Kürtlerin ana yurdu var mı?

Ana yurt nedir? Kimlerin ana yurdu olur?
Sözlükler “ana yurt” kavramını “İlk yurt olan topraklar, ana vatan” şeklinde açıklıyorlar. Bu tanıma göre, millet olan her topluluğun bir ana yurdu vardır ve bu topraklar bellidir. Bu topraklar, ulusun tarih sahnesine ilk çıktığı topraklar olduğu gibi, içinde yaşanılan zamanda yaşadığı topraklar da olabilir.
Uluslar, devlet sahibi oldukları zaman ana yurtları ve yurtları olur. Türk milleti gibi göçebe kültürünü uzun yıllar yaşatan uluslar, ilk ana yurtlarını terk ederek başka bir toprak üzerinde yurt tutabilirler. Ulus olamamış, hâlâ kabile, aşiret yaşamını sürdüren ulusların devlet geleneği olmadığı için devletleri olmaz. Devleti olmayan ulusun da kendi toprağı olmaz. Başkalarının toprağı üzerinde doğan insanların ana yurtları, yani doğdukları topraklar kendilerinin olmadığı için, onların ana yurtları değil, üzerinde doğdukları topraklar vardır ve o topraklar da başkalarına aittir.
Günümüzde Türk milletinin başına sarılan en büyük sorunlardan biri olan “Kürt sorunu”nda, bizim ana yurdumuz olan toprakların Kürtlerin ana vatanı olduğu tezi ileri sürülmekte ve işlenmektedir. Çünkü Kürtler, doğal olarak bugünkü Kürtler, Anadolu’da doğdukları için, bizim yurdumuzu, ana yurdumuzu, kendilerinin ana yurdu olduğu şeklinde kabul ettiklerini ve ana yurtlarını işgalden kurtarmak için mücadele ettiklerini söylemektedirler.
Bu iddia ne derece doğrudur?
Kürtler Anadolu topraklarına ne zaman gelmişlerdir?
Türkler Anadolu’ya ne zaman gelmişlerdir?
Bu soruların yanıtlarını bulduğumuz zaman, Anadolu’nun kuzeyi, güneyi, doğusu ve batısı ile kimin ana yurdu olduğunu kolayca bulmamız mümkündür.
Ulus olmayanın ana yurdu olmaz
Kürtler bir ulus olabilmişler midir? Aslında yazımızın konusu dışında ve bunu daha sonra yazacağız. Ama şu kadarını söyleyelim, “hayır ulus olamamışlardır, hâlâ aşiret-kabile halindedirler”. Bu durumda Kürtlerin bir ana yurdu yoktur. Çünkü, ulus olamayan ve devleti olmayan toplulukların ana yurdu olamaz. Onların sadece üzerinde doğdukları topraklar vardır. Bugün, onların üzerinde doğdukları ve ana yurt dedikleri topraklar Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisindedir ve Türk toprağıdır. Bu toprakların tarih içinde ve günümüzde Kürt toprağı olduğunu söyleyen bir bilim adamı ve bir bilimsel kanıt yoktur.
Türklerin ana yurdu vardır ve neresi olduğu konusu bugün dahi bilim adamlarınca tartışılmaktadır. Bugün bilim adamlarınca üç bölge, Türklerin ana yurdu olarak belirtilmektedir. İlk Ana Yurt: Anadolu, Kafkasya’nın Güneyi ve Urmiye Gölü civarı.
