TMMOB METALURJİ MÜHENDİSLERİ ODASI Temmuz 2003 - BOR RAPORU / 6

3-BOR VE ÜRÜNLERİNİN KULLANIM ALANLARI

Bor bileşiği olarak, ilk tanınan ve kullanılan bileşik olan tinkalin (Sodyum Tetraborat-Boraks) bazı medeniyetlerce çok eski zamanlardan beri kullanıldığı bilinmektedir. Sümerler ve Etiler dönemlerinde metallerin yüzeyindeki oksit tabakasını çözme işlevi nedeniyle altın ve gümüş işlemeciliğinde lehim elemanı olarak, yine Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinde antiseptik olarak, Çin’de seramik ve cam üretiminde, Romalılarda arenaların tabanına dezenfektan olarak ve cam yapımında, Arap doktorların ise ilaç olarak boraks kullanıldığına dair kaynaklar bulunmuştur. Bu dönemlerdeki bor bileşenlerinin Tibet’ten getirildiği belirtilmekteyse de, Romalıların Anadolu kaynaklarını da kullanmış olmaları büyük bir olasılıktır.

Yeknesak ve çok spesifik kimyasal karakteristiklerinden dolayı, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra bor kimyasının hızla gelişmesi sayesinde, bugün hammadde, rafine ürün ve bor bileşikleri şeklinde, en az 200’ünde alternatifsiz olmak üzere, adeta beşikten mezara kadar diyebileceğimiz 250’yi aşkın kullanım alanı oluşmuştur. Bor, ilave edildiği malzemelerin katma değerlerini olağanüstü derecede yükseltmekte, bu nedenle bugün sanayinin tuzu olarak adlandırılmaktadır. Gelişen teknolojiler, bor kullanımını ve bora bağımlılığı artırmakta, borun stratejik mineral olma özelliği giderek daha da belirginleşmektedir.
1997 yılı son kullanım alanlarına göre D-nya tüketimi TABLO-7’de verilmiştir. Nihai kullanım bazında bor tüketimi, bor ve ürünlerinin kullanım alanları daha detaylı olarak TABLO-8 ve TABLO-9’da özetlenmiştir.

TABLO-7’de görüleceği üzere nicelik olarak en fazla bor tüketimi bor fiberleri alanındadır. Ham ve rafine ürünler dışında Bor Sektöründe nihai ürün olarak ta sınıflandırılan “Özel Bor Bileşikleri” genellikle başka maddelere katılarak onlara ileri teknoloji malzemesi özelliği kazandırırlar.

Özel bor bileşiklerinin dünya pazar hacminin 80-400 Milyar $ arasında olduğu çeşitli kaynaklarca belirtilmektedir. Bu fark, bor özel bileşiklerinin dünya üretim-tüketim rakamlarının strateji gereği yayınlanmamasından kaynaklanmaktadır. Öte yandan, her bir özel bor bileşiğinin fiyatı üretiminde uygulanan teknolojik seviye, kullanım alanı, üretim miktarı ve ürünün kalitesine göre oldukça farklılık göstermektedir.

Özel Bor Bileşikleri’nin en yaygın kullanım alanlarıni; Tarım, İnşaat, Metalurji ve Malzeme, Kimya ve son yillarda daha yoğun olarak gündeme gelen Enerji olarak sıralayabiliriz.

Bor’un tarımda kullanımı ile ilgili bilgiler 8.yüzyıla kadar dayanmaktadır. Çok küçük miktarlardaki bor bitkilerin çiçeklenmesinin kontrolünde, polen üretiminde, yeşermesinde ve tohum ve meyve gelişiminde önemli rol oynamakta, bitkilerde yaşlı yapraklardan yeni yetişenlere ve köklere şeker taşımasını sağlamaktadır. Bor doğal olarak toprakta bulunmasına rağmen bazı bölgelerdeki yoğun yağışlar, coğrafi koşullar ve tarım yöntemlerindeki farklı uygulamalar nedeniyle bor oranı azalarak bitkilerin ihtiyacı olan ve yukarıda belirtilen fonksiyonları yerine getiremeyecek oranlara düşmüş olabilir. Böyle alanlarda kullanılan gübrelerde bor kullanılması bitkilerin yetişmesinde önemli rol oynamaktadır. Böyle alanlarda kullanılacak bor miktarı hektar başına 0.2 ila 4 kilogram arasında değişmektedir. Pamuk, mısır, soya fasulyesi gibi bazı bitkilerde daha yüksek oranda bora ihtiyaç duyulmaktadır.

Bitkilerde bor kullanımı konusunda yukarıda yapılan açıklamalarda da görüleceği gibi, birçok bitki belirli oranlarda bor içermektedir. Bu bitkilerin tüketimi esnasında da insanlar belirli oranlarda bor almaktadır. Çeşitli çalışmalarda bitkilerden, sudan ve diğer yiyeceklerden alınan 1-3 miligram düzeyindeki borun insanlar tarafından beslenmede kullanıldığını ortaya çıkarmıştır. Henüz borun insan sağlığı için gerekli olduğu konusunda kesin kanıtlar olmasa da, bilim çevrelerinde ve Dünya Sağlık Örgütü’nde insan sağlığının devamı için borun gerekli olduğu konusunda genel bir inanış bulunmaktadır. İnsan için gerekli olduğu düşünülen bor, insan hayatında hergün yediğimiz gıdalardan bir şekilde alınmaktadır. veya birçok içecekte, kahvede, şarapta birada bulunmaktadır. İnsanların günlük olarak aşağıda belirtilen miktarlarda bor tüketmeleri de tıp çevreleri tarafından tavsiye edilmektedir.

Bazı çevrelerde hafızanın kuvvetlendirilmesinde, algılamanın artırılmasında ve el-göz koordinasyonunun sağlanmasında rol oynadığı ifade edilmektedir. Eklem iltihaplarının tedavisinde de benzer şekilde etkili olduğu konusunda araştırma sonuçlarına ulaşılmıştır.

Bor minerallerinin kara ve deniz ulaşımında kullanılan araçlarda da (otomobil, kamyon, lokomotif, gemi) yapı elemanlarına ilave olarak diğer yakıtlarla karşılaştırıldığında yüksek yoğunlukta enerjiye sahip olması nedeniyle, yakıt olarak ta kullanımı konusunda yapılan araştırmalar olumlu sonuçlara gitmektedir. Yandıklarında enerji salam elementler içinde Bor 92.77 megajul/Litre yanma enerjisiyle alüminyumdan sonra gelmektedir. Bu nedenle Bor elementini bir enerji kaynağı olarak kullanılabilirliği üzerinde 1950’li yıllardan beri yapılan çalışmalar da yoğunlaşmıştır.

ELEMENT

ENERJİ

(Mjul/Lt.)


ELEMENT

ENERJİ

(Mjul/Lt.)

Hidrojen

8.03


Karbon

54.01

Lityum

15.69


Magnezyum

29.52

C8H18

33.22


Alüminyum

357.42

Berilyum

86.15


Silis

51.55

Bor

92.77


Fosfor

43.01

Uçak ve havacılık endüstrisinde bor kullanımı giderek artan bir seyir izlemektedir. Bu sanayilere yönelik, ağırlıklı olarak ABD, Avrupa, Rusya ve Japonya’da yapılmakta olan araştırma uygulamaları dikkat çekicidir. Aerodinamikteki gelişmeler, yüksek hız kanat uygulamaları, yüksek ısıya dayanımlı gövde, düşük ağırlık, yüksek kapasite ve benzeri uygulamalar üzerinde yürütülen tasarım ve geliştirme çalışmaları havacılık ve uzay sanayiinde kompozit malzeme kullanımını oldukça yaygınlaştırmıştır. Bu araştırmalar daha çok aksamlarda kullanılan yapı elemanları ve yakıtlara yöneliktir. Ancak büyük bir gizlilik içinde yapılan araştırma ve uygulamaları ile ilgili bilgilere maalesef ulaşılamamaktadır.

Havacılık sanayiinde üretilen araçlarda kullanılan malzemenin büyük bölümü borlu kompozit malzemelerdir. Radarlarda görünmezliği sağlamak amacıyla geliştirilen Tomahawk füzeleri, F-15, F-14, B-1, U-2, SR-71 Blackbird, F-117 Stealth Fighter, F-22, B-52 savaş uçakları, Blackhawk serisi helikopterler ve Fransız Mirage uçakları ile Airbus ve Boeing yolcu uçaklarında yapı elemanları ağırlıklı olarak bor katkılı kompozitlerden yapılmaktadır.

