Türk

“Türkçe’yi öğreniniz, çünkü Türklerin egemenliği uzun sürecektir”. Hz. Muhammed
“Anadolu, sevecenlik ülkesidir”. İbn-i Batuta
“Allah, Türkleri aslan niteliğinde yaratmıştır. Onlar ölümden korkmazlar. ‘Ecelsiz ölüm olmaz, ölümü unutan öldürür, ölümden korkmayan yaşar’ inancındadırlar”. İbn-i Hassul (Tarihçi)
“Allah, benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları doğuda yerleştirdim. Bir milletin günah işlediğini görürsem, onları bu milletin başına sararım, demiş”.
“Türk’ü kim görürse görsün, büyüklüğüne bir de yücegönüllülüğüne bakarak ‘Bu adam Türk’tür’ der”.
Kaşggarlı Mahmut
“Anladım ki birçok adları özellikle değiştirmişler. Araplar, Acemler, Yahudiler, Frenkler, hep tarihimizi yanlış yollara sürüklemek için ellerinden geleni yapmışlardır”. Ebul Gazi Bahadır Han
“Gerçeklik, tüze (Ar. adalet) bir de özgürlüğün egemen olduğu ‘Güneş Ülke’nin gerçekleşeceğine inanıyorum. Çünkü Türkler var”. Campanella
“Türkler öldürülebilir, ama yenilemezler”. Napolyon
“Türkler, gerçekten acımalı (Ar. merhametli), hoşgörülü kişilerdir. Kutsalları ile yazgılarına saldırıları bağışlamazlar.. kendi dinlerinden olmayanlara ses çıkarmazlar. Bu soyluca bir davranış bir de ıra (Fr. karakter) değil de nedir?” Chateubriand
“Türkler, yeryüzünün en onurlu kişileridir. Kılınçları (Fay. huy) temiz, ovutları1 (Ar. ahlâk) pek yücedir. Yiğitler.. bir de onların bu erdemleri hiçbir süre bozulmaz. Dinsel, yurtsal erdemleri yansız her kişiye saygı aşılar. Onların yurd alplar, şehitler yurdudur. Böyle bir ulusa yağı (Far. düşman) olmak, bence kişioğluna yağı olmaktır”. Lamartin
“Türkler, yalancı olmadıkları gibi ikiyüzlü de değildir. Savaşta onurla ölmeyi, onursuzca yaşamaya yeğlerler. Kılıçla yendiği bir ulusun yarasını saran bir ulus varsa, o da Türklerdir”. Byron
“Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların ellerinden çıkma öyle yapıtlar var ki, bunlar uygarlığın birer bezeğidir”. Hammer
“Türklerin kadınları çavdur (Gr. namuslu), erkekleri yiğittir. Silâhlı ulusun canlı örneği Türklerdir. Türk ata biner gibi oturur, keşfe gider gibi uyanık yürür”. Moltke
“Türkler, iyiliksever, erdemli, doğru, güçsüzlere yardımı seven, aile çavduruna saygılı kişilerdir. Onlar yeryuvarını en saygın ulusudur”. Datrak
“Türkler doğunun çelebi ulusudur”. T. Gavtier (yazar)
“Türkler, söylendiği ve sanıldığı gibi barbar değildir. Kendi yüzyıllarında, bilinen uygarlığın doruğuna çıkmışlardır. Biz Çin kaynaklarına bakarak onları göçebe bilirdik eğer Türkler, şu toprak üstüne, gün ışığına çıkarılmış olan Karahoça boluğunda (Far. şehir) oturmuşlarsa ki oturmuşlardır. Onlar göçebe değildi. Tarihin pek erken çağlarında yerleşmişlerdi. Şu çağcıl boluğu ile daha başkalarını onlar kurmuşlardı”. Kozlov (Kazıbilimci)
“Yiğitlik, hadi neyse ama, Türklerde bunun yanında bir de erkeklik vardır. Onlara özgü olan bu onur sözle anlatılamaz”. Anderson (ABD’li asker)
“Ben okuduğum yapıtların etkisiyle Türkleri kıvçak2 (Ar. vahşî) sanıyor, onlardan tiksiniyordum. Ancak, derken onların yurduna gittim. Onları yakından gördüm bir de tanıdım. Onlarla birlikte yaşadım (...) şimdi iş değişti Türkler çok tatlı, çok doğru, çok arı, ince, uygar bir ulustur”.
