Kürt özerkliğinde son adım: Kürt özel ordusu

DTK'nın programı: "Türk devleti dışarı, hoş geldin özerk Kürdistan"
Bilindiği gibi PKK son birkaç yılda iki özel örgütlenme kurdu: Bunlardan birisi KCK, diğeri ise DTK. Yani Demokratik Toplum Kongresi… Bu yapılanmalardan gizli çalışanı KCK'nın davası, mahkemede Kürtçe savunma verme tartışmalarıyla sürüyor. DTK ise elini kolunu sallaya sallaya toplantılar yapmaya, "projeler sunmaya", tehditler savurmaya devam ediyor. DTK'nın başkanlığını bölücülükten kapatılan DTP'nin eş başkanı Ahmet Türk yürütüyor. Yeni toplantılarını da 11 Aralık'ta yapacaklar.
KCK ve DTK'nın önemli ortak noktaları var aslında. Her ikisi de artık PKK'nın örgüt kimliğini aşıp, "devlet" kimliğine doğru yol almasının ürünleri. Özellikle KCK'nın örgütsel kuruluşu incelendiğinde Türk devletine alternatif bir Kürt devleti yapılanmasının hedeflendiği görülüyor. DTK ise yine bunun benzeri bir şekilde bir "kurucu meclis" gibi çalışmayı planladığını söylemekten çekinmiyor bile… Yani aslında Kürtler bir gölge devlet kurmanın peşindeler.
DTK toplantısının yapılacağı 11 Aralık öncesinde, Türkiye önemli bir tartışmanın içine girdi. DTK, "Kürt güvenlik gücü" oluşturma kararı aldığını açıkladı. DTK'nın söylediklerine göre bu "güvenlik gücü", semt ve mahalle komiteleri şeklinde kurulacak. Halkın sorunlarında hakem olacak, bunları kendi bildiğince çözecek, fuhuşla, uyuşturucuyla mücadele edecek. Caydırıcı rol oynayacak!
İnsanın gülesi geliyor… Özellikle fuhuş ve narkotik gibi suçların Türkiye'nin tümünde PKK tarafından örgütlendiğini bilmeyen var mı acaba? Demek ki Ahmet Türk ve ekibi PKK'yla mücadele etme kararı almışlar, farkında değiller…
Tabii aslında bu "suçla, toplumsal istismarla mücadele" söyleminin bir ciddiyetinin olmadığı açık. Fakat buradaki asıl ciddi olan; planlanan şeyin tam olarak "Türk devleti dışarı, merhaba Kürt devleti" olarak tanımlanacak bir durum olması.
Birkaç gün sonra Ahmet Türk, ordu kurma niyetleri olduğunu inkâr etti. Fakat söyledikleriyle projenin kapsamını daha netleştirmişti. Ahmet Türk; "Birilerinin söylediği gibi özel ordu gibi bir şey beynimizde yoktur, sivil alanı örgütlemek istiyoruz… Kürt halkı siyasi kültürel her alanda eşitlik istiyor. Kürtler yerlerinde ve bölgelerinde eşit hak ve özgürlükler ile yaşamak istiyor… Biz şunu söylüyoruz: Artık Türkiye'yi Ankara'dan yönetemezsiniz. Yerindelik ilkesini esas alın."
Aslında Ahmet Türk her şeyi açık açık söylüyor: "Ordu kurmuyoruz" diyor ama sivil alandan devlet örgütlenmesini yani çok daha geniş bir planı kastettiğini saklamıyor. Zaten kuracaklarını açıkladıkları "kent meclisleriyle" de bunu destekliyor. Hedefte federal, özerk bir devlet var. Tabii ki bunun meclisi, mahkemesi, ordusu, kolluk kuvveti de olacak hatta bayrağı da… Plan bu…
Fakat sadece özerk Kürt bölgesi mi istenen?
