Fethullah cemaati ile Apo bulmacası

Apo-Fethullah ittifakı
Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile bölücü başının avukatları Yalova’da bir araya geldiler ve zannedersem işbirliğinin nerelere kadar uzayacağına dair bir görüşme yaptılar. Avukatlar yazarı cemaatin Türkiye sözcüsü zannettiler ve soluğu orada aldılar. Ama yanıldıkları bugün ortaya çıktı. Okyanus ötesinden gelen bir uyarı adresin yanlış olduğunu ve yazarın cemaatin sözcüsü bile olmadığını açık şekilde gösterdi.Okyanus ötesindeki zat, herhalde bu görüşmeyi dizginlerin elinden alınacağı anlamında yorumladı ki, yazarı sert bir şekilde uyardı. Ve yazar, okyanus ötesindeki zattan özür dilemek zorunda kaldı.
Geçen haftanın aslında en fazla ses getirmesi gereken olayı, bölücübaşı Apo'nun avukatları aracılığı ile yaptığı açıklamalardı. Yakalandığı yıldan AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar "Türk devletine hizmet etmek"ten başka bir laf etmeyen bölücübaşı, bu iktidarın sayesinde yine örgütün lideri konumuna yükseldi ve dünden bugüne akıl almaz fetvalar vermeye başladı. Artık örgüt liderinden de ileri, memleketimin işlerine karışıyor, devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşmeler bile yapıyor. Örgütünü yönetiyor, istediği fetvayı veriyor, hatta "Benden bu kadar, bundan sonrası tufan." diyerek Türkiye'yi tehdit ediyor ve maalesef, iki-üç protestocu öğrenciye ülkeyi zindan eden zihniyet, bu caniler başına bir şey diyemiyor. Neredeyse, önlerini ilikleyecekler, önünde esas duruşta emirlerini bekleyecekler.
Meclis'te, Atatürk'ün meclisinde Kürtçe konuşuluyor, caniler başına "sayın" diye hitap ediliyor, meclisin saygınlığı zedelenmiyor, ama bizler "böyle TBMM olmaz" dediğimiz zaman, o saygınlık zedeleniyor ve ne demokrasi düşmanlığımız ne faşistliğimiz ne de ırkçılığımız kalıyor. Hükümetin nerede olduğunu sormuyorum, çünkü onların nerede olduğunu iyi biliyorum. Benim esas merak ettiğim, mecliste bulunan ana ve yavru muhalefet partileri nerede? Onların onurlu ve saygın milletvekilleri neredeler? Atatürkçülüğü kimselere bırakmayan CHP, milliyetçiliği kimselere bırakmayan MHP neredeler? Herhalde, çünkü bizi böyle düşünmeye mecbur bırakıyorlar, onlar da bu oyunun içindeler ya da oyunun bir figüranı haline geldiler. Bu millete seçilirken verdiğiniz söz bu muydu? Hani "Milletin birlik ve bütünlüğünü, devletin bölünmez bütünlüğünü" koruyacağınıza dair ettiğiniz yeminler nerede? Koltuklar çok sıcak geldi galiba, zahmet edip yerinizden kalkamıyorsunuz anlaşılan…
Ve bu arada sayınların sayını (!) bölücübaşı; Türkiye'nin en büyük sorunu olan "Kürt sorunu"nu çözmek için Fethullah Gülen cemaatı ile işbirliği yapılması önerisinde bulundu. Ve hemen akabinde Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile bölücübaşının avukatları Yalova'da bir araya geldiler ve zannedersem işbirliğinin nerelere kadar uzayacağına dair bir görüşme yaptılar. Avukatlar, yazarı cemaatin Türkiye sözcüsü zannettiler ve soluğu orada aldılar. Ama yanıldıkları bugün ortaya çıktı. Okyanus ötesinden gelen bir uyarı adresin yanlış olduğunu ve yazarın cemaatin sözcüsü bile olmadığını açık şekilde gösterdi. Okyanus ötesindeki zat, herhalde bu görüşmeyi dizginlerin elinden alınacağı anlamında yorumladı ki, yazarı sert bir şekilde uyardı. Ve yazar, okyanus ötesindeki zattan özür dilemek zorunda kaldı.