Öte yandan özellikle uzay sanayiinde bor kullanımının önemli boyutlarda olduğu açığa çıkan Rusya’nın geliştirdiği Rus uzay mekiğine “Bor (Boron Space Shuttle)” adının verilmesi dikkat çekicidir. (http://www.moscowaircraft.com/shows3. htm)
1952 yılında Amerikan hava ve deniz kuvvetleri, bilinen hidrokarbonlardan en az %50 daha fazla enerji veren bor hidrojen bileşiklerini(Boranlar) roketlerde ve atmosfer üstü uçaklarda yakıt olarak kullanmak üzere, yüz milyonlarca dolar hacimli araştırma kurumları ve şirketlerce yönetilen projeler başlatmıştır. HEF=High Energy Fuel projesi, ZIP Fuels Projesi, HERMES, X-Files vb. gibi isimlerle anılan proje çalışmalarının bazıları sonuçlanmıştır.

Bugün ABD ordusu tarafından kullanılan ileri teknoloji ürünü savunma ve saldırı silahları ile savaş uçaklarının tamamı Zip ya da Hermes olarak adlandırılan projenin ürünüdürler. Örneğin; U-2, SR-71 Blackbird, F-117 Stealth Fighter, F-22, B-52 savaş uçaklarının tamamı Zip projesi kapsamında üretilen XB-70’in geliştirilmiş tasarımlarıdır. Geliştirilen yakıtlar, yaklaşık aynı tarihlerde üretilen XB-70 Valkyrie "Boron Bomber" bombardıman uçağı ve SR-71 Blackbird süpersonik stratejik bombardıman uçaklarında ‘Pentaboran’ ve ‘Etilboran’ olarak isimlendirilen bor katkılı yakıt kullanılarak uçakların hem hızları hem de uçuş mesafeleri artırılmıştır. Daha sonra geliştirilen F-117 “Stealth Fighter” Meteor (MRAAM) uçakları ve General Dynamics firması tarafından üretilen BGM-109 Tomahawk, UGM-109 Tomahawk füzelerinde de bor katkılı yakıtlar kullanılmaktadır.

Bor üzerinde yürütülen araştırmalar sadece ABD ile sınırlı değildir. Örneğin Avrupa Uzay Ajansı’da aynı zamanda bor ve borlu yakıtlar üzerine çalışma yapan bir başka kurumdur. Anılan Ajans, geliştirdiği üç tip borlu yakıtı Avrupa Patent Ofisi’ne tescil ettirerek patentini almıştır. Bugün Ariane roketlerinde kullanılan yakıtlar da borlu yakıtlardır.

ABD Fosil yakıtların yakın bir gelecekte tükeneceği gerçeğinden hareketle gelecekte ulusal enerji ihtiyacının temini ve bunun garanti altına alınmasını teminen1970 li yıllarda Enerji Bakanlığı kontrolünde alternatif enerji kaynakları ve teknolojileri programını başlatmıştır. Daha sonraki yıllarda alternatif enerji ve kaynakları ve teknolojileri programına ve projelerine düşük ya da sıfır emisyonlu yaklaşımlar hakim olmaya başlamıştır. Üzerinde durulan en önemli enerji kaynağı ise Hidrojen enerjisidir.
Yakıt olarak kullanılabilecek olan Hidrojen üretimi ya elektroliz yöntemi ile suyun ayrıştırılması ya da petrol kalıntıları, kömür, benzin, vb gibi hidrokarbonlardan yapılmaktadır. Fakat, hidrojenin depolanması, taşınması ve kullanım pratiğinde hem fiziki olarak hem de maliyet yönüyle güçlüklerle karşılaşılmıştır. Buna rağmen mevcut fosil yakıtlara bir alternatif olması nedeniyle, deyinilen bu güçlüklerin aşılması için yapılan araştırmaların olumlu sonuçları alınmaya başlamıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar sonucu yakıt pilleri (fuel cell) Hidrojenin araçlarda enerji kaynağı olarak kullanımının önünü açmıştır. Yakıt pilleri sisteminde hidrojen enerjisi doğru akımlı elektrik enerjisine dönüştürmektedir. Özellikle son yıllarda, Yakıt Pilleri üzerinde yapılan çalışmalar Hidrojen taşıyıcısı olarak Bor mineralini ön plana çıkarmış, hem hidrojen üretimi hem de yukarıda değinilen güçlüklerin yenilmesiyle ticari olarakta kullanım alanı bulmuştur.

1998 yılında "yeni, temiz ve bol" enerji kaynakları üretmek için New Jersey'de kurulan Millenium Cell,çevre dostu hammaddeler kullanarak hidrojen ve elektrik enerjisi üreten teknolojiler geliştirmektedir. Geliştirilen teknolojilerde enerji elde etmek için kullanılan hammaddeler; saf su ve Sodyum Borhidrit’tir, Bu teknolojinin dayandığı “Hydrogen on Demand™”(İstenildiği kadar Hidrojen) sistemi sayesinde sadece ulaştırma araçlarında değil, piller için de uygulanabilir bir teknoloji olmasından dolayı mobil enerji kaynağı olarak ta çok geniş bir sahada uygulama alanı bulmuştur.

Bu gelişmeler sonunda Millenium Cell, 2000 yılı içinde Daimler-Chrysler, Rohm&Hass, Avantium, Ballard ve U.S. Borax ile Stratejik ortaklık anlaşmaları imzalamıştır. Daimler Chrysler de yeni geliştirilen bu teknolojinin otomotiv sanayiinde kullanımına yönelik olarak Nissan, Honda, Wolkswagen, Mitsubishi Motors,Toyota, General Motors ve Ford otomotiv firmaları ile işbirliğinre gitmiştir. Daimler Chrysler, Millenium Cell’ ile yaptığı ortaklığın ilk ürününü 12 Aralık 2001 de Detroit Otomobil Fuarında sergilediği “Town& Country Natrium” adını verdiği, bir minivan aracı tanıtmıştır.

Yine Millennium Cell Firması tarafından 15 Nisan 2002 tarihinde yapılan açıklamaya göre; Millennium Cell ve Seaworthy Systems arasında Denizcilik Sektöründe gemilere ve liman hizmetleri için bu teknoloji ile, ABD’de birçok limanın, Çevre Koruma Ajansı’nın belirlemiş olduğu hava, su kalite standartlarının dışına çıktığı ve ciddi miktarlarda cezalarla hatta kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı sırada, tek emisyonu su buharı olan enerji üretmek amacıyla bir anlaşma imzalanmıştır. Seaworthy Systems’in Başkan Yardımcısı Matthev Winkler, şirketlerinin “Hydrogen on Demand ™” sisteminin hidrojen kaynaklı yakıt hücrelerini ve içten yanmalı motorları da bünyesine alan denizcilik uygulamalarında kullanımı konusunda sağlayacağı faydaları değerlendirme imkanına kavuştuklarını ifade etmektedir.

Başta ABD olmak üzere Fransa Japonya gibi ülkelerde bir taraftan Yakıt Pilleri üzerinde çalışmalar ticari projelere dönüşürken, diğer taraftan da bor elementinin enerji potansiyelinden yararlanmak için içten yanmalı bor motorlarda saf oksijenle motor içerisinde yakarak doğrudan yakıt olarak kullanımı üzerindeki araştırmalara devam edilmektedir. Bu konuda endüstriyel anlamda somut bir sunuca henüz ulaşılamamıştır.

Japonya son yıllarda borhidrit yakıtlar üzerinde önemli çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar bir taraftan üniversiteler tarafından yürütülürken diğer taraftan özel şirket ve gruplarda bu çalışmalara yönelmiştir. Bu çalışmalarda Petrol, methanol, metal hidrit, likit hidrojen, sıkıştırılmış hidrojen ve Borhidrit yakıtın ağırlık, güç ve kontrol, güvenlik, emisyon ve maliyet parametreleri dikkate alındığında Borhidritin tartışmasız bir üstünlüğü olduğu ifade edilmektedir. Çevreci enerji kaynağı araştırmalarına neredeyse bir ömür adayan Kogain Üniversitesi, Çevre ve Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Seijiro Suda;taşınabilir yakıt hücresi için borhidrit’e dayalı bir yakıtın dışında bir başka yakıtı dikkate almayacağını söylemektedir.

