Barzani Ailesinin İlginç Bağlantıları

Irak Kürtleri I.Körfez Savaşına giden yolda önemli bir rol oynadılar, çünkü onların ayrılıkçı hareketi ve bağımsızlık talepleri ve Batı ile ortak hareket etme istekleri Batının Irak’ı zayıflatma isteği ve politikası ile örtüşüyordu. Bu sayede Arap Dünyasının liderliğini ele geçirmek için girişimlerde bulunan ve her fırsatta İsrail’e rakip olan Irak yoldan çekilecekti.1

Kuzey Iraktaki bu problemin kaynağı I. Dünya Savaşı yılları idi. Batılı devletler Osmanlı İmparatorluğunu zayıflatmak için bu topluluklara otonomi (bağımsızlık değil, özerklik) sözü vermişlerdi.

Sürekli bölge dışı güçlere dayanarak karışıklık çıkarma ve kazanımlarını arttırma amacında olan Irak Kürtleri 1922 – 1923, 1931 – 1932, 1943, 1961 – 1975, 1980 ve 1991’de ayaklanmışlardır. Bunlara Abdüsselam Barzani tarafından I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin yanında yer alarak çıkardığı isyan da eklenebilir. (isyanın amacı açıktır; Iraktaki Osmanlı Kuvvetlerini meşgul ederek İngiliz ilerlemesinin kolaylaşmasını sağlamak) Fakat Abdüsselam fazla bir başarı gösterememiş, Osmanlı Kuvvetleri isyanı bastırması akabinde idam edilmiştir.2 (Barzanların Türkiye aleyhtarlığının sebebi de bu şekilde ortaya çıkmaktadır.) Abdüsselam’ın idamından sonra yerine kardeşi Ahmet geçmiştir. Ahmet de abisinin yolundan başarı ile gittiği için İngilizler tarafından ödüllendirilmiş ve 1918’den itibaren hakimiyeti altındaki saha genişletilmiştir.

Barzanlar, savaş sonrasında da İngilizlere yardımcı olmaya devam etmişler; 1922’de Irak Devletinin İngiliz Mandasını kabul etmesini sağlamak için isyan etmeleri istenmiş, karşılığında vaat edilenler oldukça cazip olmalı ki bu isteği hemen yerine getirmişlerdir. 1931 yılında Irak Devletinin İngiltere ile Savunma Antlaşması imzalaması için yeniden baskı unsuru olarak kullanılmışlardır; Barzanlar tekrar isyan etmiş, 1932’de anlaşma imzalanınca isyan da sona ermiştir.

Kuzeyde Barzanların sürekli huzursuzluk çıkarmasından bıkan Irak devleti buradaki kontrolünü güçlendirme ihtiyacı duymuş ve bu yönde girişimlerde bulunmuştur. Fakat bu girişimlerinin sonucunun kendileri için hayırlı olmayacağını bilen Barzanlar Irak Devletinin merkezi yönetimi güçlendirme isteğine karşı çıkmışlar ve bu girişimlerin önünü kesebilmek için yeniden isyan etmişlerdir. Fakat isyan kısa sürede bastırılmıştır. Yenilen isyancılar, Ahmet ve Mustafa Barzani başta olmak üzere, Türkiyeye sığınmışlar, 1933 yılında Irak Devleti genel af ilan edene kadar da Türkiyede kalmışlardır.3

1941 yılında Irakta İngiliz İşgaline karşı çıkan ayaklanmada İngilizler sadık müttefikleri Mustafa Barzani’den yeniden yardım istediler. Irak Ordusunun meşgul edilmesi için gerekli olan isyan 1943 yılında İngilizlerin de onayı ile başladı, ama Irak Devleti tarafından kısa sürede bastırıldı. Zaten isyana da gerek kalmamıştı, çünkü Irakta İngiliz yanlısı olan Nuri El Said idareyi ele geçirmişti. Bunun üzerine Bağdattaki İngiliz Büyükelçisi Molla Mustafa Barzaniye isyanı sona erdirmesini rica eden!!! bir mektup gönderdi. Barzaninin cevabı ise oldukça manidardı; Molla Mustafa Barzani İngiliz Büyükelçisinin emirlerine uyacaktı.4 Ama yıllarca süren her fırsatta isyan etme alışkanlık haline gelmiş olacak ki, Barzani ve adamları Rusya desteğinde kurulan Mahabad Cumhuriyetini desteklemek için İran’a geçtiler. Mustafa Barzani bu kısa süre yaşayan kukla devlette savunma Bakanı oldu. Ama 1946’da Mahabattaki isyan İran tarafından bastırılınca ortada kalan Barzani SSCB’ne gitmek zorunda kaldı. Burada da 1958 yılına kadar, Irak Devletbaşkanı Kasım geri dönmesine izin verene kadar, kaldı.5

1958 Devriminden hemen sonra, Kasım’ın İran’ın Huzistan bölgesi ve Kuveytte Osmanlı Dönemindeki sınırları kaynak göstererek hak iddia etmesi, Batı ile olan ikili ilişkilerin hızla bozulmasına sebep oldu.6 İranda Musaddık hadisesini yeni sona erdirmiş olan Batı bu bölgedeki kendi anladığı ve kabul ettiği ve anladığı anlamdaki istikrarı kimsenin bozmasını istemiyordu.