Savaş hali içinde bulunduğumuz bir örgütün başının önerisi ve doğrudan örgüt adına yanına gelen avukatlarla, oturuyor, paşa paşa Türkiye'nin en büyük sorununu ortaklaşa çözmek ve bu konuda işbirliği yapmak için görüşüyor. Yaptığının yanlış olduğu kendine bildirildiği zaman da, Hoca efendisinden özür diliyor. Milleti bir kenara bırakıyor, yine efendisinin elini öpmeye çalışıyor. Yani bunlar için milletin bir önemi yok, varsa yoksa Hoca efendi… Çünkü, yazarlığı ona borçlu, çünkü, yaşadığı her türlü lüksü ona borçlu, çünkü, TV'lere çıkıp konuşmayı bile ona borçlu… Çünkü, belki de varlığını ona borçlu… Elbette ondan özür dileyecek; sizden, bizden, milletten neden özür dilesin? Bizlerin, sizlerin, hepimizin dini duygularını sömürerek kurulan sermaye imparatorluğunun içinden dışlanmak nelere mal olur, bir düşünürseniz, yazara hak veresiniz gelir.
Kürt-İslam faşizmi
AKP'nin iktidara geldiği ilk günlerde, biz böyle bir işbirliğinin zaman içinde olacağını söylemiş ve bu hareketin adını da koymuştuk: "Kürt-İslam faşizmi…" O zamanlar bize gülenler, ne diyorsunuz, neler yazıyorsunuz diyenler bugün gelinen sonucu şaşkınlıkla karşılıyorlar. Hatta bazı liberal aydıncıklar, nasıl böyle bir işbirliği olur, biri Marksist-Leninist olduğunu yıllar önce ilan etmiş, diğeri laiklik karşıtı, Şeriat devleti istiyor gibi sözlerle böyle bir şey olamayacağını söylemek istiyorlar.
Bunlara bakarak şunu rahatlıkla söylüyorum; bunların söylediklerinin her zaman tersi olur. Bugün Hoca efendi karşı gibi görünüyor, ama onların zaten bir gizli işbirliği içinde olduklarını düşünüyorum. Zaman gazetesini takip ederseniz bu işbirliğini çok rahat görebilirsiniz. Kürtlerin bütün isteklerini, demokrasiyi kılıf yaparak desteklediklerini bilmeyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum.
Şimdi işin doğrusuna bakalım: Bu işbirliği gizli kapaklı zaten vardı, şimdi açık olarak yapılmak istendi, tepkiler üzerine yine yeraltına indirildi. Seçimlerde işbirliği olursa şaşırmayın; çünkü okyanus ötesi, Başbakanın tek adam olma şovlarından pek rahatsız ve bu rahatsızlığını seçimlerde gösterme yolunu seçebilir. Elbette bizimle işbirliği yapmayacaklar, çünkü; Said-i Kürdi'nin torunları, tabii ki Kürtleri seçecek ve Apo'nun önerisi istikametinde seçim işbirliği yapılacaktır. Çünkü, bu öneri aslında Apo'nun değil, ABD'nin ve AB'nin ortak önerileridir. Bu yüzden gerçekleşme oranı oldukça yüksektir.
Bu sayede, yani Kürtlerle yapacakları seçim işbirliği sayesinde, Fethullah ve müritleri canlarını sıkan Başbakana bir ders vermeyi düşünebilirler. Elbette bunun yanında bir Kürt hükümetini, hiç olmazsa hükümet ortağı olarak Kürtleri görmek isteyebilirler. Bütün bunlar varsayım, ama gerçekleşme olasılığı yüksek varsayımlar… Böyle bir olasılıkta Başbakan herhalde seyirci kalamaz. Bir şeyler yapması gerekir. Onun da kozu PKK'yı dışlamayı sürdürerek Kürt açılımını hızlandırmak ve Kürt isteklerini hayata geçirmek. Seçimden sonraya bırakılan yeni anayasa değişikliği, bu olasılığın ne kadar yüksek olduğunun önemli kanıtıdır. Şimdi yapılacak bir anayasa değişikliği, Kürtleri tatmin etmezse, Kürt oyları, Türkleri incitirse Türk oyları tehlikede olduğundan, değişiklik seçimlerden sonraya bırakılmıştır. Burada esas olan Türk oylarıdır; çünkü Kürtlere istedikleri her şey anayasa teminatı altında verilecek, yerel yönetimler yasasında yapılacak değişiklik ile de, ayrı bayrağı, ayrı ordusu, ayrı polis gücü olan özerk Kürt bölgesi kesinlikle kurulacaktır. Böyle bir durumu kabul etmeyen siyasi parti her halde mecliste olmayacaktır.
Başbakan, bu iş birliği hakkında suskunluğunu korumaktadır.
Muhalefet ne yapıyor?