İSTANBUL (A.A)-11.08.2002-Isıya dayanıklı camdan buzdolabına, seramikten otomobile, dijital saatten bilgisayara kadar hemen her alanda kullanılan ``bor`` madeninde Türkiye rezervinin, dünya tüketimini 250-500 yıl karşılayacak düzeyde olduğu bildirildi.TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Malzeme ve Kimya Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ersan Kalafatoğlu, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, yeryüzünde bilinen 109 elementten biri olan borun, doğada ancak boratlar olarak adlandırılan bileşikler şeklinde bulunduğunu söyledi. ``Dünya daki bor yataklarının yaklaşık yüzde 66`sı Türkiye`de. Bu rezerv, dünya tüketimini 250-500 yıl karşılayacak düzeydedir`` diyen Doç. Dr. Kalafatoğlu, Türkiye`deki bor yataklarının 1865 yılında yabancılar tarafından işlenmeye başlandığını, 1950`lerden itibaren de Etibank`ın bu işi yürüttüğünü ifade etti.Doç. Dr. Kalafatoğlu, Türkiye`nin dünyanın en önemli borat üreticisi olduğunu vurgulayarak, ``Bor cevherleri belirli bölgelerde bulunduğundan ve borat üretiminin çok önemli bir kısmı Türkiye ve ABD tarafından gerçekleştirildiğinden, Türkiye`nin bu pazardaki yerini kaybetmemesi ve güçlendirmesi gerekmektedir`` diye konuştu.Türkiye`nin cevher zenginliğini en iyi şekilde değerlendirebilmesi için madencilikten üretim ve pazarlamaya kadar çağdaş ve ileri teknikleri kullanması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Kalafatoğlu, ``Türkiye, dünya pazarındaki belirleyici rolünü sağlamlaştırmalıdır`` dedi. Doç. Dr. Kalafatoğlu, borun bitkiler için çok önemli bir mikrogıda olduğunu belirterek, çiçeklenme, polen üretimi, tohum ve meyve gelişimi ile bitki kanallarında şekerlerin hareketi için önemli olduğunu anlattı.İnsanların da su, sebze ve meyvelerle günde 1-3 miligram bor aldıklarını dile getiren Doç. Dr. Kalafatoğlu, borun kullanım alanlarına ilişkin şunları söyledi:``Evlerin altyapısında kullanılan camyünü ve selüloz izolasyonlarda, ağaç, plastik, tuğla, boru ve tel üretiminde küf ile böcek önlemede ve yanmayı geciktirici olarak kullanılmaktadır. Evlerin içinde çeşitli seramik malzemede, ısıya dayanıklı camlarda, buzdolaplarında, çeşitli temizlik ve kozmetik malzemelerinde, kumaş ve üretim teknolojilerinde, çeşitli spor eşyalarında, dijital saat ve bilgisayarlarda da borlu bileşikler az, çok bulunmaktadır. Borsuz yeşil bitki olmadığı gibi endüstriyel tesis de bulunmamaktadır. Mıknatıslar, aşındırıcılar, antifriz, motor ve fren yağları, transistörler, yarı iletkenler, kağıt, nükleer enerji, teknolojik camlar, kanser tedavisindeki tıbbi malzemelerde de bor bulunuyor.``

Bor’un yanıcı fakat tutuşma sıcaklığının yüksek olması, yanma sonucunda kolaylıkla aktarılabilecek katı ürün vermesi ve çevreyi kirletecek emisyon açığa çıkarmaması ulaşım araçlarında bir avantaj olarak kabul edilmektedir. Hatta kıtalararası seyahat edebilecek ”Bor Aracı” tanımı da yapılmaya başlanmıştır. (www.bath.ac.uk/boron.htm)

ABD’nin Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsü ve CIA’ dan ABD hükümeti adına Uluslararası Bilgi Koordinatörü Fhyllis A. Lyday başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan ‘Bor Raporu’nda Türkiye’nin geleceğinin Bor rezervlerinde yattığı ifade edildi (www.usgs.gov). Yüzlerce bilimadamının “21. yüzyılın petrolü” diye tanımladığı ve uzay teknolojisinden, bilişim sektörüne, nükleer teknolojiden savaş sanayiine kadar pek çok alanın vazgeçilmez hammaddesi durumuna gelen Bor madeni ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği. Üzerinde oturduğumuz bu zenginliğin stratejik ve ekonomik öneminin farkına varmamız, bugünümüzü ve yarınımızı daha iyi değerlendirmemizi sağlayacak. (...)20. yüzyıl boyunca dünya da yaşanan hertürlü siyasi, iktisadi ve askeri gelişmenin baş aktörü durumunda olan petrol yerini Bor madenine bırakıyor. Petrol üzerinde oynanan oyunları hatırlamamız, ülkemizin sürüklendiği ekonomik ve siyasi krizi de kavramamıza yardımcı olacaktır. (...)Türkiye en az 2. 5 Milyar Tonluk Bor rezerviyle zengin bir ülke. Öğütülmüş olarak tonu 350-400 US$ olan Bor mineralinin değeri, işlenerek süper iletken hale dönüştüğünde katlanarak artıyor. Bilim adamları, tahmin edilenden çok daha yüksek derecelerde bile, neredeyse hiç dirençle karşılaşmadan elektrik taşıyabilen metal bir bileşim olan Borun özellikle süper hızlı bilgisayarların üretiminde kullanılabileceğini söylüyor. Deterjan sanayiinden uzay teknolojisine kadar yüzlerce değişik alanda kullanılan Bor minerali, petrol ve doğalgaz kadar büyük stratejik öneme sahip. (Türkiye Gazetesi-18. 04. 2001)

25 Şubat 2001 tarihinde açıklanan bu son bilimsel çalışmalardan ilki, Japonya’daki Aoyama/Gakuin Üniversitesi’nde, diğeri de ABD’deki Iowa Eyalet Üniversitesi’nde yapıldı. Bu bilimsel çalışmalara göre, (-)233 ve (-)234 derecedeki MAGNEZYUM-BOR bileşiminin süper iletkenlik özelliğine sahip olduğu ortaya çıktı. Bundan önce basit metal bileşimler için bilinen en yüksek derecenin (-)250 olması da, daha uygun koşulları dikte eden bu buluşun önemini artırıyor. (...)Bu bilimsel çalışmaları Nature dergisine değerlendiren Princeton Üniversitesi’nden Robert Cava, “bu tür metal bileşimlerin süper iletkenlik derecesinin, tahmin edilenden çok daha yüksek olduğunu” gösterdiği için, Japonların bu bilimsel bulgularının çok şaşırtıcı olduğunu ifade etti. Cava, “Süper iletken camiası bu haberle sarsıldı” dedi. Araştırmacıların yaklaşık 15 yıldır bu tür metal bileşimleri göz ardı ettiğini söyleyen Robert Cava, bir gün bu bileşimden oluşan yarı iletken maddelerin, oksijen barındıran maddelerden yapılan kablolara göre daha fazla akım taşıyabilecek duruma gelebileceğini söyledi. (...)Çok daha hızlı bilgisayarların yapımında, oksijen içeren maddelerle çalışmanın zor olduğu yerlerde, magnezyum-Bor bileşiminin kullanılmaya başlanabileceği haberi üzerine, Nortwestern Üniversitesi’nden Profesör John Rowell; bilim adamlarının düşük sıcaklıklı maddeler üzerinde daha çok durduğunu hatırlatarak, bunların yerine magnezyum-Bor bileşiminin kullanılmasının daha avantajlı olacağını söyledi. Rowell’a, göre magnezyum-Bor yüksek ısıdaki iletkenliği sayesinde bilgisayar bileşenlerinin dört kat daha hızlı çalışmasını sağlayabilir. Bilim adamları, süper iletken kabloların direnç karşısında önemli bir kayba uğramadan daha fazla elektrik taşıyacağını da umuyor. (www.microteam.net/bor-madenleri.htm)

Hidrojen Profesörü veziroğlu Türkiye`ye Geldi-İSTANBUL (A.A-14 Temmuz 2002)-Hidrojen enerjisi fikrinin dünya daki öncüleri arasında yeralan Miami Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü Direktörü ve Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat veziroğlu İstanbul`a geldi. Miami Üniversitesi`nde görevli bir grup profesörle birlikte 1974 yılında fosil yakıtların tükenmesi ve fosil yakıtların dünyaya verdiği zararları önlemek için hidrojen enerjisi kullanılması fikrini ortaya attıklarını belirten Prof. Dr. veziroğlu ``O zaman pek inanılmadı. Bize (Hidrojen romantikleri) dediler`` şeklinde konuştu. 1974 yılından bugüne hidrojen enerjisi sisteminin temellerinin atıldığını ve birçok otobüs, otomobil şirketinin hidrojen üzerinde çalışmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Nejat veziroğlu şöyle konuştu:``En son petrol şirketleri de 1998`de hidrojen konvoyuna katıldılar. Bütün otomobil, otobüs şirketleri hidrojenle işleyen otomobil ve otobüs yaptılar. Bazıları gelecek sene California`da piyasaya çıkacak. Airbus uçak şirketi hidrojenle işleyecek uçak üzerinde çalışıyor ve 2015`de uçmaya başlayacak. Hidrojenle işleyen elektrik santralları yapıldı, piyasaya sürüldü.``Yaklaşık 40 yıldır hidrojen enerjisi üzerinde çalıştıklarını belirten Prof. Dr. veziroğlu ilk araştırmalarını Mars gezegenine gönderilecek ve hidrojenle çalışacak reaktörle ilgili yaptıklarını anlatarak, ``Daha sonra ABD Milli Araştırma Dairesi için en iyi yakıtı araştırmaya başladık. Büyük şehirlerde hava ve çevre kirliliğinin önüne geçmek istiyorlardı. Bütün yakıtları denedik alkol, etilalkol, metil alkol, amonyak ve hidrojen. Gördük ki hidrojen, en temiz ve en randımanlı yakıt. Petrol, doğalgaz, amonyak ve alkollerden çok daha temiz ve daha randımanlı bir yakıt`` dedi.Bütün dünyanın bugün, 21. asrın hidrojen enerjisi asrı olacağını kabul ettiğini kaydeden Prof. Dr. veziroğlu ``Yaptığımız araştırmalara göre, özel bir teşvik, özendirici tedbirler olmasa bile 2075`e kadar petrolden hidrojen enerjisine geçmiş olacağız. (....)`` diye konuştu.