Kasım’ın Ortadoğuda Sovyet ilerlemesini durdurmada önemli bir bariyer, kuşak oluşturma çabası olarak görülen Bağdat Paktından ayrılması ise ilişkilerin daha da gerginleşmesine sebep oldu. Üstüne üstlük Irak Devleti Batılı petrol şirketleri tarafından işletilen tüm arazilerin devletleştirilmesi yönünde karar alınca yeni bir isyanın çıkması kaçınılmaz oldu.

Irakta 1961 Eylülünde patlak veren isyanı İran, İngiltere ve Barzani önderliğindeki Kürt aşiret reisleri destekledi. Ağalar ve aşiret reisleri de isyanı destekledi, çünkü Irak devletine ve Kasım’a kızgındılar; arazileri 1958 yılında çıkan Toprak Reformu Kanunu ile kamulaştırılmış ve topraksız köylülere dağıtılmıştı. 1975 Martına kadar sürecek olan isyan 1963 yılında Irak Devleti Kürt Bölgesine otonomi verince kısa bir süre için durdu. Fakat bunu Bedirhanlıların Cizre Beyliği türünde küçük bir krallık kurma hülyasında olan Barzani kabul etmedi. Görünürdeki sebepleri de Kuzey Iraktaki özerk bölgenin sınırları içerisine petrol merkezi Kerkük’ün dahil edilmemiş olmaması idi.7

1975 yılına kadar süren bu isyan sırasında Barzani’nin İran üzerinden ABD ve İsrail’den yardım aldığı bilinen bir gerçektir. Fakat buna ek olarak SSCB de Soğuk Savaş rekabetine rağmen kendi kampında yer alan Irak’a silah ambargosu uygulayarak dolaylı yoldan da olsa ABD ile birlikte hareket etmiştir.8 Yapılan bu baskılardan bunalan Irak, anlaşmazlığın görünürdeki sebebi olan Kuveyt ve Huzistan bölgesi üzerindeki hak iddialarından 1975’te İranla yaptığı Cezayir Antlaşması ile vazgeçmiştir. Fakat , uygulanan ambargo ve Kürt İsyanı ile yapılan yıpratma savaşının sebebinin Batının bölgedeki çıkarlarının tehdit edilmesi olduğu açıktır. Başta ABD olmak üzere batılı şirketler bu bölge kaynakları üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabilmeli, kullanmalıdırlar. Aksi bir durum istikrarın bozulmasına, Batıdaki istikrarın bozulmasına sebep olacağı için istenmeyen bir gelişmedir ve oldukça da tehlikelidir.

1975 Cezayir Antlaşması sonucunda İran Kuzey Irak Kürtlerine vereceği desteği keseceğini, 1974 yılında işgal ettiği Sa’id Saad ve Zeyn El Kavs’tan çekileceğini kabul etti. Ayrıca Şattül Arap suyolundaki sınır anlaşmazlığın da sınır Talveg (nehrin tam orta yerinden geçtiği varsayılan hayali çizgi) olarak belirlenmesi ile aşılmasına karar verildi.9 Birkaç hafta sonra da Kürt İsyanı sona erdi. Fakat bu Kuzey Irak Kürtleri arasında görüş ayrılıklarını da gündeme getirdi: Irak Devleti ile Molla Mustafa Barzani’nin Amerikan ve İsrail yardımının kesilmesi üzerine anlaşmaya varmasını Celal Talabani öndeliğinde bir grup kabul etmedi. Bu grup Barzani’nin Kürdistan Demokrat(?) Partisinden (KDP) ayrılıp Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) adında Marksist çizgide yeni bir oluşuma gittiler. KYB’ne göre isyan devam ettirilmeli idi. Bu kapsamda 1980 İran – Irak savaşına kadar da kendi küçük isyanlarını devam ettirmeye çalıştılar.

İran – Irak Savaşının patlak vermesi ile İran tarafında yer alan KYB, Irak Devletine karşı olan isyanını sürdürme imkanı buldu. Buna bu sıralarda Mustafa Barzani’nin yerine geçen Mesut Barzani önderliğindeki Kürt Koalisyonu da katıldı. Kürt Koalisyonu İran Ordusunun 1983’te Hac Ümran, 1987’de Mevt ve 1988’de Halepçe’ye yönelik saldırılarına da destek verdiler.10

