İki dil ve özerklik Anayasa'ya aykırı

Türkiye bölünmenin son perdesini oynuyor.
Bugüne kadar "Kürt sorunu adı altında Türkiye Yugoslavya yapılmak isteniyor" deniliyordu. Bugün baktığımızda, ne yazık ki, bu kadar iyi niyetli olmadıklarını görmekteyiz.
Gazetemizin başyazarı Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun, 4-5 yıl önce yaptığı tespitlerin, bugün karşımıza teker teker çıkmış olduğunu üzülerek izliyoruz. Üstelik bu olanlara sesimiz de çıkmıyor. Ergenekon tertibi adı altında Türk askerine yapılan asimilasyon ve etkisizleştirme hareketi, korku imparatorluğu yaratarak, halkı sindirmiş durumdadır.
Son umut askerdi ama, ne yazık ki, Ergenekon tertibi ile asker de etkisiz hale getirildi. AKP'nin iktidarından bu güne kadar, terör neredeydi şimdi nerede? Anlayacağınız nerden nereye geldik.
Teröristbaşını sorgulayan ekipte yer alan ve 2.5 yıldır Silivri'de tutuklu bulunan emekli Albay Hasan Attila Uğur, mahkemede şöyle demişti, "Terörist Öcalan sorguda ‘Sadece güneydoğuya değil, Türkiye'nin tamamına talibiz' dediğinde, ‘hadi lan!' demiştim, yaşananlarla görüyoruz ki doğruymuş. Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler ihanettir. Herkes şahit olsun. Onlarla gelen bir afta beni buradan çıkaramazsınız. Onlarla aynı aftan yararlanmayı şerefsizlik sayarım."
Kürt-İslamcı hareketin planı Türkiye'yi Türksüzleştirmektir. Arkasındaki emperyalist efendilerle birlikte uyguladıkları proje, Türk'ün olmadığı bir Türkiye'dir. Ümmetçi gelenekten geldikleri için ulus devletin ne demek olduğunu bilmeyen AKP iktidarının, Türkiye'yi resmen bir felakete sürüklediğini ibretle izlemekteyiz.
Ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruyacak ordumuz dahi kalmamıştır artık. Faşist bölücülerin hedefi haline gelmiştir Türkler.
Mersin olayı Türkler için bir çağrıdır
Nitekim son olarak Mersin'de yaşanan olay bunun ne kadar doğru olduğunu bize bir kez daha göstermiştir. Mersin'de oto galerici Metin Baydar, yeğeni Ş.P. ile birlikte, Derviş Tümüklü'nün sahibi olduğu DT Jasmin Türkü Bar'a gider. Baydar, bir ara sahnedeki türkücü Sarp Öztürk'ten Kürtçe söylemesini ister. Ancak, Öztürk, Kürtçe türkü bilmediğini dile getirerek bu isteği yerine getiremez. Sinirlenen Baydar, yeğeniyle birlikte saat 01.00 sıralarında bardan ayrılır. Yaklaşık bir saat aradan sonra geri gelen Metin Baydar tabancayla, evine gitme hazırlığındaki, evli ve 1 çocuk babası Sarp Öztürk, gitarist Göktay Okçu ve garson Ramazan Koç'a kurşun yağdırdıktan sonra kaçar.
Ne yazık ki "bu haberleri görmek yüreğimizi yakmış olsa da" tarih bizleri haklı çıkarmış, yıllardır yazdıklarımızın bugün teker teker karşımıza çıktığını göstermiştir.
Terör dünyanın neresinde olursa olsun açılım yaparak veya masaya oturularak çözülmemiştir, çözülemez de. Aksine açılımla beraber masada çözülen terör olmaz, ülkenin bölünmez bütünlüğü olur. Nitekim tarih örneklerle sabittir. Osmanlı padişahları da aynı hatayı yaparak Osmanlı'nın çöküşüne imza atmış bulunmaktaydı ama biz tarihten bir türlü ders almasını öğrenemeyen tek millet olarak tekrar tarihe geçeceğiz.
Geçmişini bilmeyen milletlerin geleceğine yön vermesi mümkün değildir. Bu düşünceyle yola çıkarak tarihten ders çıkartmak zorundayız, aklımızı başımıza toplamamız gerekmektedir. Dün Mersin'de meydana gelen olay yarın Türkiye'nin her mahallesinde yaşanacak kadar ciddi boyuttadır.