Hidrojen enerjisi dizüstü bilgisayardan sonra cep telefonlarına uygulandı-Üretici firmaların yeni geliştirdiği gazla çalışan yakıt pilleri sayesinde, cep telefonlarını ayda bir şarj etmenin yeterli olacağı söyleniyor. Araştırmacıların geliştirdiği yakıt pilleri aslında, kemere takılabilecek kadar küçük bir elektrokimyasal enerji kaynağı. Metan gazı pilin içinde özel bir bölümde saklanırken, bir kimyasal reaksiyon sayesinde ısı, oksijen ve elektrik enerjisi açığa çıkartılıyor. Bu enerji de doğrudan cep telefonuna güç verdiği gibi, telefona takılı bir başka bataryayı da şarj edebiliyor. Tüm bu işlemleri gerçekleştirebilen 50 mm. Genişliğinde, 101 mm. uzunluğunda ve 12 mm. inceliğinde bir cihaz geliştirilebilmiş. Bu neredeyse ortalama bir cep telefonunun şarjı ile aynı boyutlara denk geliyor.(...) Uzmanlara göre yakıt pillerinin seri üretimine 2-4 yıl içerisinde geçilecek. 2010 yılında ise 200 milyon cep telefonu, avuçiçi cihaz ve dizüstü bilgisayarların yakıt pilleri tarafından çalıştırılacağı tahmin ediliyor..(Hidrener-HİDROJENTURK,Temmuz 2002)

Son birkaç yıldır Birleşik Devletler ve Avrupa’daki birçok yeni girişimci firma, portatif araçlarda kullanılabilecek yakıt hücrelerini geliştirmeye çalışıyorlar.(...) Ancak, geliştirilmeye çalışılan yakıt hücrelerinin portatif parça üreticilerinin taleplerini karşılayacak düzeye ulaşabilmesi için temel karakteristiklerinde hala ciddi iyileştirmeye ihtiyacı vardır. (...) Kogakuin Üniversitesi, Çevre ve Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Seijiro Suda “Neden metanol kullanılıyor?(Kullanımının) faydalarından daha çok sorunları var.” diyor. Kendisinin Kimyasal Enerji Laboratuarı’nda, bir hidrojen ve bor bileşiği olan borhidrit’e dayalı yakıt kullanan yakıt hücrelerinin geliştirme çalışmaları yapılıyor. (...) Borhidrit kullanılarak, bir yakıt hücresi; metanol sisteminde elde edilen 1,24V’dan kayda değer biçimde daha fazla, 1,64V mertebesinde voltaj üretebilmektedir. (...) Şu anda deneme aşamasında olan ve metanol sistemi ile çalışan bir yakıt hücresinin sağladığı fiili voltajın en fazla 0,3 ila 0,4V olduğu gözönüne alındığında, bu yeni tip yakıt hücresinin voltajı inanılmaz, muhteşem seviyelerde yüksektir. Prof. Suda’nın araştırma grubu halihazırda borhidrit’e dayalı yakıt uygulanmak suretiyle teçhiz edilen bir yakıt hücresinin prototipini yapmayı başarmış ve beher hücreden fiili olarak 1,6V elde edilebileceği ispatlanmış durumdadır. (...)Borhidrite dayalı yakıtın yüksek voltaj üretimi ve “karşıya geçiş olgusu” sorunun olmaması gibi özellikleri karşısında şaşıran birçok malzeme yapıcıları hemen hemen hergün Prof. Suda’yı ziyaret etmektedirler. (...) Borhidrite dayalı bir yakıt hücresinde, elektro-kimyasal reaksiyon için Hidrojenin negatif bir iyonu (H-) (“protide” diye adlandırılmaktadır) kullanılmaktadır. Bir “protide” elektro-kimyasal olarak herbir proton için iki elektron içermekte ve bir kimyasal reaksiyonda, normal/sıradan hidrojen reaksiyonlarına göre iki kat daha fazla elektron açığa çıkarmaktadır. (...) Halihazırda, 2002 Mart ayına kadar taşınabilir araçlarda kullanılmak üzere borhidrite dayalı yakıt hücresinin bir prototipini yapmak için araştırma-geliştirme çalışmaları yapmaktadırlar. Bu tür bir yakıt hücresi bir diz üstü bilgisayar için 60 saat, “standby” konumunda olan bir cep telefonu için bir ay boyunca ihtiyaç duyulacak enerjiyi sağlayacaktır. (...) Fakat, ortada (çözümlenmesi gereken) bir konu var. Borhidrite dayalı yakıtlar için bir üretim altyapısı mevcut olmadığı için bu yakıt şu anda pahalıdır. Bu yakıtın kilogramı 6000 ile 7000 yen arasında değişmekte iken metanolün kilogramı sadece 400 ila 900 yene temin edilebilmektedir. Borhidrite dayalı yakıt hücrelerini ticarileştirmek için borhidrit üretim maliyetinin düşürülmesi gerekmektedir. (...) Bu nedenle, kullanılmış borhidrit solüsyonlarının geri dönüşümünü sağlamak amaçlı araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmaktadırlar. Profesörün hesabına göre, eğer yakıtın birkaç yüz ila bin defa tekrar kullanımı sağlanabilirse borhidritin bir kilogramının maliyeti 600 ila 700 yen civarına indirilebilir.(Nikkei Electronics’in 22 Ekim 2001 tarihli makalesinden alıntı)

(.....) Temiz enerji dediğimiz, hidrojen enerji sistemleri için, hidrojeni elde etmenin birçok metotları vardır. (.....) En basiti ve en ucuz yolu ise BOR madeninden elde etmektir. Demek ki bor madeni hidrojeni elde etmek için en uygun elemandır. Bu kadar değerli madenin en çok hangi ülkede bulunduğunu biliyor musunuz? Sıkı durun, tüm dünya rezervlerinin %70’i ülkemizdedir. Bu ülkemiz insanının içine yuvarlanmış olduğu uçurumdan kurtulmak yukarılardan uzatılmış bir kurtuluş halkasıdır. Şimdi aklımızı başımıza alıp bu madenleri elimizden kapmak isteyen dostlarımızın (!!!) ayak oyunlarına gelip, böylesine kıymetli maden rezervlerimiz elimizde varken, uydurma senaryolar ile petrol için maceraya girip, bor madenlerimizi koruyamayacak durumlara düşmeyelim. Elimizdeki elması bir cam parçası ile değiştirmeyelim. Bu avantaj ne demektir biliyor musunuz? Yakında piyasaya sürülecek olan hidrojen yakıtlı arabalardan bor türevleri ile çalışan bir tanesine sahip olduğunuzda, İstanbul’dan Ankara’ya gitmek istediğinizde arabanıza 1 kg’lık bor solüsyonu koymanız olabilecektir. Bu yakın bir ihtimal mi yoksa uzak mı diye sorarsanız cevabı gayet basittir. Ayakları kasları kuvvetli adamları başa, kafaları kuvvetli adamları ayaklar altına almaya devam ederseniz imkansız, aksini yaparsanız 2010 yılına kadar bütün bunlar gerçek olabilir. Ülke de, ulus ta bu ekonomik kaostan kurtulur. Mühim olan kaostan beslenenlerin yani ülkemizi ve ulusumuzu karanlığa mahkum etmek isteyenlerin oyununu bozmaktır. (.....) Bizler yakın gelecekte petrolün yakıt olarak kullanılmaktan çıkarılıp sadece türevlerinden istifade etmek için kullanılacağını düşünmekteyiz. (.....) Hidrojen teknolojisinin batı ülkelerinde bu derece ilerlemesine rağmen, ülkemizde bu konuda hiçbir çalışma yapılmamasının sebepleri nelerdir derseniz, dikkatimizi çeken birkaç tanesini hemen sayabiliriz: 1-Batı ülkelerindeki dostlarımız (!!!) ve ülkemizdeki uzantıları Türkiye’nin kendilerinin haricinde bağımsız bir teknolojiye sahip olmasından hoşlanmazlar. 2-Bizim insanımızda uzun süreli kültür erozyonuna tabi tutulduğu için batının hoşlanmadığı bir işe girişip batılı dostlarımızı (!!!) üzmek istemez. Bu konularda bireyler, bizi yönetenler, bizi bizden daha iyi düşünürler der ve devletine tek taraflı ahmakçasına sadakat örneği sergiler. Devlet yönetimini ele geçiren siyasetçilerimiz de aynı düşünce tembelliğinden hareket ile, batı bizim için daima iyilik düşünür diyerek, düne kadar ‘’ Kurtuluş Savaşı ‘’ verdiği batını kucağına oturur. Borç alarak yaşamayı bir yaşam tarzı olarak benimsediğimiz için, aşırı sıkıntıya girip teknoloji üretmek yerine hazırını borçlanarak almayı daha uygun görürüz. (.....) Ana hatları ancak kısaca arz ettiğimiz sebeplerden dolayı Türkiye bugün maalesef hidrojen enerji sistemleri bakımından orta çağ karanlıklarında kalmıştır. (.....) Pek tabiidir ki bu konudaki açığın kapatılmasını sanayi çarşısındaki tornacı Mehmet Usta’dan veya doğramacı Hüseyin Efendi’den bekleyemeyiz. Tüm sorumluluk, Ankara’yı mesken tutup devleti sözde daha çağdaş yapacağız deyip, Türk bilim adamlarını ve mühendislerini yok sayan, Türk teknolojisine güvenmeyen, güç ve kuvvet elinde iken devletin talanına sessiz kalanlara aittir.(.....) (ELİMSAN-Haberler, Muzaffer AVCI-Temmuz 2002)