Kuzey Irakta olağan hale gelen bu karışıklık ve kargaşa I. Körfez Savaşında tekrar başladı. Daha önce babasının ABD’nin eyaleti olma isteğini unutmayan Mesut Barzani ABD’nin yanında yer aldı; gerek Barzani gerekse de Talabani ABD’nin vaatlerine inanarak Savaş sonrasında 1991 yılı Mart ayında Irak’a karşı tekrar ayaklandılar. Fakat Körfez Savaşında ciddi bir zayiat vermiş olan Irak Ordusu, ordu içindeki Kürtlerin de isyancılara katılmasına rağmen, birkaç günde ayaklanmayı bastırdı. İsyana katılanlar liderlerini bırakarak, hatırlanacağı üzere Türkiye ve İran’a kaçtılar. Başta bir iç isyan çıkarak Irak Hükümetini devirmek istiyormuş gibi bir intiba oluşturan ABD, asıl planı olan bölgede güvenli, merkezi hükümetten bağımsız ve denetimsiz bir bölge oluşturma planı gerçekleştirmek için girişimlerde bulunmak için uygun fırsatı ve ortamı bu sayede oluşturmuş oldu. Bu kapsamda Irak Devletini, ordusunun Kuzeyde 36. paraleli geçmemesi konusunda uyardı. Bunun sonucunda bu bölge “Güvenli Bölge” halini aldı. Güvenli bölgeyi korumak için de, o sırada Türkiye’de bulunan NATO güçlerinden bir görev kuvveti tesis edildi.11 Dönemin Cumhurbaşkanı olan ve Musul – Kerkük Fatihi ve petrol zengini olma hayalleri kuran (hatırlanacağı üzere 1 koyup 3 alacaktı.) T. Özal tarafından Türkiyeyi başlarda olası bir Irak saldırısından korumak için davet edilen ! NATO gücü kısa sürede bir devriye ve saldırı gücü haline getirildi. Kamuoyunda Çekiç Güç olarak adlandırılan bu gücün icraatlerinden her zaman rahatsızlık duyuldu. Bugün içinse bölgede kurulacak yeni bir kukla devletin erken doğumunu önlemek için oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye ve İran gibi Irak’ı da rahatsız eden bu gelişmeler yüzünden S. Hüseyin 18 Nisan 1991’de Erbil’i ziyaret etti ve isyana katılanlara af ilan etti. Bunun üzerine KYB ve KDP otonomi konusunda Bağdatla görüşmeye başladılar ama görüşmeler kısa sürede sona erdi. Celal Talabani hocası Mustafa Barzani gibi Kerkük konusunda ısrar ediyordu. Çünkü çevresindeki güçleri bir arada tutmak için paraya ihtiyacı olduğunu iyi biliyordu. Ayrıca ayrı bir devlet kurmak istemelerinin altında yatan temel saik bölgenin zenginliklerini kendi hesaplarına kullanmak olduğu açıktı.

Kürtler ve Saddam Hüseyin arasındaki görüşmelerin kesilmesi üzerine devlet kademesinde yer alan Kürtler görevlerinden uzaklaştırılmaya, tasfiye edilmeye başlandı. (Türkmenler, daha doğrusu Irak Türkleri zaten potansiyel Türk ajanı olarak görüldükleri için bu kademelere alınmıyorlardı.) Buna karşılık Kürtler 19 Mayıs 1992’de Amerikalıların ve İngilizlerin koruması altında bir göstermelik bir seçim yaparak bu harekete karşılık verdiler. Bu seçime Irakta son yaşanan seçimlerde olduğu gibi, bölgede yaşayan, toprakları işgal edilen ama görmezlikten gelinmeye çalışılan Türkler ve diğer gruplar alınmadı. Seçim sonucunda oluşturulan Kürdistan Milli Meclisi 4 Haziran 1992’de Erbil’de toplandı. 4 Ekimde de Meclis Irak sınırları içinde federal bir devlet kurduklarını ilan etti. Bu açıklama komşu ülkelerde hiç de iyi karşılanmadı.12

KÜRTLERE AMERİKAN VE İSRAİL DESTEĞİ

Irak, 1948 yılında Filistinlilerin yanında israil’e karşı savaş girdiği için İsrail de buna karşılık Kürt İsyanlarını destekleyerek Irakta rövanşı almaya çalıştı. Buna ek olarak Kürtler Iraktaki Yahudilerin İsrail’e göçünde de köprü olarak kullanıldılar. Ayrıca her yönden düşman Arap toplulukları ile çevrili olan ve Arap olmayan gruplardan kendisine müttefik arayan İsrail için Kuzey Irakta, diğer devletler arasında sıkışmış ve kendini yalnız hisseden bir Kürt Devletinden daha iyi müttefik olamazdı. İsrail, en çok ihtiyaç duyduğu doğal kaynaklardan su ve petrolü de buradan temin edebilirdi, çünkü Kürtlerin paraya olan düşkünlüğü dini saiklerin bu işin önüne geçmesine engel olacağı biliniyordu. Burada en büyük handikap ise coğrafi bir bağlantısı olmayan İsrail ve Kuzey Irak’ın bu bağlantıyı nasıl kuracağı idi. Bunun için zayıf bir Irak ve Suriyenin olması gerektiği açıktı. Ya da doğrudan toprak işgali ve İngilizlerin çizdiği sınırların değişmesi ile bu bağlantı sağlanabilirdi. Ama bunun için İsrailin kendi bölgesini dahi iskân etmeye yeterli nüfusu yoktu, o yüzden de zamanı gelene kadar buralara yayılamazdı. Fakat Müslüman olmaları nedeni ile Kürtler daha az tepki çekebilirdi ve bu yüzden bu plan Kürtler tarafından başarılması gereken bir girişim olacaktı.