İkinci Ana Yurt: Orta Asya. Üçüncü Ana Yurt: Avrasya coğrafyası. Tarih de bunun tanığıdır. Çünkü, Çin sınırından Avrupa’nın ortalarına kadar onlarca Türk devleti ve imparatorluğu bu topraklar üzerinde kurulmuş ve çağlar boyu hükümran olarak yaşamıştır. Kürtlerin ana yurdu olmadığını aklı başında tüm bilim adamları, bu cümleden bir Kürt bilim adamı olan Izady bile dolaylı olarak söylemektedir. Izady’e göre “Kürtlerin yaşadığı bölgeler ana yurtlarıdır.” Böyle afaki bir tanımlama asla yapılamaz. O zaman bugün Kürtlerin yaşadığı her yer ana vatanları olur da, bugün burada doğup burada yaşayan Ermenilerin, Rumların da ana vatanı buraları olmaz mı? Bu tanım, açıkça “Kürtlerin ana vatanı yoktur” demektir. Ana yurdu olmayan bir topluluk ulus olamaz. Izady’nin açıklaması üzerinde şunları da söyleyebiliriz: Kürtler bir kabiledirler, oradan oraya, bilhassa dağları gezerler ve gezdikleri yerlerde bir devlet kuramadıkları için de ana yurtları yoktur. Olmayan ana yurda bir yurt uydurmak mümkün olmadığına göre, onların gezdikleri ve yaşadıkları her yer ana yurtlarıdır. Bu tanımlama ile Izady bugün Kürtlerin yaşadıkları bilhassa Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni, Kürtlerin ana yurdu olarak göstermenin peşindedir. Bunun gerçek olabilmesi, tarih boyunca orada Kürtlerin yaşadığının ispatı ile mümkündür. Böyle bir tarih olmadığı için Izady, bugün Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı her bölgeyi Kürtlerin ana yurdu saymaktadır. Anadolu Kürtlerin değil Türklerin ana yurdu Izady’nin Kürtlerin ana yurdu dediği toprakların gerçekte Türklerin ana yurdu olduğu ise bir çok bilim adamı tarafından ispatlanmıştır. İslam’a Kadar Türk Tarihi gibi muazzam bir eser yazmış bulunan Prof. Dr. Firudun Ağasıoğlu (Celilov) “İslamdan önce, Anadolu’nun hiçbir yerinde Kürtlerin izi yoktur. Anadolu’ya ve Kafkaslar’a son 2-3. yüzyılda gelmişlerdir. Kabile olarak yaşadıkları esas yer Zağros dağlarıdır.” diye yazar. (İslama Kadar Türk Tarihi, Cilt. 2, sayfa 342) Heredot “Türk dilli İskit kabileleri”nin Asya’da yaşadıklarını yazar. Ve Asya sözü ile kastettiği yeri “Hazar’ın batısı, Kafkasya ve Anadolu” olarak belirtir. Yani Anadolu’da Heredot’un tanıklığına göre MÖ 3000-4000 yıllarından beri Türkler yaşamaktadır. “M.Ö. üç bin yıllarından itibaren Karadeniz’in kuzey sahillerinde ortaya çıkan, oradan Sakaların sıkıştırması üzerine Güney Kafkasya’ya, oradan da Anadolu’ya geçen Kimmerler (Gamerler/Gamirler) ile İskitler Anadolu’da yerleşmiş ve yaşamış Türk dilli halklardır.” (Prof. Dr. Gıyaseddin Geybullayev, Ermenistan ve Eski Türkler, s. 73) Güney Kafkasya’da kurulan ve bugünkü Doğu Anadolu bölgemizi de içine alan Gut Devleti yıkıldıktan sonra toprakları üzerinde birçok beylik kuruldu. Bu beyliklerden biri Urmiye Gölü’nün güneyinde ve sonradan Mana Devleti’nin kurulduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu toprakları üzerinde kurulan Türk beyliğidir. Çivi yazılarında Turuk/Turk/Türk şeklinde geçen Türk adlı boylar tarafından kurulan bu beylik, Sümer devleti ile komşu idi. Asur kaynaklarında ismi sık geçen ve Asurlular ile savaşan bu beyliğin Gazi ve İlday adlı iki hükümdarının adı da kaynaklarda verilmiştir. Asur tabletlerinde bu beyliğe ait oldukça geniş bilgi vardır: “Turuk semtinden (bölgesinden) buraya (Ninova’ya) bir elçi geldi” (Nu: 83). Bir başka Asur tabletinde ise “…düşman Turuk çıktı, onlar Kakkületini işgal ettiler ve gelmeye devam ediyorlar” ( Nu: 21). “Hükümdar bana her şeyden önce Turukların hücum ederek İntşimi yakıp yıktıklarını yazdı.” (Nu. 63). “Turuklar başçıları İlday ile birlikte savaşa girerek iki şehri yıktılar.” (Nu. 87) Görüldüğü gibi Izady’in “Kürt Ana yurdu” saydığı topraklarda, tarih içinde Kürt adı bile geçmemektedir. Ama, Turuk/Turk/Türk isimli devletlerden söz ediliyor, hükümdarlarının adı bile veriliyor. Prof. Dr. Ekrem Memiş, “Eski Çağ Türkiye Tarihi” isimli eserinin 34. sayfasında “M.Ö. 3500’lerde Sümerler Mezopotamya’ya yerleşirken muhtemelen aynı tarihlerde Kafkaslar üzerinden gelen başka bir Türk kitlesi de Doğu Anadolu’ya yerleşerek burada bir şehir devleti kurmuşlardı ki, bu Türki krallığı idi. O halde şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Anadolu 26 Ağustos 1071’de kazanılan Malazgirt zaferinden sonra Türk ana yurdu olmuş değildir. Türkler günümüzden yaklaşık 4200 yıl evvel Anadolu’ya yerleşerek bu torakları kendilerine ana yurt edinmişlerdir.” diye yazar ve bize göre tartışmaya da son noktayı koyar: ANADOLU KÜRTLERİN DEĞİL, TÜRKLERİN ANA YURDUDUR!