Millenium Cell olarak, çeşitli bor kimyasallarının kullanımı ve uygulamalarını kapsayan iki ABD, üç adet de ABD dışı patente sahibiz. (...) Ekim 2000 ayında Avantium Technologies ve U.S Borax ile geliştirdiğimiz hidrojen üretim sistemi üzerine daha ileri aşamalara yönelik çalışmalar yapmak üzere niyet mektupları imzaladık. Ayrıca Daimler Chrysler Firması ile de tüm haklarına sahip olduğumuz sodyum borhidrit üretim sistemlerini araçlarda kullanmak amacıyla bir program anlaşmamız vardır. (...) Sodyum borhidrit borakstan elde edilir. Dünya da büyük boraks rezervleri mevcut olup ABD en büyük paya sahiptir. Şu anda sodyum borhidrit kimyasal olarak iki ana firma tarafından üretilmektedir. (...) Bugün halihazırda ana otomobil üreticileri yakıt pillerini araçlarda uygulamaya sokmuşlardır. Daimler Chrysler, Ford, General Motors, Toyota ve Honda 2004-2005 yıllarında yakıt pilleriyle çalışan araçlarını üreteceklerini açıklamışlardır. (...) Yakıt pillerinin araçlarda kullanılmasında iki problem sözkonusudur: Maliyet ve Emniyet. Emniyet sorunu ‘’ Hydrogen On DemandTM ‘’ sistemiyle giderilmiştir. Maliyet sorunu ise yakıt pilleri ticari boyutta üretildiklerinde (Millenium Cell/ About As/ milleniumcell.com 14.08.2002)

Hidrojen yakıt sistemlerinin bir geliştiricisi olan Millenium Cell bugün şirketin vizyonu olan sodyum borhidrit bazlı hidrojen yakıt sistemleri konusunda bilgiler açıklamıştır.Millenium Cell ile yapılan ortak çalışma sonucu geliştirilen uygulamalarla, U.S Borax, ‘’Hydrogen On DemandTM ‘’ teknolojisinin boraksa olan talebi büyük ölçüde artıracağını açıklamıştır. U.S Borax bor rezervleri konusunda yaptığı çalışma sonucu bor talebine yönelik beklenmeyen artışın mevcut rezervlerle kolaylıkla karşılanabileceğini yapılan bir çalışmayla ortaya koymuştur. Bu çalışmaya göre dünya da 600 milyon metrik ton bor rezervi bulunmaktadır.Yılda yaklaşık ‘’ Hydrogen On DemandTM ‘’ teknolojisiyle 50 milyon yeni araç üretilip satıldığında, yılda yaklaşık 20 milyon metrik ton boraksa ihtiyaç olacaktır. Çünkü yakıt geri dönüşümlü olacağından bu araçları yol üstünde tutmak için çok az ek boraks tüketimi gerekecektir. U.S Borax teknoloji şefi Dr. Paul Zerella: ‘’ Millenium Cell ile ortaklığımız heyecan vericidir. Bu ortaklık boraksa olan talebi dramatik olarak artıracak, böylece fosil yakıtların neden olduğu kirlilik azalacaktır. ’’ demektedir. Öte yandan Millenium Cell Başkan Yardımcısı Curt Cornell: ‘’ Bu çalışmaların sonuçlarının kendilerine büyük cesaret verdiğini, ABD hükümet yetkililerin ve otomobil üreticilerinin hidrojen yakıt teknolojisinin çevre kirliliğini azaltacak ve yabancı akaryakıta olan bağımlılığımızı azaltacak en uygun çözüm yolu olduğunu, üreteceğimiz teknolojinin ihtiyacı olan borun mevcut olan rezervlerle karşılanabileceğini belirtmiştir. (Business wire-January 22 2002 EATONTOWN,N.J )

Yeni Kişisel Taşınabilir Güç Jeneratörleri Güvenli Hidrojen Yakıtını Kullanıyor-Manhattan Scientific Inc., kaplanmış/izole edilmiş ampullerden beslenen, 1 watt enerji üretebilen, bir yakıt hücresi serisi olan MicroFuel CellTM ailesinden, tescilli markası Power HolsterTM taşınabilir yeni bir güç yükleyicisini (şarj makinesini) ürettiğini bugün açıkladı. Power HolsterTM (Güç Kını); güvenli, düşük maliyetli, kullanıcılarına daha önceden görülmemiş uzun zamanlar için cep telefonu ile konuşma imkanı tanıyan ve diğer taşınabilir elektronik eşyaların enerji bağımlı kullanım sürelerini de uzatan “taşınabilir duvar prizi”’ni temsil etmektedir. Ampullerin içerisindeki yakıt bir boraks benzeri malzeme olup “sodyum borhidrit” diye adlandırılmaktadır. Su ile karıştırıldığında, düşük basınçlarda az ve güvenli miktarlarda hidrojen gazı açığa çıkarmaktadır.Ampuller, bir kere kullanıldıktan sonra atılabilir (disposable) veya geri dönüşümlü olabilmekte ve hemen hemen her ortamda çalışmasına imkan tanıyan ve patent almayı hak eden bir özelliğe de sahiptir. Taşınabilir elektronik malzemelerin hemen hemen hepsine monte edilmesine imkan tanıyacak kadar ufaktır. Enerji ve su üreten yakıt hücresine ilave olarak ampulün içerisinde atık olarak “Boraxo” (Boraks) diye bilinen çamaşır deterjanlarındaki bir su yumuşatıcısı kalmaktadır. Sodyum borhidritli ampuller vasıtasıyla Power HolsterTM güç yükleyicisini çalıştıran Şirket, kendisinin MicroFuel CellTM teknolojisinin metanol ile olduğu gibi hidrojen ile de güvenli bir şekilde kullanılabilecek ilave esnekliğe sahip olduğunu gösterdiğine inanmaktadır. Kullanıcılara tanıtımı yapılan yeni kuşak cep telefonları, mevcut lityum iyon pillerinin kapasitelerinden çok daha fazla, uzun zamanlı kullanımları için gerekli enerjiyi sağlayacak güç kaynaklarını gerekli kılmaktadır. (Los Alamos, N.M., 18 Ekim, 2001 / Prnewswire)

Stratejik Madenler İçin TÜBİTAK Kolları Sıvadı.-Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, (TÜBİTAK), geleceğin en stratejik yeraltı kaynakları arasında gösterilen bor ve toryum konusunda kolları sıvadı. Kurum, bünyesindeki araştırmalardan elde ettiği yılların birikimine dayanarak, bor konusunda bir ön raporu Başbakanlığa sundu. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Namık Kemal Pak, yaptığı açıklamada, bor madeninin stratejik bir doğal kaynak olduğunu, Türkiye'nin dünyanın en zengin bor yataklarına sahip bulunduğunu belirtti. Bu konuda ekonomik yarar ve diğer boyutlarıyla birlikte ayrıntılı düşünmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Pak, Acil Eylem Planı'nda Bor Enstitüsü kurulmasının da bulunması nedeniyle konuya ilişkin bir ön rapor hazırladıklarını ifade etti. "Türkiye için Stratejik Bir Doğal Kaynak: Bor" adını taşıyan ön raporun Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'a sunulduğunu kaydeden Prof. Dr. Pak, "Bu rapordaki konular, enstitü kurulmasıyla ilgili kararı verecek hükümetimize epeyce yardımcı olabilecek ayrıntı içeriyor, yol gösteriyor. Ayrıca, ön raporu, Şubat ayı başında toplanması planlanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun gündemine de, uygun görüldüğü takdirde, getirmeyi planlıyoruz" dedi. Prof. Dr. Pak, ayrıca bu kaynaktan maksimum yararın sağlanması için Türkiye'nin bir mastır planı hazırlanması gerektiğini, TÜBİTAK'ın bilgi birikimleriyle bu konuda önemli bir katkı sağlayabileceğini belirtti.