Bu bağlamda İsrail Kürtlerle irtibatı ilk kez 1962 yılında Şimon Peres, Barzaninin temsilcisi Kamuran Ali Bedirhan13 ile Cenevrede Uluslararası Sosyalist Konvansiyonunda buluştuğunda kurdu. Bunu 1963 yılında iki İsrailli askeri danışmanın Peşmergeleri eğitmek için Kuzey Irak’a gönderilmesi takip etti. 1965’te de ilk Kürt gerilla grubu eğitilmek için İsrail’e getirildi. Aynı yıl İsrail, Barzaninin güçlerine silah yardımı yapmaya başladı. 1966 yılı sonunda da İsrail Maliye Bakan Yardımcısı Arieh Eliyav beraberinde askeri ve sivil uzmanlardan oluşan bir delegasyon ile Barzaniyi Kuzey Irakta ziyaret etti.14 Yapılan yardımlardan duyduğu memnuniyeti göstermek için Barzani de İsrail’i 1967 Altıgün Savaşında elde ettiği başarıdan dolayı kutladı. (Dönemin İsrail Başbakanı olan Menahim Begin Barzaninin İsrail savaş sırasında desteklediğini ifade etmiştir; Çünkü 1967 Altıgün savaşı sırasında Barzani güçleri geniş çaplı bir saldırı başlatmış, bu sayede Irak Suriye ve Ürdün’ün yardımına gidememiştir.)15

Barzani ilk kez 1967 yılında İsrail’e gitmiş ve yaptığı ziyaret sırasında Levi Eşkol, Abba Eban, Moshe Dayan, Şimon Peres, Golda Meir ve Menahim Begin gibi dönemin idarecileri ile görüşmüş, ayrıca İsrailli gazetecilere mülakatlar vermiştir. Ama ziyaret gizli olduğu için bu mülakatlar ve İsrail’in Kürt İsyanına olan desteği ile ilgili yazılar sansürlenmiştir.16 Bu tutuma rağmen Barzani kendine gösterilen ilgiden oldukça memnun olmuş, Devletbaşkanı gibi muamele edildiğini düşünmekten kendini alamamıştır.

Bu gizli geziden sonra ilişkiler daha de gelişmiş, 1971 yılında Mossad Başkanı Zvi Zamir Barzani ile daha fazla Yahudinin İsraile getirilmesine yardımcı olması için görüşmüştür.

Barzani 1973’te İsrail’i ikinci kez ziyaret etmiş ve ilk gezisinde olduğu gibi İsrail’in önde gelen isimlerince (Golda Meir, Moşe Dayan, Yigal Allon, Menahim Begin ve Zvi Zamir) kabul edilmiştir.17 Bu gezi sırasında İsrail Barzani’nin Peşmergelerine askeri yardım ve eğitim vermeyi kabul etmiştir. Buna ek olarak Barzani’ye aylık 50.000 $ yardım! yapılmasına karar verilmiştir.18

Bu bonkörlüğün karşılığı olarak 1970 – 1973 yılları arasında Mesut Barzani 5.000 Irak Yahudisinin İsrail’e gönderilmesinde yardımcı olmuştur.

1973’te ise Kuzeyde isyan devam ederken baba Molla Mustafa Barzani eğer Kerkükteki petrol sahasının kontrolü kendisine verilirse işletmesini bir Amerikan Şirketine vereceğini ilan etti ama Amerika’dan beklediği olumlu cevabı alamadı. Çünkü Vietnam’da ciddi şekilde köşeye sıkışmış olan ABD bunu çözmeden başka bir yerde sonunun ne olacağı pek kestirilemeyen yeni bir maceraya girişmek istemiyordu. Mustafa Barzani destek bulmak ümidi ile 1977’de Amerika’ya gitti. İki yıl sonra da orada öldü.

1977’de ABD gelir gelmez ilk yaptığı iş ise ABD Senatosu New York Temsilcisi Stephen Solarz’la görüşmek oldu.

Amerikalılara gelince, Sovyet yörüngesine yaklaşan Irak’ı daha kolay kontrol edebilmek için İngilizlerin isyanları araç olarak kullanma politikasını olduğu gibi benimsediler. Fakat doğrudan erişimleri olmadığı için önce İran ve İsrail’i, Körfez Savaşında sonra ise Türkiye’yi aracı olarak kullandılar. Örnekle açıklamak icap ederse: 1961 yılında çıkan İsyanın başlarında Molla Mustafa Barzani başarılı olamadı ve İran’a sığındı. Burada kendisine Amerikalıların desteği ile bir radyo istasyonu, matbaa, Peşmergelere ideolojik ve askeri eğitim vermek için bir kamp kuruldu. Ayrıca istihbarat desteği de sağlandı. İran ayrıca ABD ve İsrail’in yardımlarının da Barzani’ye ulaştırılmasını sağladı. (Fakat bu hareketin Bumerang Etkisi yıllar sonra ortaya PKK’nın İran versiyonu PJAK olarak çıktı. Bu bölgede kurulan kamplardan bazı fikirler etrafındaki bölgelere yayıldı ve zamanla taban buldu. Bu yüzden “Rüzgar ekenin fırtına biçeceği” sözü siyaseten de doğrulanmış oldu.)

