali Muhlis Karakuş (C. Savcısı Yargıtay C.Başsavcılığı Ankara) notları yer alıyor.

Bu bölümün sonunda, “Talimatları ABD'den getiren Aziz Gürcan (Türk Hukukçular Derneği Başkanı)” notu yer alıyor.

“Emniyet Teşkilatı Sorumlusu (Cemaat)” başlığı altında ise “Prof. Dr Remzi Fındıklı (Polis Akademisi'nde görevli)” yazıyor.

Polis Akademisi hocası da var
Belgede ismi geçen Halil İbrahim Okur şu anda Adalet Bakanlığı'nda “Müşteşar Yardımcısı” Sefa Mermerci “Adalet Bakanlığı Müfettişi” Ali Muhlis Karakaş “Yargıtay Üyesi” Prof. Dr. Remzi Fındıklı “Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı” olarak görev yapıyor. Avukat Rasim Kuseyri ise, yeni Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in eski avukatı. Kuseyri, AKP Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın avukatlığını sürdürüyor.

Düğüne kanlı baskın: 44 ölü, 3 yaralı

Mardin'in Mazıdağı İlçesi'ne bağlı Bilge Köyü'nde düğün yerine maskeli kişilerin 4 değişik koldan otomatik silahlarla yaptığı saldırıda ortalık kan gölüne döndü. Kanlı baskında 6'sı çocuk, 16'sı kadın toplam 44 kişi hayatını kaybetti. Baskının ardından 8 kişi silahlarıyla birlikte gözaltına alındı. Gözaltına alınan kardeşlerden çoğunun soyadı, öldürülenlerle aynı.

Köyün eski muhtarı Cemil Çelebi'nin kızı Sevgi ile Hatip Arı'nın nişan törenini basan yüzleri maskeli saldırganlar Kalaşnikof silahlalarla evdekileri tarayıp katliam yaptı. 5-6 kişi olduğu belirten saldırganlar, iki odada namaz kılan ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu insanların üzerine yaylım ateşi açtı. Adeta kan gölüne dönen evde aralarında nişanlı çiftin de bulunduğu 44 kişi yaşamını yitirirken, 3 kişi de yaralandı.

32 haneli ve yaklaşık 300 nüfuslu köyün erkeklerinin büyük bölümü geçici köy korucusu. Çelebi Ailesi'nin bazı fertlerinin akşam göreve gitmesinin ardından eski muhtar Cemil Çelebi’nin kızı Sevgi ile yakındaki Sultan Köyü'nden olan ancak Diyarbakır'da oturan Arı Ailesi'nin oğlu Habip’in nişanı için ailenin evinde toplanıldı.

Nişan öncesi köy imamı Kazım Ozan, evde bulunanları yatsı namazına davet etti. Kadın ve erkeklerin ayrı odalarda namaza durduğu saat 21.00 sıralarında ellerinde Kalaşnikof tüfeklerle eve giren yüzleri maskeli 5- 6 kişi, çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu kalabalığı taramaya başladı. Çevrede duyulan silah sesleri köyde nişan olduğu bilindiği için normal karşılandı.

Olay sırasında Suriye üzerinden gelen toz bulutunun kapladığı köyde tam bir can pazarı yaşandı. Düğün evi feryat eden yaralıların yardım çığlıkları ile inlerken, katliam yapan saldırganlar peşlerinden takip edilmemeleri için köyde karşılaştıkları tüm araçların lastiklerine ateş açarak kaçıp izlerini kaybettirdi.

Saldırının duyulması üzerine Bilge Köyü'ne güvenlik güçleri ve sağlık ekipleri sevk edildi. Köye ilk ulaşan ekip, kan gölüne dönen nişan yerinde çok sayıda ceset ve yaralılarla karşılaştı. Yaralılar hemen hastanelere ambulanslarla taşındı. Köy imamının da yaralılar arasında olduğu bildirilirken, nişanlı çiftin de öldüğü belirtildi.

