Ömer Lütfü Topal yani namı diğer Fındıkzadeli Ömer 1942 Malatya doğumludur. Gençliği tombala ve barbut oynatmakla geçmiştir. Fakat 1970 yılında Emperyal adlı bilardo salonunu açarak, izleyen yıllarda namını kumarhaneler kralına yükseltecektir. Yirmiden fazla kumarhanesi bulunuyordu. Topal’ın Turizm Bakanlığına sadece bir kumarhanesi için yıllık ödemesi gereken teminat 7 milyon 800 bin dolardan, 2 milyon 600 bin dolara sürpriz bir şekilde inivermişti. 1977 yılında uyuşturucu madde kaçakçılığından Belçika’da beş yıla ve daha sonra yine aynı suçtan Amerika’da bir beş yıla daha mahkum edilen Topal ismi, Bülent Fırat, Hikmet Babataş gibi kişilerin öldürülmesinde de azmettirici olarak geçmekteydi. Oysa talih oyunları yönetmeliğine göre, mal sahibinin sabıkasının temiz olması gerekmekteydi. Topal’ın sabıkası buna uygun değildi ama kimlik bilgileriyle oynayarak, Mevlüt olan baba adını Mevlüt yapmış bu engeli ortadan kaldırmış bulunuyordu. Topal’ın çevresine yaka silkildiği söyleniyordu. Topal hem sert, hem de diktatör olarak biliniyordu. 28 Temmuz 1996′da saat 23.30 sularında Topal istanbul Sarıyer ilçesinde 34 BTG 96 plakalı BMW’si içinde ölü bulundu. Ne ilginçtir ki bu haber medyada ne günlerce manşet oldu, ne de faili,bulunması için birtakım kişilerce büyük bir çaba harcandı. Kimse çıkıp ne onun hakkını aradı, ne de cinayeti birilerinin üstüne atmayı düşündü. Çünkü Topal’da unutulacaktı.
Tıpkı diğerleri gibi. Ancak cinayetin işlendiği olay mahalinde, Uzi markalı silaha ait bir şarjör bulundu. Silah ise ortalıkta yoktu.1993-1995 tarihleri arasında faili meçhul cinayetler doruk¬taydı. Aslında bu cinayetlerin failleri belki de belliydi ama her nedense adı faili meçhul konmuştu bir kere! Dönem Susurluk olayının her gün evire çevire tartışıldığı dönemdi. Bazılarına göre en iyisi Susurluk’u sanık göstermek olacaktı. Çatlı vefat ettiğine göre, politik güçlerini kaybetmek gibi bir korku beslemeyen timciler bu konuda sorun çıkarmaz diye düşünülüyordu. Kısacası Topal cinayetinin emrini Çatlı vermiş, timcilerde onu öldürmüş denilmek isteniyordu. Özel timci Ayhan Çarkın’ın ifadesine bakılırsa eğer bu cinayeti kabul ederlerse, milletvekilleri Okuyan ve Güner aracılığı ile Mesut Yılmaz’ın kardeşinin yanına Almanya’ya kaçırılacakları yönündeydi. Böylece kaçanlar bir nevi cinayeti üstlenmiş, çete suçlamasını da kabul etmiş olacaklardı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Timciler düşünüleni yapmamaya kararlıydılar.
Cinayet mahallinden kaçmak için kullanılan 34 KN 288 plakalı araç Istinye Karakolu’nun önünde terk edilmiş olarak bulundu. Aracın bir yıl önce Ankara’dan çalınmış olduğu ve asıl plakasının 06 V 7550 olduğu ortaya çıktı, içinde ise bir cephanelik vardı.