Öyle ki, 1969 yılında Barzani’nin ABD’nden aldığı yardım 14 Milyon $ ulaşmıştı. Bundaki amaç oldukça basitti, Irak’ı zayıflatmak ve meşgul etmek için Kürt İsyanı devam etmeli idi. Ama Kürtler daha ileri gitmemeliydi, sadece Irak’ın kaynaklarını tüketmeliydiler. Çünkü daha fazla güçlenirlerse Türkiye ve İran’ın dolayısıyla da Ortadoğu ve Ön Asya’nın istikrarını bozabilirlerdi.19

ABD, Irak petrol endüstrisini milleştirme kararı alınca daha önce yüzüstü bıraktığı Kürtlere destek sağlanması konusunu tekrar gündeme getirdi. Nixon yönetimi yeni çıkan Kürt isyanı ile Iraktaki rejimi devirmeyi planlıyordu. Rejim değişince hem ABD hem de diğer ülkeler Irak’a geri dönebilirdi.20 Bu amaçla SSCB’ne giden Nixon, gezi dönüşünde Washington’a iner inmez Maliye Bakanı John Connally 16 Milyon $ ile Tahran’a gönderdi. Para SSCB ikna edildiği için Barzani’ye aktarılacaktı.

Bunu ihtiyaç duydukları malzemeler ve yardım konusu görüşmek isteyen Kürt delegasyonunun Washington’u ziyareti izledi.21

1974 yılı 11 Martında gelişmelerden iyice endişelenen Irak Devleti Kuzeye otonomi veren yasayı kabul etti ama bu teklif daha önce de belirttiğimiz gibi 2 hafta içinde reddedildi. Çünkü İran ve ABD Barzaniye teklifi kabul etmemesi yönünde telkinde bulunmuşlardı. Bunun üzerine aldığı destekle Barzani teklifi reddetti ve kontrolündeki 100.000 kişilik güç ile Kamu kurumlarına ve devlet yanlısı Kürt aşiretlerine saldırdı. Irak Devleti buna karşılık verdi ama bu sefer isyancıların daha iyi teçhiz edilip eğitildiklerini hemen anladı. Bu yüzden de isyancılardan daha çok arkasında yer alan güçlerle anlaşmaya çalıştı. Öncelikli olarak da İran’ın ikna edilmesi gerektiği açıktı.

Bu girişimler sonucunda daha önce de belirttiğimiz gibi, İran’la Irak arasında 6 Mart 1975’te Cezayir Antlaşması imzalandı. Anlaşmadan iki gün sonra Irak Ordusu büyük bir saldırı başlattı ve tüm isyan 1 hafta içinde bastırıldı. Barzani bir kaz daha kendisinin bir piyon olduğunu, şartlar olgunlaşınca rahatlıkla harcanabileceğini ve kazançlarını bir anda kaybedebileceğini acı bir şekilde anladı. Bu yüzden Peşmergelerle birlikte savaşan İran askerlerinin geri çekilmesinden sonra, 21 Martta Merkezi hükümetle bir ateşkes antlaşması imzaladı. Barzani de adet edindiği üzere İran’ a kaçtı.

Sonuç olarak, tamamıyla kendi çıkarlarını azamileştirme açısından en kısa ve kestirme yol olarak gördükleri Devletleşme sürecini elde etmek için Kuzey Irak Kürtleri ve diğerleri 20. yüzyılın başından beri uğraşmaktadırlar. (Sevr Antlaşması ile kendilerine verileceğini düşündükleri yerlerde bir Ermenistan olması planlandığını ise ısrarla anlamak istememektedirler.) Bu uğraşı ve girişimler Kendi Kaderini/Geleceğini Tayin Hakkı çerçevesinde haklı görülebilir ama çoğu formel göçlerle ele geçirilen bölgelerin yüzyıllardır kendi toprakları olduğu iddiası asılsızdır. Ayrıca Kürdistan olarak lanse edilen bölge nüfusu homojen değildir. En başta Türkler olmak üzere, diğer gruplar tedhiş ve terörle baskı altında tutulmakta, kendi kültürlerin, geliştirmelerine ve aynen Kuzey Irak Kürtleri gibi Kendi Kaderini/Geleceğini Tayin Haklarına saygı gösterilmemektedir.

Ayrıca ortak bir dili, tarih geleneği ve kültürel birikimi olmayan toplulukların Balkanlardaki Yugoslavya örneğinde olduğu gibi zorla birleştirilmesi Batı için değil ama bu topluluklar ve bölge için ciddi problemler doğuracaktır.