Bizce hayır. Plan daha da geniş ve vahim görünüyor…
ABD ve Apo'nun projesi ilerliyor
Aslında DTP eski eşbaşkanı birebir Apo'nun planladığı bir süreci dayatıyor. 18 Mart 2009'da Apo avukatları aracılığıyla bu planlarını şöyle açıklamıştı: "İlerleyen dönemlerde bölge genelinde köy korucuları, asker ve polis çekilerek onların yerine halk milisleri tarzı yeni bir iç güvenlik örgütü kurulabilir. Eski PKK'lılar ve Kandil'dekiler bu kadro adı altında maaşlı sigortalı istihdam edilebilir." Olamaz mı? AKP gibi Kandil'den gelen teröristleri Habur'da mahkeme kurup serbest bıkan bir iktidarın, Apo'nun bu projesinin hayata geçmesi için de çalışması kuvvetle muhtemeldir.
Ama Apo'nun istekleri ve planı bunlarla da sınırlı değil. Bilindiği gibi Apo'nun "yol haritası" kendisini de kapsayacak genel affı, "demokratik özerkliği" ve "Kürt savunma gücünün" kuruluşunu içeriyordu. İşte tüm bunlarla beraber değerlendirildiğinde Apo'nun planının ne olduğu ve DTK'nın neyi kastettiği daha iyi anlaşılabilir.
Bu projeye göre; Apo ve PKK'lılar serbest bırakılacak, dağdaki teröristler şehre getirilip "maaşlı, sigortalı" milis yapılacak, kurulan özerk-federe devletin başına da Apo getirilecek. Bir sonraki aşamada da özerk Kürt bölgesi, Kuzey Irak'taki Kürtlerle entegrasyona gidecek. İşte Apo'nun projesi budur. Dahası ABD'nin projesi de… Bunların kime uygulatılacağının pek önemi de yok onlar açısından. Daha önce Apo'nun da söylediği gibi "Tayyip yapamazsa sırada Kılıçdaroğlu vardır"…
Fakat bu proje, sadece Güneydoğunun Türkiye'den kopartılmasından ibaret mi? Bizce ABD'nin orada durmaya hiç niyeti yok. Nerede mi duracak? Türkiye'de Türk kalmadığı zaman ABD de durur.
Nasıl mı?
Federal, "Türk'süz" Türkiye planı
Ahmet Türk'ün söyledikleri arasında bir ifadesi çok önemli… Satır arasında söylenilip geçilmesine karşın "Kürtler, yerlerinde ve bölgelerinde eşit hak ve özgürlükler ile yaşamak istiyor." cümlesi ciddi bir anlam taşıyor. "Kürt bölgeleri" derken Güneydoğu'yu, "yerlerinde" derken Kürtlerin yaşadığı Batı illerini kastettiği görülüyor. Batı illerinde Kürtlerin yaşadığı yerler ise bilinçli nüfus artışı ve göç politikasıyla uygulanan istila hareketi sonucu Kürtleştirilmiş bölgeler…
Daha önceleri yine Apo ifade etmişti, istedikleri "demokratik özerklik" sadece Güneydoğu'yu değil tüm Türkiye'yi kapsayacaktı. Bu son tartışmalarla beraber BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da benzer bir açıklama yaptı:
"Biz sadece Kürtler için Kürt bölgesi için demokratik özerklik istemiyoruz. Demokratik özerklikten kastettiğimiz otonom yerel yönetimlerdir. Otonom bölge meclisleridir. Güçlendirilmiş belediye meclisleridir. Bu da Türkiye için istediğimiz bir modeldir."
Bu söylemin eski liberallerin, Prens Sabahattin'lerin savunduğu "adem-i merkeziyet"ten ibaret olduğu sanılmasın. Bu daha sinsi bir plandır. PKK-BDP, Türkiye'nin içinden bir özerk Kürt bölgesi çıkarmakla yetinmek istemiyor. Türkiye'nin geri kalan kısımları da eyaletlere, federe devletlere bölünsün; ulus devletten eser kalmasın istiyor. Tabii bu da aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz ABD planı için üretilmiş bir tez.