Clauda Farrere
“Soyluluk, onur bir de abrı (Gr. namus)3, içtenlik, incelik, konukseverlik, yüreklilik, çok düşünmek ancak az konuşmak Türklerin en büyük nitelikleridir”. Hotham (günlükçü)
“Türkler, her süre onurlu, ağırbaşlı bir de güvenilir kişilerdir. Bu nitelikleri kölüsünde boluklusunda gizli.. ne varki baskın bir niteliktir. Bu duruş, onları tanımayan bazlarca4 (Far. yabancı) yanlış anlaşılmıştır (...) Türkler, gönülden kişilerdir”. G. Lewis (Profesör)
“Baylar.. Konya’daki İnce Minare’nin kapısı ile İstanbul’daki Süleymaniye’nin kapalarını5 (Ar. kubbe) yapan ulusa karşı böyle söylenemez. Sınırınızı biliniz6”. Eugéne Pittard (İsviçreli Prof.)
“Eğer, bir Türk devleti olmasaydı, onu oluşturmak gerekirdi”. Thiers (Fransız politikacı)
Evet, yukarıdaki alıntılar neler söylüyor, Yeryuvarı bugün nerede? Yuvar (Ar. küre) binyıllar içinde nereden nereye gelmiş?
Önce şunu söylemeliyim: Bizler bugün eskil çağların dört yöreden yönelmiş övgülerin gereksinim duyacak yazarlar değiliz. Bizler özünde (Far. zaten) övgüye yol açacak kimi nitelikleri içimizde taşıdığımız içindir ki bu “yaratı, tutum, eylem emeklerimizi” verip duruyoruz... ‘Öyleyse bu yazıyı niçin yazdın?’ diye sorabilir yad (Far. yabancı) kişiler, yadırgamam. Nedir ki, dediğim gibi, Türk böyle yaratılmış.. duyuncu (Ar. vicdan), bilinci tümden böyle olacak. Tersi söz konusu olmaz. Ama bugün –utanarak yazıyorum- kimi Türkler var ki onların “Türk” olmadıklarını biliyorum, ülkenin kırını, boluğunu, başboluğunu (Tür. Soğd. başkend) vıcık vıcık, lök gibi kaplamışlar, gidiyorlar kıyamete. Güle güle onlara.. biz işimize bakalım!..
O çağlarda bilinen yeryüzü –Türklerin varlığıyla sömürü çıkarları bozulmuşların dışında- niçin Türklere övgü yağdırmış?.. İşte size çok iyi bir bilimsel araştırma konusu... Yazarınızın bilimsel bir kimliği bulunmadığı için aklı erdiğince işin kılgısal (Fr. pratik) yanını, gerçeklik yanını irdelemeye çalışıyor...
Peki, Türk’ün dışında kalan budunlar, böylesine kişicil değerlere iye olmamışlar mı acaba? Kuşkusuz kişioğlunun (Ar. insanlık) yukarıdaki erdemlerden –bir de daha başkalarından- payları çok olmuştur. Ne yapalım ki, bizim payımıza da düşen bunlar olmuş (!). Görüyorsunuz, biz ünlü televizyoncumuz gibi ikide bir, karşısındakine “Bütün dünya Türk mü??!!” diye soranlardan değiliz...
Öyleyse sözü alalım bir de doğal ki ‘düşünce’yi, işte:
Her geçen gün gelişen “Tarih” ile onun kardeşi bilimler, gene gelişmekte olan iletişim araçlarıyla bilgi dağarımıza yeni yeni, bilmediğimiz, duymadığımız gerçeklikler taşıyıp duruyor. Bu bize bugüne değin beynimizin gözelerinde yer almamış bilgi verileri yüklemekte... Böylece bizlere gençliğimizde birer puslu söylence (Far. efsane) benzeri yansımış.. olmadı, hiç yansımamış gerçekleri getiriyor. Bu yeryüzü ölçeğindeki elveri (Ar. fırsat) tüm geçmiş çağlara –olabildiğince- tıpkı uzay teleskobu Hubble’a benzermişçesine bakabilmemize, yani nenler görmemize yol açıyor.
