Türk Milliyetçiliği İnsanlık Değerlerini Temel Alır

Dünyadaki birçok basın yayın organında yayınlanan bir haber-analiz yazısında Türk milliyetçiliği ile ilgili bazı değerlendirmeler dikkat çekicidir. Yazıda işlenen tema, Türk milliyetçiliğinin kötü olduğu ve Türkiye’nin ilerlemesinin önündeki engellerden birini oluşturduğudur. Bir bütün olarak incelendiğinde, dünya kamuoyuna Türkiye’de ırkçı ve kafatasçı bir Türk milliyetçiliğinin hâkim olduğu mesajını vermeye çalıştığı görülmektedir.

Okullarda her sabah ant içerek derslere başlanması nedense bazı “reformculara” dokunmaktadır. Andın sözlerine bakınca bunun nedenini anlamak zor değildir. Kimilerine göre, her sabah öğrencilerin “Türküm, doğruyum, çalışkanım” demesi kaçınılmaz olarak bu çocukların ileride aşırı milliyetçi olmaları sonucunu getirmektedir. Halbuki, doğruluk ve çalışkanlık gibi ahlaki değerlerin vurgulanması, ileri sürülenin tam tersine, Türk çocuklarına ve gençlerine diğer insanların yaşam haklarına saygı duymayı en başından öğretmektedir.

Yazıda kurnaz bir üslupla, reform yanlısı Türklerin bu andın kaldırılması gerektiği yönündeki sözlerine yer verilmektedir. Bizim reform yanlısı eğitimcilerimiz zaten eğitim sistemindeki gerçek sorunlarla uğraşmak yerine böyle yapay konularla ilgilenmeyi görev bilirler. Hele işin içinde AB yetkilileri varsa ve onlar da bu andın kaldırılmasını istiyorlarsa… Acaba yenilikçi eğitimcilerin eğitimin kalitesini arttırmak konusunda şimdiye kadar hangi projelerine engel olunmuştur?

Batıda ortaya çıkan milliyetçilik tarihsel olarak ırkçıdır, diğer milletlere düşmanlık temelinde yükselmiştir. Diğerlerini reddeder. Oysa Türk milliyetçiliği Batıdaki milliyetçilik anlayışından farklıdır. Atatürk’ün kucaklayıcı “Ne mutlu Türk’ün diyene!” sözüne dayanır. Temelinde bütünleştirici bir insan sevgisi vardır. Kendini Türk sayanı Türk olarak kabul eder. Etnik veya ayrımcı temele dayanmaz. Diğer milletlerle insanca ve eşit koşullarda birlikte yaşamayı vurgular. Batıdaki gibi üstünlük taslamaz. Bu nedenle Batının Türk milliyetçiliğini anlaması beklenemez. Çünkü onların milliyetçiliği üstün ırk ve sömürgeci millet kavramlarına dayanır. Diğerlerini köle, ikinci sınıf ve yönetilmesi gereken etnik gruplar olarak görürler.

Dünyanın bütün ülkelerinde çocuklara ilk önce kendi milletini sevmeleri öğretilir. Bunu kendi benliğine düşman unsurlarla mücadele etme gereği izler. Zaten Atatürk’ün, “Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz eğitimin sınırı ne olursa olsun, en önce ve her şeyden önce milli benliğimize düşman olan unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir,” sözü de bu anlamda en büyük yol göstericidir. Çocuklarımız ve gençlerimiz doğal olarak ülkemize ve milletimize yönelik tehlikelere karşı uyanık olmak zorundadır. Aslında Türk Milliyetçiliğinden çekinenleri rahatsız eden can alıcı nokta da budur. Yani onlar, ülkede milli ne varsa onun ortadan kalkmasını, dolayısıyla kültür emperyalizmi için ortamın hazır olmasını istiyorlar.

Lisede verilen Milli Güvenlik Dersi de yazıda eleştirilerden aynı nedenle nasibini almış görünmektedir. Türk subaylarının lise öğrencileriyle sadece bir sınıfta ve haftada bir saat birlikte olmaları malum çevreleri rahatsız etmektedir. Eleştiri ise “Türk eğitimi militarist” şeklinde olmaktadır. Türk milleti dünyanın en barışsever halkıdır. Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözü doğrultusunda kendi ülkesini ve milletini savunmak dışında savaşı bir cinayet kabul eder. Türklerin militarist değil, her an vatanlarını savunmaya hazır olması da bazı çevreleri rahatsız eder!

Atatürk milliyetçiliğinin tohumlarının okullarda atıldığı doğru değildir. Çünkü bu iş önce ailede başlar, doğrusu da budur. Türk olmaktan utanan ve Türklerden korkanların bunu anlamasını beklemek ise hata olur. Bu düşünceleri maksatlı olarak ortaya koyan ve Türk Milliyetçiliğini hedef alanları, Türklerin engin yardımsever, dayanışmacı, insancıl ve barışçı niteliklerini iyi incelemeye ve örnek almaya davet ediyoruz…

http://www.irtica.org/index.php?option=com_content&task=view&id=980&Itemid=70