En sonunda Kütlerin yönettiği bir "Kürdistan"ın yanında, Türklerin yönetmediği ama Kürtlerin ekonomik, siyasal tüm alanlarda son derece etkin olduğu federal bölgelerden oluşan bir Türkiye planlanıyor. Hatta bu federal bölgelerin içinde "haklarını yerinde almak" isteyen Kürtler için Kürt kantonları, özel statülü Kürt bölgeleri kurulacağını düşünmek bile aşırı değil. Bu tip kantonlar, İstanbul, İzmir gibi illerde şu anda da bulunan "Kürt gettoları"nın çekirdek kabul edilmesiyle de genişleyecektir. Kürt istilası ve saldırganlığı üzerinden genişleyecek olan bu kantonlar zamanla tamamen Kürt hakimiyetine girmiş bir ülke yaratacaktır.
İşte bu noktadan sonrası da "Türk'süz Türkiye" olur…
Öz savunma gücü değil, savunmasız Türk'e karşı Kürt hücum kıtası
İşin en can alıcı noktası da burada zaten… Bilindiği gibi gettolar çevreleri kalın duvarlarla çevrili, tecrit Yahudi mahalleleriydi Avrupa'da. Bunlar Batılı ırkçıların "pogrom" adı verilen saldırılarına ve yağmalarına maruz kalırdı sık sık. Sürekli bir savunla, içe kapanma ve daralma vardı bunlar açısından. İşin sonu Hitler'in, ırkçı soykırımı oldu…
Türkiye'deki "Kürt gettoları" açısındansa tam tersi bir durum söz konusu… Kürtlerin etrafını duvarla çeviren ya da onları rahatsız eden yok Türk şehirlerinde. Fakat tam tersine Kürtler bilinçli olarak kendilerine gettolar yaratıp buraları bir çeşit yayılma ve saldırı üssü olarak kullanma çabasındalar. Kürt mahalleleri, PKK'nın ve Kürt mafyasının o şehre hakim olmasının, daha önce BDP'li milletvekillerinin de belirttiği gibi "Türklere cehennem hayatı yaşatmasının" karargahı oldular. Şimdi Kürt savunma gücü planıyla bu durum daha da vahim bir anlam kazanmış oldu.
Artık Kürt ırkçılığı bir savunma gücünden bahsediyorsa, bunun aslında bir saldırı gücü olacağı konusunda tüm Türkler fikir sahibi. Kürt ırkçılığı, birebir örneğini Nazilerden alıyor. Dolayısıyla da PKK'nın örgütlediği bu "milis gücünün" bir Kürt hücum kıtası, Kürt SS ve SA'sı olacağı açık…
PKK ve ABD, Güneydoğu'da bir devlet örgütlenmesine giderken tabii ki buradaki hâkimiyetleriyle yetinmeyeceklerdi. Türkiye'nin batısında ve Türk çoğunluğunun bulunduğu diğer bölgelerinde de bir sindirme politikasını uygulayacakları beklenilmeli. Kürtlerin "demokratik özerkliği" böyle bir şey olacak işte… Güneydoğu'da egemenlik onlarda olacak, batıda kuracakları Kürt kantonlarında da biz kendimizi savunuyoruz diyerek oluşturulan Kürt hücum kıtalarıyla Türklere ırkçı terör uygulayacaklar, kan kusturacaklar.
Bugün bunu PKK aracılığıyla zaten yapıyorlar, fakat planlarını hayata geçirmeleri durumunda, bunu yapan aslında resmen tanınmış bir örgüt, bir milis gücü olacak. Nasıl ki, Kuzey Irak'ta peşmerge denilen faşist sürüsü, Türkmenlere ve Araplara "resmen" kan kusturuyorsa, vatanlarını ellerinden almaya kalkıyorsa Türkiye'de de aynısı uygulanacak…
İşin en kötü yanı ne mi? En kötü şey Türk'ün tamamen savunmasız bir durumda bırakılmış olması.
Bugünse neredeyse Türk'ü savunacak bir devlet bile elde kalmadı…
Bu da AKP'nin başarı hanesine yazılmalı!
Bir tarafta Kürtlerin hücum kıtaları, diğer tarafta kendi devletinin bile sahip çıkmadığı, savunmadığı Türk milleti…
Ve susup hiçbir şey yapmayan, izleyen vicdanlarımız…
İşte en acı olan da bu…