Öte yandan, o yıllardan bu yana süregelen engeller, sömürgeciler ile onların yerli kuyruklarınca bile bile (Ar. kasdî) köreltilmiş Atatürk atılımları.. bu yönetimlerin kısıtlamaları, iki paylaşım savaşı yıkımları, yoksullukları, yoksunlukları.. hala son 30 yılın Türk’ü mollalaştırma, kullaştırma yeltenmeleri.. büyük bilimsel olanaklara iye Sovyetlerin tarihsel gerçekleri çarpıtma, kundaklama edimleri.. Ortadoğu, Afganistan savaşlarının kazıbilimsel (Fr. arkeolojik), kültürel, yağmaları, yokedişleri.. Çin’in Doğu Türkistan (Sincan), Tibet ele geçirmesiyle yaptığı kıyımlar.. şimdi de sömürgen hava üsleri İç Asya’da.. bütün bunların yıkıcı etkileri gene (Far. Hâlâ) sürmekte...
Bu gözlemlerle şu gerçek, her alanda olduğu gibi bir kez daha ortaya seriliyor: Kişioğlu, yeryuvarında çağın getirdiği tüm olumlu gelişmeleri de, tüm olumsuz kalıtları da (Ar. miras) aynı sürede, aynı uzamda yaşıyor. Tek boyutlu bir gezegen yok. evrensel yin-yang7 ile eytişim (Fr. diyalektik), yargısını sürdürüyor...
Bu durumda ne yapmalı? Yapılacak olan, üstte değindiğim gibi uygarlık olgularını, gerçeklerini her durumda arayıp bulup ortaya çıkarmaktır. Ne mutlu bizlere ki birer köşede bu ereğe sessizce varmakta olan ‘Türklerimiz var, yaşamlarını bu kutsal işe adamışTürklerimiz’...
İşte bu yazının kaleme alınış nedeni: Günümüzün kirli, kirletilmiş gezegeninde, tanığı olduğumuz kişioğlu değerlerimizi anımsatmak, vurgulamak, öne çıkartmak... Eğer bir geleceğimiz olacaksa bu değerlerle olacaktır.
“Türk” denen üst değer bir yeryuvarı değerinden başka bir nen değildir.
TeVe’de gece gündüz “Türk, bir etnik (Tür. budunsal) grubun adıdır” diye yırtınan bölücülerin kulakları çınlasın!..
Dipnotlar:
1) Ovutlug: ahlâklı, (Biz küçükken çocuklar, ayıp bir söz söyleyene parmağını ağzına götürüp ‘sus’ imi yaptıktan sonra ‘Avv, avv...’ derlerdi, bu sözcükle ilgisi olmalı) (Ahmet Caferoğlu, “Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü”, Enderun K.y., 1993, İstanbul)
2) Kıvçak: Yabanî (Reşit Rahmeti Unat, “Yusuf Has Hâcip, Kutadgu Bilig”, TDK y., 1979, Ankara)
3) Abri: namus
4) Baz: yabancı
5) Kapa: kubbe. Türkçe’den Arapça’ya geçmiş. Çünkü kubbe bir Türk buluşu. (M. Ünal Mutlu, “Türk Dili ve Kenger Uygarlığı”, TDAV y., 2007, İstanbul)
6) Diyeceksiniz ki, bu özlü sözleri başta Türk’e kara çalmacılara (Ar. iftiracı) iletmek gerekmez mi? Tüzelisiniz.. ama bunlar Türkçe bilmezler, çevirisini ulaştırsanız bile çöpe atarlar. Çünkü okudukları gerçek çöp yazılarından başka bir nesne değildir. Onların adı “diyaspora”dır. “Mavi Kitap” türünden yüz yıl boyunca ürettikleri binlerce yalan, kurgu, düzmece, kara çalma, bozguncu (Ar. fesat) yayınları okurlar. Yeryüzünün 22 parlamentosundan Türklere –niteleyecek sözcük bulamadığım- inanılmaz lekeyi sürmeye kalkışan “Ermeni soykırımı” yargıları (Ar. karar) nasıl çıktı sanıyorsunuz?
7) yin-yang: Çin felsefesinde gerçekliğin iki durumu, kara-ak, yer-gök bg.