Kılıçdaroğlu, öyle bir laf etti ki, beyefendi bırakın ana muhalefet partisinin genel başkanı olmasını, sıradan ve Türkiye'nin sorunlarından hiç haberi olmayan bir insan gibi değerlendirme yaptı. Sanki, Türkiye'de kimse "dini si-
yasete alet etmiyormuş" da, sadece bunlar dini siyasete alet ederlerse doğru iş yapmazlarmış. Ama inanç bazında bir birleşme olursa olurmuş… İnanılmaz ama gerçek… Bu sözlerin sahibi ana muhalefet partisinin genel başkanı ve on senedir milletvekilliği yapıyor. Ne demek istiyor, anlamak mümkün değil… Cumhuriyetin ilanından beri, bu ülkede birileri her seçim döneminde, dini siyasete alet etmişlerdir ve bu durum bütün vicdanları sızlatacak şekilde, hükümet eliyle, Fethullah kanalıyla, tarikatlar marifetiyle, camilerde, tekkelerde, dergahlarda sürdürülmektedir, hem de çok açık olarak… Ama CHP Genel Başkanı'nın bundan haberi yokmuş ki, böyle bir laf ediyor.
MHP Genel Başkanı ise, kendisine bu konuyu soran gazetecilere, "bu soruyu muhataplarına sorun" diye cevap vermiş. Uzun bir zamandır, bilhassa referandum döneminde, MHP Genel Başkanın Fethullah cemaatinden rahatsız olduğunu biliyoruz. Bu kanal ile partisinin küçültüleceğinin farkında… Eline gayet güzel bir koz geçmiş, ama değerlendiremiyor. Burada Fethullah ile PKK arasındaki işbirliğini ortaya koyarak Fethullah'ın niyetinin ne olduğu hakkında konuşarak kendilerini bölmeye çalışanların PKK ile birlikte olduğunu söyleyebilir ve mensuplarını uyarabilirdi. Ama yapmadı, yapamadı. Çünkü, bu tür bir değerlendirme yapabilmesi için, bu oyunun ya farkında olması ya da içinde olmaması gerekir.
Görünen o ki, muhalefet partileri bu oluşuma, AKP oyları azalacak nazarı ile olumlu bakıyorlar ve çok büyük bir hata yapıyorlar. Silahın ve paranın bir araya gelmesi, Türk milleti için felakettir. Bunu unutuyorlar ve oy kaygısı ile hareketi uygun buluyorlar.
Şimdi duruma şöyle bir göz gezdirelim: PKK, Fethullah cemaatine, her alanda işbirliği teklif ediyor. Zaman yazarını, Apo'nun avukatları ziyaret ediyor. Ne konuştuklarını bilmiyoruz, bildiğimiz, sadece yazarın yazdıkları… Arkada kalan konuşmaları sadece tahmin edebiliriz. PKK temsilcileri, demokrasi kılıfına uydurdukları isteklerini, yazara sunmuşlar, yazar o kadar demokrattır ki, vatanın bölünmesi uğruna bile bu isteklerin normal olduğunu söylemiş olabilir. Yazısından bunu çıkarmak mümkün… Ama iki tarafın unuttukları bir şey vardı, o da cemaatin başının bu işe ne diyeceği idi ? O da, okyanus ötesinden yazarı sert bir şekilde uyararak boyundan büyük işlere girmemesini adeta emretti. Yazar özür diledi.
İşbirliği şimdilik askıya alındı
Bu işbirliği şimdilik askıya alınmış gibi görünüyor. Ama, bu iktidar dahil, bunların bir taktiği var. Önce konuyu böyle ortaya atıyorlar, kamuoyunun tepkisini ölçüyorlar, eğer tepkiyi fazla bulurlarsa konuyu hemen örtbas ediyorlar. Bu da böyle olabilir. Zaten ben böyle düşünüyorum. Zamanı gelince bu işbirliğini herkesin görebileceğini zannediyorum.
Gizli, üstü örtülü bir şekilde, cemaatin PKK'ya verdiği destek, az daha aleni olarak milletin önüne konacaktı. Yani gizli hatta zımni diyebileceğimiz anlaşma açığa çıkacaktı. Zaten yazar, bunu afişe ettiğinden dolayı pişman ve üzgün, özür dilemesinin sebebi bu! Artık, bugüne kadar afişe çıkarılmayan bu gizli işbirliği dahi milletin ağzında sakız olacaktır.
Baştan beri söylediğimiz "Kürt-İslam faşizmi" deyimi artık tam olarak yerine oturmuştur. Milletin dini duygularını istismar ederek bir dünya imparatorluğu kuran cemaat, Kürtçü yüzünü açık olarak göstermiştir. Bu cemaatin başında bulunanlar, inandıkları şeyhleri dahil Kürtçüdür. Ve, medya gücü ile, parasal gücü ile, artık PKK'nın yanındadır.
Türk milleti bunun farkına varmalıdır. Herkesin dini ve inancı kendinedir. Hiç kimse hesap anında, kimsenin yanında olmayacaktır ve hiç kimseyi kurtarmayacaktır. Bunun bilincinde olarak cemaatin değil, milletin yanında olmalıdırlar.