2025

Ülkemizin yirmi yıl sonraki (2025) demografik yapısı Amerikan Nüfus
Bürosunun Uluslar arası Veri Tabanına göre incelendiğinde her 1000 nüfus
için olan doğum sayısı 2005’te 17 iken 2025’te 12’ye düşeceği tahmin
edilmektedir. Her 1000 nüfus için ölüm sayısı 2005’te 6 iken 2025’te 7’ye
çıkacaktır. Yıllık nüfus artış hızı 2005’te % 1.1 iken 2025’te %0.6’ya
gerileyecektir. Doğumdan ortalama yaşam beklentisi 2005’te 72.4 yıl iken
2025’te 77 yaşa çıkacaktır. Her 1000 doğumda çocuk ölüm oranı ise 2005’te
41 iken 2025’te 20’ye gerileyecektir. Her kadın için doğurganlık oranı ise
2005’te 1.9 çocuk iken 2025’te 0.7 çocuğa düşecektir. Sonuç olarak 20 yıl
sonra doğum oranı önemli derecede (%30) azalacak, ölüm oranı kısmen
artacaktır. Yıllık nüfus artış hızı hemen hemen yarıya inecektir. Yetişkin
insanlar ortalama 4.6 yıl daha uzun süre yaşayacak, bebek ölümleri yarıya
azalacak ve kadınlar ortalama daha az çocuk doğuracaktır.

2005 yılı ortası itibarıyla 69661000 olan nüfus 2010’da 73322000, 2020’de
79679000 ve 2030’da 84195000 olacağı tahmin edilmektedir. 2000-2010
periyodunda ortalama yıllık nüfus artış oranı %1.1, 2010-2020 arasında
%0.8 ve 2020-2030 arasında %0.6 olacaktır. 2040-2050 yılları arasında ise
ortalama nüfus artış hızı %0 olacağı tahmin edilmektedir. 2050 yılında
86474000 olacak olan ülke nüfusu bundan sonra düşüşe geçecektir.

Yaş ve cinsiyete göre nüfus dağılımı incelendiğinde ülkemizde kadın ve
erkek nüfusunun her yaş grubunda birbirine yakın olduğu görülmektedir.
2005’te en fazla nüfus 10-29 yaş grubu arasında iken 2025’te 30-49 yaş
grubuna kayacaktır. 2005’te ülke nüfusu genç yani üretken/aktif işgücü
yapısına sahipken 2025’te nüfusun büyük kısmı 30-49 yaş grubuna
kayacağından hem yaşlı hem de üretim dışı olacaktır. Gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi ülkemizde de yaşlı (üretim dışı/tüketici/emekli) insan yapısı
hakim olacaktır. Tabanı geniş nüfus piramidinden (2005’teki durum) ortası
geniş nüfus piramidine (2025’teki durum) kayma insanların daha iyi yaşam
standardı için idealdir ancak bunun ülkenin ekonomik durumunun iyileşmesi,
kalkınma ve refahla desteklenmesi şarttır. Maalesef bu destekte ülkemiz
yavaş yol almaktadır. Üretim, yatırım, istihdam ve ihracat artışını nüfus
artışına uyduramamaktadır/yetiştirememektedir.

Bugün ülkemizde iş piyasasına yaklaşık her yıl 650-700 bin kişi
katılmaktadır. 2005’te ülkemizde çalışmaya başlama yaşı olan 20-29 yaş
grubunda yaklaşık 13 milyon kişi vardır. Bunların yaklaşık yarısı kadın
diğer yarısı da erkektir. Resmi rakamlara göre ülkemizde yaklaşık 2294000
işsiz, 889000 eksik istihdam ve 1903000 mevsimlik işçi/çalışan vardır.
Kısacası ülkemizde 5 milyon civarında çalışabilecek durumda işsiz
bulunmaktadır. Yani her 4 gençten 1’i işsiz hatta 1’de mesleksizdir.
Evrensel bir sorun olan işsizlik kişisel bir kusur olmayıp, toplumsal alt
yapının zamanında oluşturulamadığı ve çözümü de çok zor bir sorundur.
Yirmi yıl sonra nüfusu yaşlanacak olan ülkemizde bugünün işsizlerinin
yarın nasıl bir yaşam mücadelesi içinde olacakları mechuldür. Yirmi yıl
sonra yaşlı nüfusa bakmak zorunda olacak olan genç nesiller çok daha az
olacaktır. Bugünü kurtarmakta zorlanan ülkemiz yaşlı nüfusuyla gelecekte
daha büyük sorunlarla karşılaşmaması için gerekli tedbirleri en kısa
sürede almak zorundadır.