Bor, Çok Amaçlı Kullanılıyor-Prof. Dr. Pak, özellikli bor bileşiklerinin savunma, makine imalat, enerji, otomotiv, ulaşım, tasarım ve mikroelektronik gibi alanlarda kullanıldığını vurguladı. Prof. Dr. Pak, borun stratejik önemine değinirken, şunları söyledi: "Borun günümüzde bu kadar öne çıkarılmasının nedeni de hidrojen depolama ve taşıma malzemesi olarak kullanılması; bu da çok heyecan yaratıyor. Hidrojen önemli ve alternatif bir enerji kaynağı. Sodyum bor hidrür de hidrojen depolama ve taşıma malzemesi olarak kullanılabilecek şu andaki en önemli teknolojik malzeme olarak görünüyor. Hidrojen enerjisi, geleceğin enerjisiyse bunun depolama ve taşıma malzemesi olarak kullanılan bu maddenin gerçek anlamda stratejik malzeme olduğu bellidir. Borun diğer ileri teknolojik amaçlarla kullanımı yanında en stratejik önemi, geleceğin alternatif enerjisi olan hidrojenin depolama ve taşıma malzemesi olarak kullanılmasıdır." (Dünya 23 Ocak 2003)

Bor Madeni İle Çalışan Araba Üretildi - Dünya rezerv yekûnunun yaklaşık yüzde 70’inin Türkiye’de olduğu bor madeniyle çalışan araba üretildiği ortaya çıktı. Bu alanda patenti alınmış yaklaşık 600 tane proje bulunuyor. Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortağı Daimler–Chrysler (DC), seri üretime bile geçti. Ancak uluslararası tröstler, bu gelişmeleri ülkemizdeki ‘bor’ zenginliğine egemen olmak için Türkiye’den kaçırıyor. Aksiyon dergisinde yayımlanan habere göre, konuyla ilgili gelişmelerden biri Scientific American dergisinin Mayıs 2002 sayısında yayımlandı. ‘Düşünülebilecek en temiz yakıt’ başlığıyla verilen haberde, kimyager Steven Amendola’nın Ford Explorer model otomobili bor bileşiklerinden elde edilen yakıtla çalıştırdığı anlatılıyordu. ABD'li kimyager Amendola’ya göre, sodyum bor hidritle çalışan otomobilin hem menzili iki katına çıkıyor, hem patlama ihtimali olmadığı için tam güvenli oluyor, hem çevre kirliliği olmuyor, hem de yakıt kullanıldıktan sonra tekrar değerlendirilebiliyor. Benzinle çalışan otomobillerde yakıtı depolama sorunu olduğu için menzili düşüyor. Borla çalışanlardaysa bu sorun ortadan kalkıyor. Araç, sodyum bor hidrit maddesi ile suyun oluşturduğu hidrojenin yakıt pillerine ulaşması ve açığa çıkan enerjinin mekanik enerjiye dönüşmesiyle yürüyor. Bor konusu özellikle son yıllarda Türkiye gündeminden hiç inmedi. Bilgisayardan silaha, nükleer teknolojiden akaryakıta kadar birçok alanda kullanılan bor, ister istemez birçok çevrenin ilgi odağı. Tartışmalar, bazı kişi ve güçlerin özelleştirme furyasını da arkalarına alarak, bu cazip ve stratejik madeni “iç etmek” istediğinden, uluslararası tröstlerin Türkiye’yi bor konusunda baskı altına aldığına, boru devletin yeterli kârlılık ve verimlilikte kullanamadığına kadar uzanıyor. (...) Rezervlerini yıllar önce kullanmaya başlayan Amerika’nın, kendi topraklarından çıkarabileceği miktar gittikçe azalıyor. Bor zengini Türkiye ise bu potansiyelini ancak ham bor ürünü satarak değerlendirebiliyor. Mamul bor ürünleri üretebilmek için gerekli teknoloji Türkiye’de yok. Çünkü Batılı ülkeler bor teknolojisini bize vermeyi hep reddediyor. Ham cevher olarak adeta sudan ve kumdan ucuza sattığımız bor, bize pahalı ithal ürünler olarak geri dönüyor.(ZAMAN 20.05.2002)

Hidrojen arabaları halen var ve geliştirilmeye devam ediliyor... 9 eylül üniversitesi'nden prof.dr. Cahit helvacı habertürk tv canlı yayınında bor madeni hammaddesine ihtiyaç duyan hidrojen arabaları ve dünyanın bu yeni enerji kaynağı hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı: ''türkiye'deki bor rezervleri aslında yüzde 70'in de üzerindedir. Şüphesiz, uçak yakıtlarında bor'un bileşikleri kullanılıyor. Kullanılan aslında hidrojendir. Uzun yıllardır çalışmalar yapılıyor. Şu anda abd'de ve rusya'da çalışan otomobiller var. Hammadde olarak değil de, işlenmiş olarak kullanılması daha önemlidir. Ben inanıyorum ki, bu konuda bilgi birikimini biraraya getirmek suretiyle bu işi çözmek mümkündür. Borun korkunç stratejik yönleri var. Çok daha geniş bir perspektiften olaya bakmak mümkündür. Çok önemli bir yeraltı kaynağı. Halkın bu anlamda bilinçlenmesi ve haberdar edilmesi de çok önemli..(.''habertürk 31.01.2003)

Türkiye’de bir milletvekilinin ‘Resepsiyon memuru ol’ teklifiyle karşılaşan Prof. Ali Erdemir, ABD’de otomotiv devlerini peşinden koşturan buluşuyla yüzyılın en önemli bilim adamlarından biri olarak ilan edildi-ABD’nin “yüzyılın 100 bilimadamı”ndan biri kabul ettiği, halen ABD Enerji Bakanlığı’na bağlı en önemli araştırma-geliştirme merkezlerinden biri olan “Argonne Research” de çalışan Prof. Erdemir’in en önemli çalışması otomotiv dünyasında dönüm noktası olarak kabul edilen, “karbon kaplama” adında bir alaşımla, sürtünme katsayısını binde bire kadar indirmesi oldu. Motor ve motor aksamları bu alaşımla kaplandığında, motorun ömrü iki kat artıyor, yakıt tüketimi yüzde 20 azalıyor. Karbon kaplama yapılan motor, kükürtsüz benzin kullanımına da olanak sağladığı için otomobilin çevreye olan zararı en aza inmiş oluyor. Erdemir, karbon kaplama buluşuyla bilim dünyasının en önemli sekiz ödülünü peşi peşine aldı. (....)Dr. Ali Erdemir, bu buluşuyla ikinci defa R&D 100 ve Discover ödüllerine layık görüldü.Dr. Ali Erdemir, daha önce de borik asidin motor ve makinalarda sürtünme ve aşınmayı önleyici özelliğini bularak, bu bilimin Nobel‘i sayılan R&D 100 ödülünü aldı.( CHICAGO (A.A) 14.05.2002)

Türkiye’nin çok zengin hidrojen kaynaklarına sahip olduğunu belirten Prof. Nejat veziroğlu, "Bu zenginliğin farkında değiliz. Türkiye hidrojen cenneti, enerjisini kullanırsa dünyanın merkezi olabilir " dedi-Hidrojen enerji sistemleri konusunda dünyanın en büyük otoritelerinden birisi, Birleşmiş Milletler (BM) danışmanı, ABD’de hidrojen konulu önemli araştırmaların başında bulunan Türk Profesör Nejat veziroğlu, Türk yatırımcılara çağrıda bulundu: Hidrojen enerjisi konusunda Türkiye çok şanslı. Karadeniz’de bol miktarda hidrojen sulfit var. Hidrojen cenneti Türkiye’nin potansiyeline yatırım yapın!. George Bush’un Temsilciler Meclisi’nde yaptığı ‘Birliğe Sesleniş’ konuşmasında değindiği ‘Hidrojen Arabaları’ projesi, dikkatleri Türkiye’ye çevirdi. Petrol kaynaklarının tükenmesi üzerine, bütün dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde ‘alternatif enerji’ kaynakları için projeler gündemde. Mercedes, Ford, Chreysler firmaları, bor kaynaklı hidrojen ile çalışan iki kat daha hızlı, çevreci ve güvenli araç üretimi projelerini yürütüyor.Petrole alternatif araştırmaları yüzünden, veziroğlu’nu önce ‘baş düşman’ ilan eden petrol ve otomotiv şirketleri, sonradan geleceğin yakıtında söz sahibi olmak için yatırımlara başladı. DaimlerChrysler ve Shell İzlanda projesi için veziroğlu’nu danışman aldı. veziroğlu, "Honda ve Toyota hidrojenle çalışan araçları kiraya vermeye başladı. Mercedes otobüs üretti. Tokyo’da bugün iki hidrojen santralı var. Üç çeyrek asır sonunda tamamen hidrojene geçilecek. Bunun farkındalar" diye konuştu.‘Türkiye çok şanslı’Türkiye’nin hidrojen enerji sistemlerinin üretimi bakımından çok şanslı olduğunu anlatan Prof. veziroğlu, "Karadeniz’in 60 metre derinindeki sularda bol miktarda hidrojen sulfit, yani hidrojen enerjisinin üretilebileceği kaynak bulunuyor. Bu nedenle Türkiye bir hidrojen cenneti ve potansiyelinin farkına varmalı" şeklinde konuştu.( 16 Şubat 2003 Milliyet Gazetesi)