Olay nedeniyle Mardin'de güvenlik güçleri yoğun önlem aldı, köye giriş ve çıkışlar kapatıldı. Diyarbakır ve Mardin'den köye sevk edilen askeri birliklerin, sadece ambulansların giriş ve çıkışılarına izin verdiği öğrenildi.

Mardin Vali Yardımcısı Ahmet Ferhat Özen, olayın terör saldırısı ile ilgisinin bulunmadığını söyledi. Saldırıda ölenlerden isimleri belirlenen 5 kişinin düğünün yapıldığı evin sahibi Cemil Çelebi, ağabeyi yeni muhtar Osman Çelebi, Mehmet Salih Çelebi, Ali Çelebi ve Kenan Çelebi olduğu açıklandı. Saldırıda Çelebi ailesinden çok sayıda kişi yaşamını yitirdi.

3 YAŞINDAKİ ÇOCUK GÖĞSÜNDEN VURULDU

Saldırı sırasında göğsünden vurulan 3 yaşındaki Medine Çelebi, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ameliyata alındı. Durumunun ağır olduğu bildirilen Medine Çelebi için hastanede kan anonsları yapıldı.

Güvenlik güçleri, köyde ve hastanelerin çevresinde yeni olay yaşanmaması için geniş çaplı önlem aldı.

MAZIDAĞI KAYMAKAMI AKGÜL: TERÖR OLAYI DEĞİL

Mazıdağı Kaymakamı Aytaç Akgül, silahlı saldırıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, olayın terör olayı olmadığını belirtti, soruşturmanın çok yönlü olarak sürdürüldüğünü söyledi. Kaymakam Akgül, “Saldırının terör olayı olmadığı kesin gibi. Olayda uzun namlulu silahlar kullanılmış.

BAKANLAR BÖLGEDE

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Mardin milletvekilleriyle bölgeye gelerek hastanedeki yaralıları ziyaret etti.

KANLI BASKININ NEDENİ

Silahla saldıran kişilerin, nişanlanan Sevgi Çelebi'nin köydeki bir yakınlarıyla evlenmesini istediklerini, taleplerinin yerine getirilmemesi ve kızın başkasıyla evlendirilmek istenmesi üzerine olayın meydana geldiği iddia edildi.

Köylü vatandaşlar, şöyle konuştular: “Saldırganların ailesiyle damadın mensup olduğu Arı ailesi arasında 20 yıl öncesine dayanan bir husumet bulunuyordu. Saldırganlar bu nedenle Sevgi Çelebi'nin Habip Arı ile evlenmesine karşı çıkıyorlardı. Bu konuda bir süre önce saldırganların mensup olduğu aile bireyleri ile gelinin ailesi arasında tartışma yaşandığını öğrenmiştik. Saldırı olayının nedeninin bu olduğunu düşünüyoruz.”

'BÖYLE VAHŞET GÖRMEDİM'

Katliama sahne olan Çelebi ailesinin evine olaydan sonra ilk girenler arasında bulunan köylülerden Abdullah Akan, işlenen vahşeti görünce şoke olduğunu söyledi.

Katilamın evde bulunanların namaz kılarken yapıldığını belirten Akan, “Eve girdiğimde her taraf ceset doluydu. Önde imam arkasında erkekler, hepsi ölmüştü. Diğer odada kadın ve çocuklar vardı. İçerisi kan gölüydü. Ben hayatımda böyle vahşet görmedim” dedi.




Adli Tıp'ın ikinci B.Ç. raporu

Bursa'da Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez'in cinsel istismarına uğradığı iddia edilen ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'nca ikinci kez muayene edilen B.Ç.'ye 'panik bozukluk' teşhisi konulup ilaç tedavisine başlandı.

