Söz Konusu DENİZ FENERİ Olunca Ik Mık Edip Durmayın..!

Öğrenci soruyor: “Deniz Feneri Davası'nda basın yasağı geldi. Ergenekon'da neden gelmedi?” Bakan Mehmet Ali Şahin cevap veriyor: “Onun kararını savcılarımız hâkimlerimiz veriyor” Klasik kaçış cevabı. Sonra öğrenci şu masum yorumu yapıyor: "Önceden bir hazırlık yapmadım. Benim vicdanım bu soruyu sormak istedi ve ben de sordum. Ama kaçamak cevap verdi. Adalet Bakanı olarak yetkim yok dese de mutlaka bir yetkisi vardır” ve devam ediyor “Ergenekon terör örgütü değildir. Bunu AKP'nin çıkardığı bir şey diye düşünüyorum. Deniz Feneri davasıyla ilgili bilgi alamadık. Alman makamları asıl suçlular Türkiye'de diyor. Deniz Baykal dosyayı buraya getiriyor. Ama burada ne yapılıyor bilmiyoruz. AKP hükümetinden sonra savcılara güvenmemeye başladım. Ben 20 yaşında bir Türk genci olarak bu ülkenin savcılarına güvenmemeye başladım." Türkiye'de siyaset kirlidir. Ama herhangi bir gelişmekte olan ülke kadar kirlidir, daha fazla değil. Buna karşın sürekli şu pompalanır: Siyasetçiler yiyicidirler, üçkâğıtçıdırlar, memleketi yer bitirirler. Peki napalım? Ordu gelsin, siyasete el koysun, siyasileri düzeltsin. Çünkü ordu en temiz kurumdur. Oysa siyaset, an fazla yasama yürütme ve yargının tek elde toplandığı darbe zamanlarında kirlenmiştir. Asıl yiyiciler, askerin arkasına saklanarak, çok daha rahat boşaltmışlardır bankaların içini. Türkiye'de sivil siyasetin pozitif ayrımcılığa ihtiyacı vardır Desteğe ihtiyacı vardır. Harcamalarını sivil otoritenin denetlemediği bir kuruma yaslanıp, sivil siyasete saldırmak demokrasiye saldırmaktır.
AK Parti, ak bir parti midir? Hayır. AKP'de de, her iktidar partisinde olduğu gibi, içinde ve dışında yiyici çakallar bulunur. Ama CHP'nin bu konudaki tepinmeleri boşunadır. Çünkü kendisi bu konuda sicili en kötü partilerden birisidir Bu nedenle Deniz Fenerinde kopardığı yaygara istediği sonucu vermemiştir. Yani Deniz'imin mumu, deniz fenerini aydınlatamamaktadır.
Yolsuzluğun miktarı olmaz. Yolsuzluk yolsuzluktur. Deniz Fenerinin eni boyu yüksekliği 50 milyon avrodur. Şaibeli miktar ise 10 milyon avrodur. Deniz Fenerini medyada yansıtanların otel olayından kuyruk acısı birkaç milyar dolarlık rant kaybıdır. Demek ki bu rant kaybı olmasa Deniz Feneri yolsuzluğu duyulmayacaktır bile. Herkes Başbakan ile Aydın Doğan'ın arasının bozuk olmasının bir sorun olduğunu düşünmektedir. Oysa basının görevi zaten iktidarla iyi geçinmek değildir. Düşünsenize, bir de araları iyi olsa ve Deniz Fenerini hiç duymasak daha mı iyiydi? Deniz Fenerinde
CHP'nin kopardığı çıngar istediği yankıyı bulmamıştır Çünkü bu yeni “yiyiciler” biraz farklıdır. Metreslere, arabalar yatlar katlar alınmamıştır. Para “karıyla kızla” yenmemiştir İSKİ skandalı gibi bir şey olsa kamuoyu daha çabuk ikna olacaktır. Ama CHP, her yiyiciyi kendi yiyicisi gibi sandığından deşifre etmekte başarılı olamamıştır. Kendi dibi daha kara bir medyanın da Deniz Fenerini aydınlatması hiçbir zaman mümkün olamayacaktır. “Sıradan” bir albayın elinde milyonlarca dolarla dolaşıp Ergenekon Terör Örgütüne eleman toplamasını örtbas etmeye çalışanlar, Deniz Fenerini aydınlatamazlar. Sivil siyaset, katılım, şeffaflık, hesap verilebilirlik, Yani AB normları İşte siyaseti kirlilikten kurtaracak olan bunlardır Onun için bazıları AB'den öcü gibi korkmaktadırlar. Bu yüzden AB uyumlu ihale yasası meclisten geçmemekte Bu yüzen hala Başbakan; “Aydın, kusura bakma ben orayı bizim Çalık'a söz verdim” diyebilmektedir. Bir yandan Ergenekon'un 12. Dalgasını dalgalandırırken, diğer yandan Deniz Feneri yolsuzluğunu örtbas etmeye çalışırsanız, işte böyle gencecik çocukların vicdanının sordurduğu sorulara cevap veremezsiniz, Adalete olan güvenini sarsarsınız.