Yok edilmek istenen Türk örgütlenmek zorunda
Bu ülkede bunlar olurken kimseyi yanınızda bulamayacaksınız. Son umut olan asker, ne yazık ki, Ergenekon tertibiyle teslim alınmış, eli kolu bağlanmış durumdadır. Artık sesi çıkamayacak kadar etkisiz hale getirilmiştir, sesini çıkaran komutanların karşısına Ergenekon tertibi çıkarılarak "susun" denilmektedir. Genel Kurmay Başkanımızın adeta ağzı var dili yok, tüm bu olanlara düne kadar sesi çıkmadı, sonunda dün sesini duyduk. Genelkurmay, internet sitesinden bir açıklama yaptı eksik olmasın.
Ey Türkler, yalnızsınız! Tek umut birleşip ülkenin yönetiminde söz sahibi olmanızdır. Bu ülkeyi bölücüler, gericiler kurmadı ama bölücü ve gericiler yönetiyor. Bu ülkeyi atalarımız kurdu. Onlar arkasına İngiliz desteğini alarak bölüp parçalama planları yaparken, atalarımız bağımsızlığımız için Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da düşmanla savaşıyordu.
Ey Türkler, birleşin!
Ey Türkler, örgütlenin!
Ey Türkler, başka Anadolu yok!
Ey Türkler, Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkın!
Karşı tarafta bölücü, gerici bir hareket var. Terör yalnız Türkiye'nin doğusunda değil aynı zamanda batısındadır. Bugün Türkiye'de her mahallede bölücülük yapacak, yakıp yıkacak bir harekete ve güce ulaşmış durumdadır. Arkalarında ABD'si, AB'si, AKP'si bulunmaktadır. Dün Serap Eser'in molotofla ölümüne sebep olanlar, bugün 15 yaşında taş atan masum çocuklar olmuştur, yarın da öyle olacaktır. 15 yaşında taş atan masum çocuklar, yarın 25 yaşında terörist olarak, dağlarda Türk askerine kurşun atacaklardır. Bugün 15 yaşında taş atanı masum çocuk olarak görürsek, yarın karşınıza eli kanlı terörist olarak çıkacağını da kabul etmiş oluruz.
Bugün bölücülerin yaptığı tüm eylemler demokratik hak olarak kabul edilir. Demokratik hak molotof atabiliyor ama aynı demokratik hak yumurta atamaz.
Bu ülkede yaşayan herkes eşit haklara sahip bulunmaktadır. Bu ülkede seçme ve seçilme haklarından, iş kurma, fabrika açma, şirket kurma, seyahat etme, mal mülk edinme, devletin her kademesinde görev alma gibi tüm haklardan her vatandaş eşit şekilde faydalanmaktadır. Aksini iddia edebilecek ve iddiasını kanıtlayacak tezi olan varsa buyursun meydana çıksın.
Türkiye'nin geldiği son nokta ise bölücülüğün, gericiliğin ülkeyi Yugoslavya'nın bölünmesinden daha vahim bir noktaya getirmiş olduğudur. Yıllardır aydın olarak kabul ettiğimiz kesimlerin, liboşların Yugoslavya örneği boşa çıkmıştır. Bugün Türk'e bir karış toprak dahi çok görülmektedir. Geldiğimiz nokta, ne yazık ki, budur. Türk yok edilmek istenmektedir.
Bölücünün bile temsilcisi var ama Türk'ün yok
Türkiye'nin gelmiş olduğu noktaya bakacak olursak:
İmralı'dan bölücübaşının tehdit ettiği bir Türkiye var, üstelik bu tehditlere pabuç bırakmayacak irade, ne yazık ki, bulunmuyor. Aksine uzlaşan, bölücülüğe taviz veren AKP hükümeti, beraberinde ise CHP'si, MHP'si var.
Karşımızda Türkiye Cumhuriyeti'ne açıkça savaş ilan etmiş bir örgüt ve örgütün elebaşı var. Üstelik bu örgüt başının 30 bin kişinin katili olduğu ve katilliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde tescillenmiş bulunmaktadır. Bu örgüt başı İmralı'dan Türkiye'yi yönetiyor, TBMM'de vekilleri dahi var.