B.Ç. ikinci kez Adli Tıp Kurumu'na sevkedilmiş ve muayenenin yapılacağı 16 Nisan'da şok bir istifa gündeme oturmuştu. Üzmez'in kaderini etkileyecek rapor öncesi Mehmet Ali Şahin'in 'oluruyla' atanan çocuk psikiyatristi Doç Dr. Ayten Erdoğan Adli Tıp'taki görevinden istifa etmişti. Erdoğan istifasına gerekçe olarak ''B.Ç.'ye ruh sağlığı bozulmamıştır yönünde ikinci kez aynı rapor verilecek'' iddiasını göstermişti.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında 'cinsel istismar' suçundan tutuklu yargılanan Üzmez, Adli Tıp Kurumu'nun 3 günde hazırladığı ''B.Ç.'nin ruh ve beden sağlığı bozulmamıştır'' yönündeki raporu sayesinde serbest kalmıştı.


Gürcistan'da darbe girişimi!

Gürcistan Savunma Bakanlığı ülkede askeri üste ayaklanma çıktığını duyurdu. Reuters haber ajansı ayaklanmanın devam ettiğini duyurdu.

Gürcistan Savunma Bakanlığı'nda yapılan açıklamada ülkede bir darbe girişiminin önlendiği ve Mukhrovani askeri üssünde ayaklanma çıktığını belirtti.

Savunma Bakanı David Sikharulidze Rustavi 2 televizyonuna yaptığı açıklamada darbe girişimiyle Gürcistan'da yapılacak NATO tatbikatının önlenmek istendiğini söyledi.

MEDVEDEV UYARMIŞTI
Gürcistan'da yarın başlayacak NATO tatbikatı öncesi açıklama yapan Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, NATO'nun Gürcistan'da gerçekleştireceği askeri tatbikatın açık bir provokasyon olduğunu ve olumsuz sonuçları olacağını açıklamıştı.

BEŞ ÜLKE TATBİKATTAN ÇEKİLDİ
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya'nın Gürcistan'da gerçekleşecek NATO tatbikatına gözlemci göndermeyeceğini açıklamıştı. Moskova'nın tavsiyelerini dikkate alan Letonya, Estonya, Moldova, Sırbistan ve Kazakistan tatbikata katılmaktan vaz geçmişlerdi.

TÜRKİYE'DE KATILIYOR
Türkiye'nin de yer aldığı tatabikata eski Sovyet ülkelerinden Ukrayna ve Azerbaycan da katılacak. Ermenistan ise tatbikata katılma konusunda henüz karar vermedi.

19 ÜLKE KATILIYOR
NATO'nun 6 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında Gürcistan'da düzenleyeceği tatbikata 19 ülkeden bin 300 asker katılacak.

Rusya-NATO Konseyi toplantısının ise 19 Mayıs tarihinde yapılması karalaştırılmıştı.

Terörle Mücadele Müsteşarlığı geliyor

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısında, terörle birimlerinin uygulamalarına yardımcı olmak açısından bir müsteşarlığın kurulmasına ilişkin kanun tasarısını imzaya açtıklarını, bu ay içinde yürürlüğe koyup, kurumsal yapıyı oluşturmuş olmayı ümit ettiklerini bildirdi.

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısında, terörle mücadele birimlerinin uygulamalarına yardımcı olmak açısından bir müsteşarlığın kurulmasına ilişkin kanun tasarısını imzaya açtıklarını, bu ay içinde yürürlüğe koyup, kurumsal yapıyı oluşturmuş olmayı ümit ettiklerini bildirdi.

Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda, terörle mücadelede yeni bir kurumsal yapının oluşturulması konusunu da görüştüklerini söyledi.

Terörün, hem Türkiye'nin hem bölgenin hem de dünyanın gündeminde olan önemli ve uluslararası bir sorun olduğunu belirten Çiçek, şunları kaydetti:

“Dinamik bir konu olduğu içindir ki, tedbirlerin de güncelleştirilmesi, uygulamanın yanı sıra bu konuyla ilgili strateji ve politikaların geliştirilmesi, alınabilecek ilave tedbirler varsa alınması, terörle mücadelede uluslararası camiada olup bitenlerin takibi, değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak ilgili birimlerin bu konuda uygulamalarına yardımcı olmak açısından bir müsteşarlığın kurulması gerekmektedir. Bu birim İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulacaktır. Böylece terörle mücadelede bu işler tek elden yürütülmüş olacaktır.”

