AKP'yi Daha da Eritecek 5 Kriz


AKP'yi en iyi tanıyan, en iyi analiz eden gazetecilerden biri olan Ruhşen Çakır, AKP'de 29 mart yerel seçimlerinden sonra yaşanacakları yazdı. Çakır, "Erdoğan'ın işi giderek zorlaşıyor" dedi ve AKP'nin oyunu eritecek beş krizi açıkladı.

Düşüş sürer mi
AKP'nin oy oranının 29 Mart yerel seçimlerinde gerilemiş olması şu soruyu beraberinde getirdi: “Geçmişte diğer birçok partinin başına geldiği gibi AKP de düşüşü durduramayacak mı? Yoksa bir yolunu bulup yeniden yükselişe mi geçecek?”

Tatil de yaramadı
29 Mart yenilgisinin ardından tatile çıkan Başbakan Erdoğan'ın yeniden kamuoyunun karşısına çıkacağı TBMM Grup konuşmasının bu soruyu cevaplayabilmemiz için birçok ipucu verebileceğini düşünmüştük. Fakat Erdoğan seçim sonuçlarından ekonomik krize, Kıbrıs seçimlerinden Azerbaycan ile yaşanan olumsuzluklara ve nihayet Ergenekon soruşturmasına değinmesine rağmen “düşük profilli” bir konuşma yaptı. Bunda yenilgi psikolojisini henüz üzerinden atamamasının etkisi olduğu muhakkaktır, fakat AKP'nin bir dizi sorunla boğuşmasının ve bunları çözme şansının her geçen gün daha da azalıyor olmasının esas belirleyici husus olduğunu düşünüyorum. Genel seçimlere kadar AKP ve Erdoğan'ı çok ama çok zorlayacak bu sorunların bazılarını hatırlayacak olursak:

AKP'nin oyunu eritecek beş kriz
Ekonomik kriz: Erdoğan “teğet” te ısrarlı ancak peş peşe gelen istatistikler Türk ekonomisinin küçüldüğünü, işsizliğin rekor derecede arttığını, kısacası vatandaşın krizden birinci derecede etkilendiğini gösteriyor. IMF ile anlaşma durumunda belli bir rahatlama beklenebilir ancak kriz psikolojisinden çıkmak kolay olmayacağa benziyor.

Kürt sorunu: 29 Mart'ta AKP'nin zaten ne olduğu tam anlaşılamayan Güneydoğu stratejisinin iflas ettiğini gördük. İktidar partisi DTP'nin “kimlik politikası”nı etkisiz kılamadığı gibi PKK'yı devre dışı bırakma yolundaki girişimlerinden de sonuç alamayabilir. Havaların ısınmasıyla birlikte PKK'nın yeniden terör eylemlerine başlaması durumunda sorunların daha da derinleşeceği açıktır.

Avrupa Birliği: Fransa ve Almanya'nın başını çektiği bir grup Türkiye'nin tam üyelik sürecini sabote etmede kararlı gözüküyor. AKP hükümetiyse düşmanlarını çatlatacak bir reform dinamizmi sergileyemiyor.

Kıbrıs: AB konusunda çok önemli bir eşik olan Kıbrıs sorununda, UBP'nin tek başına iktidara gelmesiyle AKP iyici açığa düştü. Erdoğan'ın dün dile getirdiği “Cumhurbaşkanı Talat'ın elini zayıflatmayın” türü üstü kapalı tehditlerin UBP üzerinde ne derece etkili olabileceği kuşkulu.

Ermenistan ile ilişkiler: Uzun süreden beri Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek için hummalı bir faaliyet yürüten AKP hükümeti Bakü yönetiminin sert itirazları ve lobi kampanyalarıyla birlikte ciddi bir biçimde sarsıldı. CHP Lideri Baykal'ın MHP'yi bile sollayarak “Karabağ Davası”nın şampiyonluğunu yapıyor olması, bu konunun AKP'nin yumuşak karınlarından olduğunu kanıtlamaya yeter.

Ergenekon: İkinci İddianame, Ergenekon soruşturmasına kuşkuyla bakan kesimlerin önemli bir kısmını tatmin etmişti. 12. dalgayla birlikte işler yine karıştı, soruşturmaya başından beri karşı çıkanların ellerini güçlendirdi. “İyi günler” de Ergenekon'un “savcısı” olmaktan çekinmeyen Erdoğan başta olmak üzere AKP'lilerin, 12. dalga ile başlayan “kötü günler” de “kimse hukuki sürece müdahale etmesin” noktasına gelmiş olmaları birçok kişiyi tatmin etmiyor, özellikle de laikliğe duyarlı vatandaşları. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da söylediği gibi bu soruşturma artık açık biçimde AKP'ye zarar vermektedir ve iktidar partisi bu durumdan nasıl sıyrılabileceğini bilmemektedir. Dün TBMM'de sohbet ettiğim çok sayıda AKP'li milletvekilinin gelinen noktadan epey rahatsız olduklarını, özellikle “transfer” isimlerin bazılarının, tıpkı Günay gibi rahatsızlıklarını belki de ilk kez bu kadar açık ve sistemli bir şekilde dile getirdiklerini gözledim.

Yeniden yapılanma: Seçim yenilgisinin şokunu atlatabilmek için Erdoğan'ın hem kabine, hem TBMM Grup yönetimi ve esas olarak da parti yönetiminde yeniden yapılamaya gitmesi şart gibi gözüküyor. Kulislerde çok sayıda isim farklı yerlere yakıştırılıyor fakat bunlardan birkaç istisa dışında hiçbirinin “aranan kan” olabileceğini, AKP'ye yeni bir heyecan ve dinamizm getirebileceğini sanmıyorum. Bunun en önde gelen nedeni AKP'nin ne zamandan beri “Erdoğan partisi” olmasıdır. Dolayısıyla AKP'nin çıkış yapabilmesi için öncelikle Erdoğan'ın kendini yenilemesi ve bugüne kadar girişip hemen hepsini yarım bıraktığı açılımları (Kürt, Alevi, merkeze yerleşme vb.) her türlü riski göze alıp ve ne yapıp edip tamamlaması gerekiyor.