Anadolu’nun kapılarını Türklere Kürtler mi açtı?
Izady tutarsa diye bir şey atmış, ama tutmamış. Çünkü, olmayan bir şeyi yaratmaya çalışmak, sadece abesle iştigal etmektir. Kürtlerin bir devlet geleneği yoktur. Etnik değil, etnografik adı olan Kürtlerin, tarihin hiçbir döneminde devletleri olmamıştır. Yani tarihte bir Kürt devleti adı hiç yoktur. Devleti olmayan bir toplumun ana yurdu olamaz. Ana yurt denilen topraklar, ancak bir devlet ile korunur ve gelecek nesillere bırakılır.
Osmanlı arşivlerinde ve İslam kaynaklarında Ekrati-Yörükan, Ekrati-Türkmen gibi verilen adların Kürtlükle ilgisi yoktur. Bu adların altında Türk ulusu durmaktadır. Bu bakımdan Güneydoğu Anadolu’da Kürtçe bilmeyen ve Azer Türkçesi ile konuşanlara Kürt denmesi bir yanlışlıktır, tarihi gerçeklikten uzak olan bir hatadır. Bunun dışında öz be öz Türk aşiretleri olan aşiret halklarının asimile edilerek Kürtleştirildiği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Yani Kürt denilen Türklerin sayısı oldukça yüksektir.
Türkler 1071’den sonra Anadolu’ya geldikleri zaman bizler (Kürtler) Türkleri dostça karşıladık, onlara evimizi açtık, yerleşmelerine yardımcı olduk” gibi saçma sapan iddialara gülüp geçmek doğru değildir. Çünkü, Türkler geldiği zaman onlar burada ise, burası onların ana vatanı olur. Bu yüzden, bu iddianın tarihen yanlış olduğunu göstermek gerekir.
Bu iddianın bir kısmının, “Türkler geldiği zaman onları dostça karşılamak, evlerini açmak” doğru olduğunu var sayalım. Gelenlerin kimseye ihtiyacı yoktur. Onlar, çiğnedikleri topraklara hükmeden Bizans İmparatorluğu ordularını darmadağınık ederek Anadolu içlerine giren muzaffer bir ordunun askerleridir. Kapılarını açmayanların, kapısını zorla açarlardı. Kürtlerin, doğal olarak doğru olmayan bu iddialarında dahi “güçlünün önünde eğilme” karakterli oldukları da ortaya çıkmaktadır. Millet olmayanın yurdu ve devleti olmaz Türkler Anadolu’ya yeniden geldikleri zaman, bazı kale ve şehirlerin hiç savaşmadan kapılarını açtıkları tarih sayfalarında yazılıdır. Bu olayı yorumlayan Prof. Dr. Gıyasettin Geybullayev şunları yazar: “Anadolu’ya 1071 tarihinden sonra giren Selçuk ve Osmanlı Oğuzlarını, Anadolu’da yerleşik olarak yaşayan ve aynı dili konuşan tamamen formalaşmış Türkler karşıladılar ve şehirlerin kapılarını hiç savaşmadan gelenlere açtılar. Eski, yerleşik Türklerle yeni gelenler kucaklaştılar.” (Ermenistan ve Eski Türkler, s. 76)
Demek ki, Kürtlerin ana yurt diye iddia ettikleri toprakların, tarihi kanıtlarla Türklerin toprakları, ana yurdu olduğu görülmektedir.
Kürtler halen bir aşiret halktırlar. Aşiretten millet olmayacağı gibi, millet olmadan da devlet olmaz. Millet olamayan toplulukların da bir dili vardır. Ama kullandıkları kelime sayısı üç yüzü geçmez. Kürtlerin de dili böyledir. İçinde %70 oranında Farsça, %20 oranında Türkçe ve %5 oranında da Arapça kelime vardır. Yani yapay bir dildir. Kendilerine has orijinal bir dilleri yoktur ve Kürtçe birden ona kadar sayamazlar.
Tarihleri yoktur, efsaneleri, mitolojileri yoktur. Dolayısıyla ana yurt diyebilecekleri bir yurtları da yoktur. Bugün Anadolu, Irak, İran ve Suriye içerisinde dağınık halde yaşamaktadırlar. Ve üzerinde yaşadıkları her karış toprak parçasının sahibi ve devleti vardır.
Böyle bir durumda, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları topraklar, başka devletlerin sınırları içerisinde olduğu için, o toprakların ana yurt sayılması mümkün değildir. Saymaya kalkışmak, o topraklarda hak iddia etmek demektir ki, bu da o toprakları kendi malı saymaktır. Bunu söyleyenlerin, bunun sonuçlarına da katlanması gerekir