Bugün bölücülüğün bile temsilcileri varken, ey Türkler, sizi temsil edecek haklarınız koruyacak temsilciniz mecliste bulunmuyor. Bugün mecliste vekil olarak tayin edilen temsilciler, bölücülüğün ve gericiliğin hizmetindeler. Bunun için birleşip ülke yönetiminde söz hakkına sahip olmak zorundasınız. Türkün iradesini savunacak Türkün kendisidir!
Ey Türkler, bugün ülkeyi bu hale getiren iktidar sahiplerinin arkaları sağlamdır. Emperyalist efendilerine sırtlarını dayamışlardır, onların tuzu kurudur. Halkı tarikatların ve bölücülerin eline teslim ederek sadakaya muhtaç ve cahil bırakmışlardır. Siz hiç fakir bir milletvekili gördünüz mü? Veya bir çiftçiyi vekil olarak görünüz mü? Göremezsiniz, ama teröristin milletvekili olduğunu hep beraber izledik, hapishaneden bir teröristin nasıl vekil olarak meclise gelip bölücülük yaptığını seyrettik.
Sonuçta olan yine fakir ve cahil bırakılmış halka olacaktır. Bunlar yıllardır üzerinde çalışılan uzun soluklu okyanus ötesi bir projedir. Bugün bu projeleri uygulayacak toplum mühendisleri vardır. Belinen nokta ise bu projenin son aşamasıdır.
İki dil ve özerklik Anayasa'ya aykırıdır
Bugün bu ülkede, ayrı bir dilden bahsediliyor.
Bugün bu dilin üniversitede enstitüleri açılmaya başladı.
Bugün bu dilin anayasaya girmesi konuşulmaya başladı.
Yarınki adım, bu ülkede, Anayasaya rağmen bu dili resmileştirmek olacaktır. Devletin resmi dili Türkçedir. Buda 1924'ten bu yana tüm anayasalarımızda değişmez ve değiştirilemez maddeler olarak açıkça belirtilmiş olmasına rağmen yapılacaktır.
Anayasa'ya rağmen özerklikten ve eyaletten bahsedilmektedir. Bugün Anayasa'da açıkça yazdığı üzere, "Türkiye Cumhuriyeti"nin resmi dili Türkçedir". TRT televizyonu devletin resmi televizyonudur ve henüz özelleşmemiştir, devleti temsil eder. Buna rağmen TRT Televizyonlarından Türkçe'nin haricinde farklı dillerde yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınlar Anayasa'ya aykırıdır. TRT hala devletin televizyonudur. Bu duruma dava açacak bir savcı bu güne kadar çıkmadığı gibi vekiller de sessiz kalmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'ne, Atatürk ilke ve inkılâplarına, laikliğe karşı olan ve bunları hedefi haline getiren Kürt-İslamcı bir hareket var. Bu hareketin amacı Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısını ortadan kaldırarak, Anayasa'da değiştirilmez olan maddeleri değiştirmek. Yerine eyalet sistemini getirmek, Türkiye'nin yönetim şeklini ele geçirmek, Türkiye'yi Türksüzleştirmektir.
Türkiye Cumhuriyeti, tek millete dayalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, üniter bir ulus devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, ölüm kalım mücadelesi verilerek kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşmasıyla bunu dünyaya duyurmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler, demokrasi adı altında devletin bu niteliğini değiştirecek girişimde bulunamazlar. Bu girişimlerde bulunmak suçtur.
Tek millete dayalı üniter devletin Anayasa'da açıkça yazdığı üzere, değişemez şartları vardır. Bu değişemez şartları, hiçbir yönetici veya devletin bir yetkilisi, müzakere edemez. Müzakere etmesi suçtur.
Tek dil-tek millet-tek bayrak-tek devlet Anayasa'sı
Madde-1: Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk'ten başka bir millet, devletin kurucu unsuru kabul edilemez, devlete ortak yapılamaz. Hiçbir yönetici veya devletin bir yetkilisi olan bir kişi, bu konuyu müzakere edemez. Müzakere etmesi suçtur.
