Bilinen en eski tarihinde bir TÜRK yurdu Diyarbakır

Bilindiği üzere bugün Diyarbakır ismi ile bildiğimiz vilayetimiz önce Yahudi kavmine Tevrat'ta vaat edildiği söylenen daha sonraları 1945 yıllarında Amerika'da "New World Order" ismindeki proje kapsamında yer almış ve bugün anılan ismiyle Büyük Ortadoğu Projesi ismiyle bu ütopyanın içinde yer almaktadır.
Bilinen en eski kaynaklarda bu coğrafyanın bir Türk yurdu olduğu akademik olarak ispat edilmesine rağmen, bugün ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi bu bağlamda Ermeni ve Kürtlerin eskiden süregelen yurdu olarak telaffuz edilmektedir.
Oysaki bu coğrafya pek çok sosyolog-araştırmacı tarafından araştırılmıştır, bunlardan bir tanesi de Halis Ataksor'dur. Halis Bey Ulucami ve Diyarbakır kitabelerini okuyarak bu araştırmalarını 1922 yılında Ziya Gökalp'in Küçük Mecmua'sında neşretmiştir.
Diğer yandan araştırmacı Maspero "Historie Ancienne Des Peuples de l'orient" adlı eserinde "Komuklar bir zamanlar bütün Küçük Asya'ya sahip olan Hitit İmparatorluğu'nun çekirdeğini teşkil etmişlerdir." demektedir.
Halis Bey ise makalelerinde El-Cezire Harabeleri'nden çıkarılan yazılı taşlardan elde edilen bilgiler ışığında şöyle demektedir:
"El-Cezire Harabeleri'nden çıkarılan yazılı taşlar ve tuğlalar, Asur ve Kalde (=Keldaniye) tarihlerindeki karanlık noktaları aydınlattığı sırada Diyarbakır vilayetinde de Asur krallığı zamanında bir Komuk elinin varlığını ortaya koydu."
G. Maspero, eski Doğu kavimlerinden bahseden meşhur tarihinde bu Türk elinin Diyarbakır vilayetini tamamiyle kapladıktan başka Fırat'ın öte tarafınada taştığını küçük bir harita üzerinde göstermiş oluyor. Ve buna bağlı olan kabileleri de sayıyor.
Batman ve Savur sularından Maraş yanlarına, Gölcük'ten Viranşehir ve Derik'in güneyindeki ovanın başladığı yerlere kadar geniş bir alana yayılan Komuk eli, zamanın en büyük fatihlerini kendi istiklallerine saygı duyduracak derecede kudretliydi. Bu kuvvet onun (Komuk elinin) daima kendi milli hükümdarları idaresinde, bağımsız veya yarı bağımsız yaşamasını ve altı yüzyıl kadar yukarı El-Cezire'ye hakim kalmasını sağlamıştı. Hatta Asurluların en müteşebbis imparatoru olan III. Tiglat Pileser bile Asur devletine bağlı bütün ülkelere Asurlu vali ve kumandanlar tayin ederek hepsini Asur vilayetleri haline çevirdiği halde, Komuk elinin o zamanki (M.Ö. 710) hükümdarı Gustaşpi'yi kendi topraklarında bağımsız olarak bırakmış ve yalnız belirli bir vergi almaya devam etmekle yetinmişti. Bundan daha sonraki Asur İmparatoru II. Sargon'un (M.Ö. 710) şimdiki Malatya (=Melitene) ve havaisini Komuk prensi Mutallu'ya bırakmış olduğu da tarihte yazılmıştır. Bundan da Komuk elinin son günlerinde bile küçülmüş değil, aksine daha büyümüş olduğu anlaşılıyor.
Komuklar tarihte Asur İmparatorluğu ile beraber ve belki de ondan daha önce yer aldı. Milattan önce 608 yılında Ninova (=Ninive) tahribinden birkaç ay önce mukaddes şehir Harran ve oradaki Sin mabedi Komukların soydaşları Kimmerler (=Kimaklar) tarafından yağma ve tahrip edildiği güne kadar varlığını korudu ve ancak bundan sonra bu havalide Komuk adı işitilmez oldu. Şimdi Kafkasya'da yaşayan ve Türkçe konuşan Komukların bunların akrabası olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Komukların bu ilk tarihi aynı zamanda Diyarbakır'ın da en eski tarihidir.
Hal böyleyken, gerek Ermeni gerekse Kürtlerin bu coğrafya üzerinde aidiyet iddiası tümüyle geçersizdir.
Geçmişte Ermenileri kullanarak vatanı bölmek isteyen emperyalist güçler, bugün de yine geçmişte olduğu gibi Kürtleri kullanmaktadır.