Bush’un hidrojen arabasının yakıtı BOR-ABD Başkanı Bush’un 1,2 milyar dolarlık “Hidrojen arabaları” projesinin belkemiğini Türkiye’nin bor madenleri oluşturuyor. (....) Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Akar, Bush’un Amerikan Kongresi Temsilciler Meclisi’nde yaptığı, yıllık “Birliğin Durumu” konuşmasındaki “Hidrojen Arabaları” projesinin Türkiye için “hayati” önem taşıdığını söyledi. Borun hidrojeni depolama özelliği bulunduğunu kaydeden Prof. Akar, “Bor son derece önemli ve stratejik bir madendir. Eğer ABD’nin bu projesi gerçekleşirse Türkiye 21. yüzyıla damgasını vurur, petrol zengini ülkeler gibi bor zengini bir ülke olarak üzerinde oturduğu hazinenin nimetlerini görür. Prof. Akar, ABD’li bilim adamlarının 30 yıldır bor hammaddesine dayalı hidrojen otomobilleri projesi üzerinde çalıştığının bilindiğini ve son yıllarda dünyaya belli bir kilometreye kadar gidebilen hidrojen otomobilleri üretmeyi başardıklarını açıkladıklarına dikkati çekti. (...)ABD Başkanı George Bush, ABD Temsilciler Meclisi’nde yaptığı yıllık “Birliğin Durumu” konuşmasında, olası Irak operasyonuna geniş yer verirken, “hidrojen arabaları” projesiyle ilgili, “ABD’nin, enerji konusunda bağımsız bir ülke haline getirilmesi temel amacımdır. Bu nedenle hidrojenle çalışan arabalar üretilmesi için, 1,2 milyar dolar ayrılmasını öneriyorum. Kongreden 1,5 yıl önce sunulan enerji ile ilgili planı onaylamasını istiyorum” ifadelerini kullanmıştı.(YENİ ŞAFAK GAZETESİ / 1 ŞUBAT 2003)

Prof. Dr. Ali Akar:''Bush'un Projesi'nin Araştırma Fonu'ndan Türkiye'ye de Kaynak Aktarılmalı, Hidrojen Arabaları İçin Gereken Bor Madenine Sahip Türkiye, Bu Konuda Evrensel Hakkını Savunmalı'' –İZMİR -Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Akar, ABD Devlet Başkanı George Bush'un ''hidrojen arabaları'' projesi için oluşturduğu Araştırma Fonu'ndan Türkiye'ye de kaynak aktarılmasını istedi. Prof. Dr. Akar, Bush'un ''Birliğe Sesleniş'' konuşmasında açıkladığı ''hidrojen arabaları'' projesi için gereken yakıt olan bor madeninin yüzde 70'ine sahip Türkiye'nin, bu zenginliğini değerlendirmesi gerektiğini bildirdi. Akar, bor madeninin, Türkiye'nin sahip olduğu en önemli yeraltı zenginliği olduğunu belirterek, ''Bush'un, ABD'de araştırma için öngördüğü fondan, Türkiye'nin bor araştırmalarına en az yüzde 50-60 kaynak aktarımı, sahip olduğumuz bor rezervi nedeniyle evrensel hak olarak savunulmalı ve talep edilmelidir'' dedi. Dünya bor madeni rezervinin en büyüğüne Türkiye'nin sahip olduğuna dikkat çeken Akar, ''Bünyelerinde değişik oranlarda boroksit içeren bor minerallerinin en önemlileri tinkal, kolemanit ve üleksit'tir. Başlıca tinkal yatakları Eskişehir-Kırka'da, kolemanit yatakları Kütahya-Emet, Balıkesir-Bigadiç ve Bursa-Kemalpaşa'da, üleksit yatakları ise Balıkesir-Bigadiç civarındadır'' diye konuştu. Bor madenlerinin özelleştirilmemesi gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Akar, aksi halde ortaya çıkacak rekabet ortamında, dünyadaki piyasa fiyatlarının düşebileceğini öne sürdü. Akar, borun ham, mamül, uç ürünler ve teknolojisini araştıran bir ''İleri Bor Teknoloji Araştırma ve Geliştirme Entitüsü''nün Eti Holding A.Ş. bünyesinde kurulmasını da isteyerek, ''Borun diğer ileri teknolojik amaçlarla kullanımı yanında, geleceğin alternatif enerjisi olan hidrojenin depolama ve taşıma malzemesi olarak jet, füze, otomobil gibi alanlarda kullanımı ülkemizde de araştırılmalı'' dedi. Borun otomobil yakıtı olarak kullanımı üzerindeki çalışmaların yanında, 250 çeşide ulaşan uç ürünleriyle sanayinin pek çok alanında kullanıldığına dikkat çeken Akar, ''Cam, porselen ve seramik eşya sanayiinde, fren balataları, itfaiyecilerin giysileri gibi ürünler başta olmak üzere çok sayıda mamulde bor kullanılıyor'' diye konuştu. A.A.,28 ŞUBAT 2003 )

(...)Ford Explorer-"Hydrogen on Demand=İsteme bağlı Hidrojen"sistemi adıyla patentli, bir dizi pompa, boru ve katalizör hücrelerinden oluşan, Amendola ekibinin buluşu Ford Explorer motor kapağının altında yeralıyor. Sodyum borhidrit adı verilen yakıtın katalizörle tepkimesi sonucunda hidrojen gazı ortaya çıkıyor ve bu gaz havadaki oksijenle karıştığında çoğu yakıt hücresini devinime geçiriyor. (...) Yetkililer bu yakıtın birçok açıdan petrolden çok daha güvenli olduğuna dikkat çekiyorlar. Ağırlığının %7'si hidrojenden oluşan yakıt, alev alma ve patlama gibi özellikler taşımıyor. Bir başka olumlu özelliği ise, yakıtın hammaddesini oluşturan bor adlı ametal eleman açısından dünyanın oldukça zengin olması ve rezervlerin onlarca yıllık gereksinimi karşılayabileceği. (...) Sodyum borhidritin enerji yoğunluğu, bir başka deyişle herbir litre hidrojenin içerdiği kullanılabilir enerji miktarı, sağladığı yüksek verimlilikle, yakıt hücrelerini içten yanmalı benzin motorlarının yerini alabilecek bir seçenek durumuna getiriyor. Bunların en son geliştirilen ilk örnekleri yakıt hücresiyle çalışan bir aracın, yeniden yakıt almadan, yaklaşık 500 km yol almasına olanak tanıyor. Geçen Aralık ayında DaimlerChrysler, yakıt hücreli bir motor ve pil destekli bir motordan yararlanılarak oluşturulan, Natrium adlı bir mini yük aracının tanıtımını yaptı. Natrium aracılığıyla Millennium teknolojisi ilk kez bir prototip araçta deneniyor. Şimdilerde ülkeyi dolaşmakta olan araç saatte 60 millik bir hıza ancak 16 saniyede ulaşabiliyor. Ancak, DaimlerChrysler zamanla çok daha başarılı bir sonuca ulaşılabileceğine inanıyor.
Kâğıt ağartıcı-Sodyum borhidritin kimyasal çekiciliği yarım yüzyılı aşkın bir süredir biliniyor. Sözkonusu madde, 50'li yıllarda yeni yakıtların bulunmasına dek, gerek A.B.D gerekse Sovyetler Birliği'nde roket ve jet yakıtı olarak geliştirilen boranlar arasında yeralıyordu. Sözkonusu bileşim günümüzde daha çok kâğıt yapımında ağartıcı olarak kullanılıyor. 1990'ların başında enerji danışmanı olarak çalışan Amendola sodyum borhidritin Amerikalıların meraklı oldukları salon arabaları için elverişli bir yakıt olabileceğini kavradı. Çocukluğundan beri onarım işlerine ilgi duyan, üniversite yıllarında yakıt ve patlayıcılarla haşır neşir olan Amendola kimya doktorasını tamamlamadan kömür üretiminde çevreyi kirletmeyecek daha temiz iki sürecin patentine imzasını atmıştı. Laboratuarındaki fazladan bir miktar sodyum borhidritle, Amendola bir pil geliştirmeyi başardı. Bu pil ilk denemede çalışmakla kalmayıp, 11 gün boyunca işlemini sürdürdü. Öyle olunca, yatırımcıların kanına girmek işten değildi.(...9(SODYUM BOR HİDRİT: EN TEMİZ YAKIT, Scientific American, Mayıs 2002)