Zaten halen aşiret yapısı ve anlayışını aşıp, uluslaşma sürecine girememiş bu grupları genel olarak bir devlet çatısı nasıl toplanacakları, toplansalar dahi despot bir idare tarafından yönetilmeleri ve sürekli kontrol altında tutulmaları gerekeceği, merkezi hükümetin mali (vergi toplama vb.) ve güvenlik gibi hizmetlerinde ise ciddi anlaşmazlıklar çıkacağı aşikardır. O yüzden de bu türden bir yapılanmanın ABD’ndeki bazı kaynakların iddia ettiği gibi demokratik bir devlet olamayacağı açıktır.

Bu bağlamda olacaklara Barzani ailesinin ama özellikle de Molla Mustafa Barzaninin hayatı güzel bir örnek olabilir ve ilgilenenlere bir fikir verebilir.

EKLER :

BARZAN ŞEYHİNİN YAKALANMASI İÇİN MUSUL VİLÂYETİNE YARDIMDA BULUNULMASI

[Musul vilâyetince Barzan şeyhinin yakalanması için başlatılan harekâta yardım edilmesi maksadıyla, masrafları vilâyetçe karşılanmak üzere Van'dan iki tabur ile birlikte top ve mitralyöz gönderilmesi için emir verildiği; ancak söz konusu paranın vilâyetçe ödenmesinin mümkün olmadığı, kış mevsimi ve yolların kötü olması sebebiyle de sevkiyatın durdurulması isteğinde bulunulduğu, bunun üzerine paranın Harbiye Nezâreti'nce ödendiği ve sevkiyatın zaruri olduğu yolunda Dâhiliye Nezâretinden Van Vilâyeti'ne çekilen şifre.]

13 R. 1332 (11 Mart 1914)

Bâb-ı Âlî

Dâhiliye Nezâreti

Şifre Kalemi

Van Vilâyeti’nden Gelen Şifre

Müsta‘celdir

Musul vilâyetince Barzan şeyhinin te’dîbine tevessül edildiğinden Van’dan da iki taburun yarın tahrîki lüzûmu Harbiye Nezâret-i Celîlesi’nden fırka kumandanlığına iş‘âr buyurulmuş ve bu iki taburla top ve mitralyözün Musul hudûduna kadar sevki lâ-ekall beş bin liraya mütevakkıf bulunduğundan bugün paranın verilmesi lüzûmu fırkadan bildirilmişdir. Mevcûd sanduk otuz bin guruşdan ibâret olup, ağnâm ta‘dâdı münâsebetiyle umûm tahsildârân da vazîfe-i ta‘dâd ile meşgûl olduklarından nisan ibtidâsına kadar bu vilâyetce tahsîlât imkânı yokdur. Fırkaya mensûb tabur ve hudûd bölükleriyle jandarma alayının otuz bin lira matlûbları vardır. Vilâyetçe yalnız erzâk-ı askeriyyenin te’mîni çâresine bakıldığından mevzû‘-ı bahs harekât-ı askeriyyeye beş pâre verilmesi imkânı olmadığını fırkaya cevâben yazdım. Sevkiyyât-ı askeriyyenin te’hîrinden kat‘iyyen mes’ûl olunacağından bahisle mürâca‘atlarını tekrâr etdiler.Van-Musul hudûdu sekiz gün olup iki taburla topların yalnız masârıf-ı nakliyyesi iki bin lira râddesindedir. Binâ’en-aleyh harekât-ı askeriyyeyi te’hîr etmemek içün on bin liranın telgrafla i‘tâsına müsâ‘ade buyurulması ehemmiyetle müsterhamdır.

Fî 25 Şubat sene [1]329 Vâlî

Tahsin

Bâb-ı Âlî

Dâhiliye Nezâreti

Şifre Kalemi

Van Vilâyeti’nden vârid olan şifredir

Kış mevsiminin şiddetle icrâ-yı ahkâm etdiğinden ve asker arasında hastalık hüküm-fermâ olduğundan bahisle Barzan şeyhine â’id harekât-ı te’dîbiyyenin müstakillen Musul Kolordusunca icrâsı kâbil olup olmadığı vilâyeti müşârun-ileyhâdan sorulmuş idi. Alınan cevâb “Barzan şeyhi lütf-i Hakkla On İkinci Kolordu’nun himmetiyle yakında cezâ-yı sezâsını bulacakdır”dan ibâretdir. Şu hâlde buradan iki taburun şu aralık sevki doğru değildir. Arâzîyi kat‘iyyen gördüm, kâ’im-i makâmlarla da bu def‘a muhâbere etdim. Takuravya ve Humaru nâhiyelerinden geçmek imkânı yokdur. Bugün taburlar buradan hareket etse yirmi günde, bir ayda Şemdinân’a vâsıl olabilecekdir. Yollarda köy konak yokdur. Bu hasta asker yollarda kırılır, yazık olur. Barzan şeyhi kat‘iyyen bu tarafa geçemez. Geçse bile Şemdinân’da Gevâr’da birer tabur ayrıca hudûd bölük askerleri vardır, kaçmak imkânı yokdur. Binâ’en-aleyh mâdâm ki Musul vilâyetince de buradan asker sevkine lüzûm kalmamışdır. Der-dest-i hareket bulunan iki taburun hiç değilse daha yirmi gün te’hîr-i sevki askerin sıhhat ve selâmeti nâmına müsterhamdır. Bu husûsu re’sen Enver Paşa hazretlerine de mürâca‘at etdim. Arâzî ve ahvâle ve askerin sıhhatine vukûf-ı tâmmeme istinâden vukû‘ bulan ma‘rûzâtımın nazar-ı ehemmiyyete alınmasını istirhâm ederim.