İç güvenliğin sağlanmasında doğrudan sorumlunun İçişleri Bakanlığı olduğunu anımsatan Çiçek, “Uygulamayı yapanlarla planlamayı yapacak ve stratejiyi belirleyecek ve bu konuda bilimsel çalışmaları yapacak müsteşarlığın aynı bakanlığa bağlı olarak sürdürülmesinde terörle mücadele açısından sayısız faydalar var. Bugün üzerinde ilgili kurum ve kuruluşlarla yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkan kanun tasarısını imzaya açmış olduk. Bir an evvel, ümit ederiz ki bunu bu ay içinde yürürlüğe koyup kurumsal yapıyı oluşturmuş olacağız” diye konuştu.

Erdoğan parti grubunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan parti grubunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla ilgili tepkisine kızan Erdoğan Önce aynaya bak diyerek tepki gösterdi.

MARDİN'DEKİ SALDIRI
Erdoğan konuşmasına Mardin'de yaşanan katliamı kınayarak başladı. Mardin'in Mazıdağı ilçesi Bilge köyünde düğün merasiminde yapılan saldırı sonucu 17'si kadın 6'sı çocuk 21'i erkek olmak üzere 44 vatandaşımız hayatını kaybetti.

ERDOĞAN'DAN KATLİAM YORUMU
Erdoğan aldığımız bilgilere göre bu olay bir terör olayı değil. İki aile arasındaki husumetten kaynaklandığını gösteriyor. Tabi bu durum acımızı azaltmıyor. Düğün yapan, namaz kılan hatta 3 yaşındaki çocuklara silah doğrultular. Ölenlerle saldırganların soyadları aynı. Hiçbir gelenek hiçbir öte bu katliamı mazur gösteremez. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için herkes toplumsal görevini yerine getirmeli.. Ölenlere rahmet kalan acılı ailerere başsağlığı diliyorum

YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR
Değişmeyi her an kendini yenilemeyi sürekli atılım yapmayı kendimize şiar edindik. Ülkemiz statükocu anlayışa tepki olarak AK Parti'yi seçti. Her an değişen acımasız rekabetin hüküm sürdüğü küresel dünyada yaşıyoruz. 6.5 yıldır yüzümüz geleceğe dönük oldu. Hız kaybedersek ülkemizin de kaybedeceğinin farkındayız. Dış politikada farklı bir ağırlığa kavuşmuş, üst üste 27 çeyrek büyüme rekoru bu dönemde kırılmıştır. Ancak yapacak çok daha işimiz var.

EMANETE İHANET ETMEYECEĞİZ
Erdoğan'ın konuşması sırasında "Türkiye seninle gurur duyuyor sloganları atılıyor" sloganları atıldı. Değişim her türlü engeli göğüs germeyi gerektirir. Eğer kolay olanı seçseydik, milletin emanetine ihanet etmiş olurduk. Millet bizden emaneti alana kadar asla ihanet etmeyeceğiz. Bizler millete hizmet için varız. Bu koltuklar gelip geçici biz millete hizmet için varız. Bu can bu tende olduğu müddetçe milletimize asla hizmet etmekten vazgeçmeyeceğiz. Ülkemizde bir sıkıntı var. Dünyadaki sıkıntıdan kaynaklanıyor. Bunu görmezden gelebilir miyiz. Ama birileri zil takıp oynamak istiyor. Enflasyonada rakamlar istedikleri gibi çıkmayınca çılgına dönüyorlar. Enflasyon düştükçe rahatsız oluyorlar.

KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ
1 Mayıs'ta yeni kabineyi açıkladım. Kabine değişikliği için değişik kılıf içine girme gayretinde olanlar boşuna girmesin. Arkadaşlarımız devir teslimlerini yaptılar. Kabine değişikliği arkadaşlarımız yetersiz olduğu ya da coşkusunu kaybettiği için yapılmamışır. Bu bir yenilenme sürecidir. Yeni bir çoşku yaratma sürecidir. Biz bu gerilime taraf olmadan yolumuza devam edeceğiz. Bizi sadece milletin talepleri ilgilendiriyor. Görevlerini teslim eden arkadaşlara bugüne kadar bize yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

BU ÜLKE NE KRİZLER ATLATTI
AK Parti'den öncesine şöyle bir bakalım. Eskiden Türkiye eskiden 2-3 yılda bir kriz yaşardı. Türkiye'nin yıllarca iki yılda bir krizle boğuştuğuna şahit olduk. Bu krizlerden millet ağır bedeller ödedi. En küçük siyasi tartışmalar krize dönüştü. Eskiden krizler iyi yönetilmiyordu. İstikrarı bozmaya yönelik ciddi tartışmalar yaşandı. Bu ülkede 2007'de 14 Mart'ı yaşadık. Biz 7 yıldır yaşadığımızı sıkıntılara rağmen disiplinden asla taviz vermedik. Ekonominin dengelerini sağlam tuttuk. Dengeleri gözettik. Türkiye küresel krizi de bu kararlı tutumla karşıladı. Bir çok AB ülkesinden daha iyi bir performans sergiledik. Tek bir bankamız iflas etmedi. Zorda olan bir banka yok. AB üyesi olmadan ekonomik kriterleri yakaladık.

BAHÇELİ ÖNCE AYNAYA BAK
"Kabineye dışarıdan bakan almayı egemenlik ilkeleri aykırı bulan" Sayın Devlet Bahçeli, önce bir aynaya bakacaksın. Kendi koalisyonunda ülkeyi batırırken, Derviş'i dışardan aldınız. Lütfen söylerken samimi olalım. Bahçeli kendilerinin Kemal Derviş'i transfer ettiğini unutuyor. Benim Köşke aday gösterirken Meclis dışından olmamasını şart koştuğumu söylüyor. Sayın Bahçeli elmayla armudu karıştırmada mahirdir.

SİZ YAPINCA OLUYOR DA..
Siz yaptığınızda oluyor da biz yapınca neden olmuyor? Yasalar buna müsade ediyor mu? Mesele bitmiştir. "Ehliyeti ve liyakatı iyi de dışarıdan olması egemenlik ilkesiyle bağdaşmıyor" ne demek. Burada önemli olan milletimin menfaatidir. Milletin menfaati varsa senin burada ne söylediğinin benim için bir önemi yok.

BÜYÜME HEDEFLERİ
Euro bölgesinde büyüme hedefleri revize edildi. Türkiye'de işsizlik yüzde 14 buçuk. Yükesek bir rakam ama sadece bize özgü değil. ABD'de işsizlik tarihin en büyük rakamına ulaştı. Yüzde 8.5.. İspanya'da yüzde 17'leri aştı.Para birimlerinde Rusya'da yüzde 30 değer kaybetti. Ortalama risk primi 216 baz puan artarken, Türkiye'de 100 baz puan. Bizde felaket tellaları var. Kendileri için şahsi çıkara dönüştürme gayreti içinde olanlar var.

KRUGMAN HABERİ YALAN HABER
2008 Nobel ödüllü İktisatçı olarak tanınan Paul Krugman, Türkiye'yi iflas etme potansiyeline sahip ülkeler arasında saydığı haberleri gazetelerde yer aldı. Bir de manşet falan yapmışlar. Ortaya çıktı adam böyle bir şey söylememiş. Kendilerine yönelik bir şey olduğununda ortalığı ayağa kaldırırlar. Türkiye olunca moral bozmaya kendilerine şahsi çıkar sağlamaya çalışırlar.

BU DİREKSİYONDA BİZ VARIZ
'Hükümet krizi ciddiye almadı' diye bir yaklaşım var. Ekonominin aktörleriyle görüşme halindeyiz. Bu direksiyonda biz varız, nasıl ciddiye almayız. Ciddiye almazsak şarampole bizde yuvarlanırız. Sürekli eleştirmek itham etmek, moral bozucu açıklamalar yapmak haksızlık olur.