"Scientific Amerikan"da çıkan yazıyı okumuştum ve sana yazmak niyetinde idim, artık farz oldu. 1979 Mayıs ayında, yani yirmi uç yıl önce Azerbaycan Bilim Akademileri Başkanı Hasan Abdullayev tarafından Azerbaycan'a davet edilmiştim..(...)Yüksekçe duvarlarla çevrili bir avluya girdik. Ortada yaklaşık 3 metre çapında parabolik bir ayna, odak noktasında tek parça silisyum kristali olduğunu söyledikleri yaklaşık otuz santimetre çapında karmaşık yapıda bir cisim. Aynayı, güneş ısınları kristal üzerinde toplanacak şekilde cevirdiler. Biranda kristal göz kamaştıracak kadar aydınlandı. "Bakın" dediler, "bu kapta saf su var, bu ince boru ile kristale pompalanıyor, kristalde sıcaklık 3000 santigrada yakan, su hidrojen ve oksijene ayrışıyor, yüksek hızla donen gazlar merkezkaç kuvveti ile birbirinden ayrılıyor. Ortadan hidrojeni alarak gördüğünüz gazometreye dolduruyor, kenarda kalan oksijeni atmosfere salıyoruz. Hidrojeni BOR ile birleştirip bor hidrür elde ediyoruz. Bunu otomobil yakıtı olarak kullanmak amacındayız." Çok heyecanlanmıştım. Ankara'ya gelir gelmez (ODTÜ) Kimya Bölümündeki arkadaşlardan bu konuda yararlı bilgiler aldım. Ertesi gün aksam üzeri bir subayın benimle görüşmek istediğini söylediler,(...) Benden Baku’de gördüklerim hakkında ayrıntılı bilgi istedi, anlattım. Hafta geçmemişti, Almanya Büyükelçisi beni "bir bardak şampanya içmeye" sefarete çağırdı, gittim. Biraz sohbetten sonra, Baku'de gördüklerimi anlatmamı rica etti. Haberin ne çabuk yayıldığına hayret ettim, anlaşılan konu Çok önemliydi. Daha önce (...) Abdullayev'i ODTÜ'YE davet ettim, kabul etti, geleceği Aeroflot uçağını bildirdi. Esenboga'ya araba gönderdim, uçaktan çıkmadı. (...)Bir daha da kendisinden haber alamadık. Aylar sonra, (...) Abdullayev'in Türkiye'ye hareketinden bir gün önce, damadına, bir otomobilin çarparak öldürdüğünü, kazanın tertip olması ihtimalinin bulunduğunu, bunun KGB'nin sıkça uyguladığı bir yöntem olduğunu, kendisinin bütün görevlerinden istifa etmeye zorlandığını ve inzivaya çekildiğini öğrendim. Bir sure sonra da vefat ettiği haberi geldi. Baku'den döndükten iki ay sonra, Temmuz ayında kendi arzumla rektörlükten ayrılıp önce Stuttgart Teknik Üniversitesi'ndeki yakan dostum Prof. Hani'nin Enstitüsüne gittim. Geldiğimin henüz haftası dolmamıştı, dostum bana "sen Baku'de bor hidrür ile otomobil yakıtı yapılmasına yönelik çalışmalar görmüşsün, bu yeni birsek değil dedi.(...)(PROF. DR. NURİ SARYAL'IN BİR GAZETECİYE GÖNDERDİĞİ E-MAIL’den)

''ABD'nin enerji konusunda bağımsız bir ülke haline getirilmesi temel amacımdır.'' George W. Bush Türkiye, Irak, Fas ya da Brezilya Başbakanı böyle bir cümle kursaydı, bu denli dünya basınında kendine yer bulabilir miydi? Hiç zannetmiyorum, olsa olsa iyi niyetli bir mesaj olarak algılanırdı. Gelin görün ki sözün sahibi ABD Başkanı olunca mesele farklılaşıyor. Bir ülkenin ulusal enerji politikasına yönelik olmaktan çıkıp uluslararası egemenlik savaşının hedefi haline geliveriyor. Özellikle de savaşa saniye sayarken ''ulusa sesleniş'' konuşmasında söylenmişse! Aslında, ABD Başkanı'nın ülkesini enerjide bağımsız kılma hedefi ve bu hedefe ulaşabilmek için ''hidrojenle çalışan arabalar üretilmesi için 1.2 milyar dolar ayrılmasını öneriyorum'' şeklindeki yeni enerji kaynaklarına yönelik talebi: Irak başlangıçlı savaşın kapsama alanını ortaya koymaktadır. Yani? Petrolün yanı sıra bor gibi alternatif enerji kaynaklarının da savaşla birlikte el değiştireceğini; ABD'nin bu alanda tek egemen olma kararlılığını göstermektedir. Bu noktada Türkiye'nin savaştaki konumu da değişmekte, kendi ulusal kaynaklarının da enerji savaşının nedenleri arasında yer aldığı bir ülke haline dönüşmektedir! (...)(SAVAŞÇILARIN GÖZDESİ: BOR,Türkel MİNİBAŞ,3 Şubat 2003 Cumhuriyet)

Dünya’nın sürüklendiği kirli savaşın nedeni ne? ABD yetkililerine ögöre; terörüstlerle işbirliği içindeki Saddam’ın, elindeki kitle imha silahlarıyla Dünya’ya yeni bir zarar vermeden durdurulması. Terorizmin, emperyalizmin bir aracı olduğundan kuşkusu kaldı mı? Önce terorizmi yaratıyorsun, sonra da bunu, dünyayı tehdit ediyor diye, terorizmi beslediği iddia edilen ülkelere saldırı nedeni sayıyorsun. O zaman savaşın gerçek nedeni ne?

“Lebensraum”

Acı anılar çağrıştıran bu Almanca kelime “yaşam alanı” anlamına geliyor.

Hitler’e göre Lebensraum; Alman ulusunun gereksinimlerinin karşılanması ve güvenliği için gerekli olan yerlerdi. “Zaten doğa da, yeryüzünün en iyi topraklarının, onları ele geçirecek enerjiye ve onları etkili bi biçimde işleyecek zekaya sahip halklara ait olmasını istemişti.” Hitler bu düşünceyle insanlığı 2.Dünya Savaşı belasına sürüklemişti.

ABD için “yaşam alanı” ne anlama gelir? Bunun ne anlam geldiğini anlamak için ABD Enerji Ajansı’nın internet sayfasındaki (www.eia.doe.gov/emeu) bilgilerine göz atmak yeterli. 1960 yılında ABD günlük petrol üretiminin yüzde 33.5’ini gerçekleştirirken, yüzde 31’ini de tüketiyordu. 2000 yılında ise petrol üretimindeki payı yüzde 8.5’e gerilerken, tüketimindeki payı yüzde 25.9 olmuş. Günümüzde ABD tek başına, Dünya’da tüketilen petrolün dörtte birini tüketirken, üretimin ancak on beşte birini gerçekleştirmektedir.Bu durumda bile, mevcut üretim düzeyinin aynen rezervlerinin ömrü 2010 yılı dolayında tükenmektedir. Yani ABD yakında petrolsüz sürdüremez..

O zaman, petrol bölgeleri ABD’nin yaşam alanlarıdır.

Petrol kaynaklarının kullanım sürelerinin sınırlı olması gerçeği, alternatif enerji kaynaklarını da “yaşam alanları” arasına katmaktadır. Petrolden sonraki alternatif enerji kaynaklarının başında ise “Bor madeni” gelmektedir. (...) ABD zaten ekonomik olarak kendisine bağımlı hale gelmiş Türkiye'yi komşusuna saldırırken üs olarak kullanmak suretiyle, bölgesinde olduğu gibi dünyada da yalnızlaştırarak petrolden sonraki yaşam alanına da güvence altına almış olmaktadır. (...) Savaştan sonra Türkiye’nin gündemine oturacak bor madenlerinin özelleştirilmesi olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Üstelik bu tartışmalar Türkiye ekonomisinin kurtarılması adına yapılacak, bor madenleri özelleştirilerek çokuluslu şirketler aracılığı ile ABD’nin yaşam alanına katıldıktan sonra Türkiye de kurtarılmış olacaktır. (LEBENSRAUM, Zekeriya TEMİZEL,21 Şubat 2003 Cumhuriyet)