Madde-2: Türkiye Cumhuriyeti, bir ulus devlettir. Ulus devletin tek bir resmi dili olur; "Türkçedir." İkinci bir dilin resmi dil haline getirilmesi suçtur. Hiçbir yönetici veya devletin bir yetkilisi, müzakere edemez. Müzakere etmesi suçtur.
Madde-3: Türkiye Cumhuriyeti içerisinde, herhangi bir etnik gurubun diliyle eğitim öğretim yapılamaz. Farklı bir dille eğitim yapılması, enstitü açılması, Anayasa'ya aykırıdır. Devletin yetkilisi olan bir kişinin "farklı, farklı lisanlar var bunlara bizim lisanımızdır. Bunların hepsine sahip çıkacağız, bunun için farklılıklarımız bir zamanlar olduğu gibi korku olarak görmeyeceğiz" demesi, Türkçenin yanına ikinci bir dilin müzakereye açılması, bu dilin enstitülerinin kurulması suçtur.
Madde-4: Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin tek bir bayrağı vardır. İkinci bayrak taleplerini açıkça ortaya koyanlarla hiçbir yönetici veya devletin hiçbir organının müzakere etmesi, görüşmesi kabul edilemez. Devletin yetkilileri ivedi olarak soruşturma açmakla yükümlüdür, sessiz kalmak da suçtur.
Madde-5: Türkiye Cumhuriyeti yerine Türkiye olmasını istemek, özerklik istemek, federal yönetim şekli istemek, Türkiye Cumhuriyeti üniter devlet sistemine aykırı taleplerdir. Bunları müzakere etmek, tartışmaya açmak suçtur. "Geçmişte olduğu gibi farklılıklarımızdan korkmayacağız" demek yanlıştır. Aksine bu farklılıklardan korkmamız gerekmektedir. Bunlar ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı olan farklılıklardır. Hedeflerinde, arkasındaki emperyalistlerle beraber Türkiye Cumhuriyetini bölmek vardır.
Madde-6: Türkiye Cumhuriyeti'ne, üniter devlet yapısının yerine İtalya, Almanya gibi devletler örnek olarak gösterilemez. Bu devletlerden hiçbiri üniter devletten federasyona geçmemiştir. Aksine ayrı, ayrı parçalardan oluşmuşlardır; yani parçalardan bir bütün olmuşlardır. Bizde ise tersinden bir gidiş vardır; yani bütünden parçalara gidilmek istenilmektedir.
Madde-7: Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin hiçbir yabancı ülkeye borcu kalmamıştır. Borç olarak alınmış olan paraların 10 katı faiz olarak ödenmiştir.
Soykırım adı altında talep edilen tazminatlar gerçekle ilgisi ve alakası bulunmayan tarihi çarpıtmalardır. Devletin hiçbir organı veya yetkilisi bu tür etnik gruplarla veya milletlerle müzakere edemez. Türkler bu toprakları can vererek, kan dökerek almışlardır. Türkler topraklarının can vermeden, kan dökülmeden verilmesini kabul etmez.
Madde-8: Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri veya yetkilileri, herhangi bir etnik grupla özerk bölge, Türkçe'nin yanına ikinci dil gibi söylemlerini açıkça söyleyen bir grup ve partililerle hiçbir şekilde pazarlığa oturamaz. Bu talepler İmralı'daki terörist başından bizzat istenmektedir. Bu gruplarla pazarlığa oturmak, tek millete dayanan ulus devlete ihanet anlamına gelmektedir.
Madde-9: Türkiye Cumhuriyeti, başbakanlığa bağlı bir kurum veya organın herhangi bir yetkilisinin terörist başıyla görüşmesi, ulus devlet yapısına aykırıdır ve bağışlanamaz. Anayasa'da açıkça yazmaktadır ve bunların görüşülmesi suç sayılmaktadır.
Madde-10: Türkiye Cumhuriyeti'nde milli irade, demokrasi, hoşgörü gibi kavramlarla Türk milletine dayalı üniter devlet yapısının yanına ikinci bir milleti ortak olarak kabul etmek, Anayasa'ya aykırıdır ve suçtur. Bunlara sesi çıkmayanlar bu suça ortak olmaktadır.
Demokrasi aynı zamanda bir kurallar ve kanunlar rejimidir. Gerekli kanunlar çıkarılır, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğü için uygulanır.
Gerçek milli irade, bölünmeye müsaade etmeyen milli iradedir.