Fî 25 Şubat sene [1]329 Vâlî

Tahsin

Verilen emri geri almıyorlar. İki bin lira göndermişdir. Sevkleri zarûrîdir.

Dâhiliye Nezâreti

Târîh: 26 Şubat sene [1]329

Van Vilâyeti’ne (şifre)

25 Şubat sene [1]329. İki telgrafınıza cevâbdır. İki bin lira ile te’mîni mümkin olduğu Harbiye Nezâreti’nden bildirilmesine mebnî o mikdar para gönderilmişdir. Verilen emri geri almıyorlar sevkleri zarûrîdir.

[imzâ]

Hasan Fehmi

BOA. DH. KMS, nr. 3/34, Belge sıra nr. 32, 33.22

KAYNAKLAR

Burhaneddin Yasin : Vision or Reality? The Kurds in the Policy of Great Powers, 1941 – 42 , Lund University Press, Lund, İsveç 1995.

Edgar O’Ballance : The Kurdish Struggle: 1920 – 1994, Macmillan Press Ltd., Londra 1996.

Edmund Ghareeb : The Kurdish Question in Iraq, Syracuse University Press, New York 1981.

————————- : “The Roots of Crisis: Iraq and Iran”, Christhopher C. Joyner (Der.) : The Persian Gulf War: Lessons for Strategy, Law and Diplomacy, Greenwood Press, New York 1990 içinde s. 21 – 38.

Fadıl El-Berrak : Mustafa El-Barzani: El Usturah Vel Hakika (Mustafa Barzani: Efsane ve Gerçek), Dar’el Şu’un El Takafia El Amme, Bağdad 1981.

Kenneth R. Timmerman : The Death Lobby : How the West Armied Iraq, Houghton Mifflin Company , New York 1991.

Mahmut Çetin : Kart Kurt Sesleri, İsyancı Bedirhan Beyin Yaramaz Çocukları ve Bir Kardeşlik Poetikası, Marifet Yayınları , İstanbul 2002.

Musul ve Kerkük ile İlgili Arşiv Belgeleri , T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü , Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Yayın Nu : 13, Ankara 1993 , internet adresi : http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/musul/2b_75.htm , indirilme tarihi : 19.07.2006.

Nicola El Ferzali (Der.) : Es Sira El Arabi-El Farsi (Arap – Fars Mücadelesi), The Arap World Publications, EMA, Paris 1982, s. 229 – 246.

Rohat Alakom : Şerif Paşa, Bir Kürt Diplomatın Fırtınalı Yılları (1865 – 1951), Avesta – İnceleme : 40/8, Beyoğlu İstanbul 1998.

Sa’ad El Bazzaz : Gulfwar : The Israeli Connection, Dar El Ma’mun, Bağdat 1989.

U.S. Senate Committee on Foreign Relations : War in the Persian Gulf : The U.S. Takes Sides, U.S. Printing Office, Washington 1987.

1 “Sadece birkaç Kürt lider onlara Irak’ı İsrailden uzak tuttukları için onlara yardım ettiğimizi bileceklerdi.” Bkz. Edmund Ghareeb : The Kurdish Question in Iraq, Syracuse University Press, New York 1981, s. 144.

2 Şeyh Abdüsselam Barzaniyi Musul’a vali olarak atanan Süleyman Nazif idam ettirir. Bkz. Rohat Alakom : Şerif Paşa, Bir Kürt Diplomatın Fırtınalı Yılları (1865 – 1951), Avesta – İnceleme : 40/8, Beyoğlu İstanbul 1998, s. 61.

Bkz. Ekler : Abdüsselam Barzaninin yakalanması için İçişleri Bakanlığından (Dahiliye Nezareti) Van Vilayetine çekilen mesaj.

3 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 32 – 33. , Ayrıca bkz. Fadıl El-Berrak : Mustafa El-Barzani: El Usturah Vel Hakika (Mustafa Barzani: Efsane ve Gerçek), Dar’el Şu’un El Takafia El Amme, Bağdad 1981, s. 27 – 37 ve 63 – 85.

4 Kendi ifadeleri daha ilginçtir : “Bir oğlun babasının sözünün dinlediği gibi İngiliz Büyükelçisinin sözünü dinleyeceğini ve emirlerini hemen yerine getireceğini ifade etmiştir.” Daha fazla bilgi için bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 98 – 105.

5 Bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 135 – 151. , Ayrıca bkz. Burhaneddin Yasin : Vision or Reality? The Kurds in the Policy of Great Powers, 1941 – 42 , Lund University Press, Lund, İsveç 1995, s. 208 – 219.

6 İran sınırları içinde kalan, İran – Irak Savaşında da yoğun çarpışmaların yaşandığı yerlerden birisi olan Huzistan Bölgesine İranda “Arabistan” da denilir. Adından da anlaşılacağı üzere bölge nüfusunun çoğunluğu Araptır. Huzistan 1925 yılına kadar Şeyh Haz El Bin Merdav tarafından yönetilmiş bir şeyhliktir. 1925 yılından sonra yapılan sınır düzenlemeleri ile İran’a bırakılmıştır.

7 Bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 167 – 178. , Ayrıca bkz. Edgar O’Ballance : The Kurdish Struggle: 1920 – 1994, Macmillan Press Ltd., Londra 1996 , s. 94 ve Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 43, 60 – 65.

8 Bkz. Kenneth R. Timmerman : The Death Lobby : How the West Armied Iraq, Houghton Mifflin Company , New York 1991, s. 17 – 19.

9 Şattül Araptaki İran – Irak Sınırı 1913 – 1914 yıllarında yapılan anlaşmalarla çizilmişti. O zaman varılan anlaşmaya göre İran sınır nehrin doğu kıyısından başlayacaktı. Bu nehir boyunca aynı şekilde olacaktı; fakat 1937 yılında yapılan kısmı düzenleme ile sınır Hürremşehir ve Abadan kısımlarında sınırın nehrin ortasından geçmesi kararlaştırıldı. 1975 yılında varılan anlaşma ile bu uygulamanın tüm suyolu boyunca geçerli olması kabul edildi. Bkz. Edmund Ghareeb : “The Roots of Crisis: Iraq and Iran”, Christhopher C. Joyner (Der.) : The Persian Gulf War: Lessons for Strategy, Law and Diplomacy, Greenwood Press, New York 1990 içinde s. 26 – 29 , Ayrıca bkz. Nicola El Ferzali (Der.) : Es Sira El Arabi-El Farsi (Arap – Fars Mücadelesi), The Arap World Publications, EMA, Paris 1982, s. 229 – 246. ve U.S. Senate Committee on Foreign Relations : War in the Persian Gulf : The U.S. Takes Sides, U.S. Printing Office, Washington 1987, s. 7.

10 Bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 269 – 270. , Ayrıca bkz. O’Ballance : a.g.e. , s. 123, 134 – 135.

11 Bu görev gücünün farklı isimleri vardı ; Amerikalılar “Operation Poised Hammer”, İngilizler “Operation Provide Comfort” adını verirken, Türkiyede ise “Çekiç Güç” adıyla anılıyordu. Bkz. O’Ballance : a.g.e. , s. 189.

12 Bkz. O’Ballance : a.g.e. , s. 185 – 202.

13 Bedirhanlılar için bkz. Mahmut Çetin : Kart Kurt Sesleri, İsyancı Bedirhan Beyin Yaramaz Çocukları ve Bir Kardeşlik Poetikası, Marifet Yayınları , İstanbul 2002.

14 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 142.

15 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 142.

16 9 Kasım 1987’de İsrail gazetesi Maariv Barzaninin 1968 yılında yaptığı İsrail gezisini haber yaptı. Habere göre gezinin amacı İsraille Kürt ayrılıkçı hareketi arasındaki işbirliği ve irtibatı güçlendirmekti. Gezi sırasında Barzani eski dostu Kuzey Iraklı Yahudi David Garai (Ghannu) ile Tiberias’taki evinde görüştü. Yapılan görüşmede Kuzeydeki doğal kaynaklar konusunda konuşuldu; Garai Kuzey Irakta zengin altın yatakları olduğunu iddia etti ; Barzani ise bu iddiayı bir adım ileri taşıdı ve petrol, gümüş, demir, bakır ve kömür olduğunu da ekledi. Ama bunları kullanabilmemiz için önce bir devletimiz olması lazım demeyi de ihmal etmedi. 1973 yılında yaptığı ikinci ziyaretinde ise Barzani Garai’yi tekrar ziyaret etti. Garai’nin evinde bu görüşmede İsrail vatandaşı Kürtler de hazır bulundular. Barzani Moşe Dayan’a düğün hediyesi dahi verdi. Daha fazla bilgi için bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 290 ve 300 – 301.

17 Bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 205 – 253, Ayrıca bkz. Sa’ad El Bazzaz : Gulfwar : The Israeli Connection, Dar El Ma’mun, Bağdat 1989 , s. 136 ve 147 – 148.

18 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 143.

19 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 138 – 140

20 Bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 140 – 141.

21 Bkz. El-Berrak : a.g.e. , s. 205 – 253. , Ayrıca bkz. Ghareeb : The Kurdish Question… , s. 140 ve O’Ballance : a.g.e. , s. 93.

22 Bkz. Musul ve Kerkük ile İlgili Arşiv Belgeleri , T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü , Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Yayın Nu : 13, Ankara 1993 , internet adresi : http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/musul/2b_75.htm , indirilme tarihi : 19.07.2006

Mehmet Erkam KILLIOĞLU

www.kerkukfeneri.com